Quaresma, yıldız bir oyuncuda olması gereken tüm donanımlara sahip...
Nereye koysanız orada oynar.
İki ayağını mükemmel kullanıyor, çabukluğu baş döndürüyor, markaj yapan yanıyor, durduramıyor, durdurmaya kalksa da kızarıyor!
Sürekli alan değiştiriyor, top taşıyor, ofansa destek veriyor, pozisyon üretiyor, şık goller atıyor. İzleyenlere de müthiş keyif veriyor.
Attığı gol Quaresma klasiği... Zorluk derecesi yüksek, vuruş tekniği mükemmel...
Aman nazar değmesin!
Futbol enteresan... Aslında konuk takımın oyun anlayışı doğruydu. Savunmayı sağlam tuttular, adam markajı yaptılar, kontra toplarla Beşiktaş kalesinde pozisyon üretmenin hesaplarını yaptılar. Ne var ki, bazen hesaplar şaşıyor. 32’de Navratil’in kırmızı kartla oyun dışı kalması, konuk takımın hesaplarını alt üst ederken, o ana kadar bırakın gol bulmayı, pozisyon üretemeyen Beşiktaş’ı olası bir iş kazasından da kurtardı. Quaresma’nın golüyle rahatlayan Beşiktaş, ikinci yarıda tüm kontrolü eline geçirdi. Bu yarıda yine Quaresma duvarına çarpan Limbersky kırmızı kartla oyun dışı kalırken, Delgado’nun golüyle rakip tamamen teslim bayrağını çekti.
Her şey güzel... İnönü Stadı’ndaki seyirci kalabalığı harika, aman onlara da nazar değmesin.
Günümüzde futbolda takımlar arasında öylesine büyük uçurumlar yok. Artık her takım, her takımı yenebiliyor. Devler Ligi’nde elenen Fenerbahçe bunun en sıcak örneği... Rakip kırmızı kart görmezse, Quaresma o golü atmasaydı, şartlar eşit olsaydı, acaba Beşiktaş turu bu kadar rahat geçebilir miydi?
Elbette bu bir varsayım. Ama bir gerçek var ki, Beşiktaş’ın pivot forvete ihtiyacı olduğu... Bobo pozisyona giriyor girmesine de, atamıyor. Adamın kapasitesi bu kadar. Aman siz siz olun Schuster’in bu isteğini bir an önce yerine getirin. Eğer büyük hedeflere kanat çırpmak istiyorsanız tabii ki! Hilbert mi, Holosko mu? Bunun yanıtını da dün gördük!