SkorerBıçakçının neşteri

Bıçakçının neşteri

20.10.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Bıçakçının neşteri

Bıçakçı ile ilgili bir başka kanım da asla popülist, asla eyyamcı olmadığıdır.Popülist olmadığını, eyyamcı olmadığını, "böyle gelmiş, böyle gider... Adaam sen de" ucuzluğuna da sapmayacağını adım gibi biliyorum.Ne var ki, AB ilişkileriyle gündemimize giren "yasa ve yönetmeliklerin uygulanması, hayata geçmesi" kavramı, aynen Sayın Bıçakçıya bakışımı da etkiliyor.Onun, deneyimli bir spor adamı ve uluslararası çapta bir hukuk uzmanı olarak Türk futbolunda risk üstlenip gerekli operasyonları yapmasını bekliyorum.Açıkçası, Bıçakçının artık eline neşteri almasını öneriyorum.Türk futbolunun en önemli sorunu "dar alanda rekabet" tir... Adaletsiz lig yapılanmasıdır. Büyük kulüplerle küçükler - büyümeye çalışanlar - arasındaki korkunç uçurumlardır.Dar alanda rekabet, zirvede her yıl hiç değişmeden sadece dört takımın şampiyon adayı olarak mücadele etmesini sistem haline getiren adaletsiz anlayışın ürünüdür. O yüzden her yıl Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor, şampiyonluğa yatırım yaparlar, transfere soyunurlar. Milyon dolarları harcayıp kadrolarını yenilerler. Rakip olarak sadece birbirlerini görüp, ötekileri yok sayarlar. TFF Başkanı Sayın Levent Bıçakçının deneyimli bir spor adamı ve uzmanlığını uluslararası boyutlara taşımış bir hukukçu olduğunu biliyorum. Ötekiler dediğimiz kulüpler, zaten lige girerken topaldırlar. Yayın haklarından örneğin, Dört Büyükler malın yarısını götürürken, ötekiler (14 kulüp) ancak yüzde elliyi aralarında pay etmek durumunda kalırlar.Bu kadar derin eşitsizlikten bir lig rekabeti çıkarmak mümkün müdür ? Hayır, değildir!Dar alanda rekabet, Dört Büyük kulübün başına derttir aslında. O nedenle taraftarları birbirine dostça davranamadığını, takımları başka rakiplerle oynarken, onların sahada olmayan rakipleri aleyhine sürekli küfür sloganları attığını görüyoruz. Yöneticilerin sırf ötekilerden geri kalmamak için yapay davranışlara yöneldiğini, zaman zaman gereksiz gerilimlere ve çekişmelere neden olduğunu biliyoruz. Rekabet gelişirse, genişlerse en başta Dörtler rahatlayacak. Birbirleriyle uğraşmadan, gergin çekişmelere girmeden işlerine bakacaklar. Rekabet alanı genişlerse, ötekiler ellerindeki yıldız adayı futbolculara sahip çıkacaklar, yeni hedefler belirleyip daha stratejik kararlar alacaklar, pazara daha kaliteli bir futbol sunacaklardır. Zaten topaldırlar Her şeyden önce bu adaletsiz paylaşımın düzeltilmesi gerek. Onun için işte Levent Bıçakçının eline neşteri almasını öneriyorum...Zaman yitirmeden, akıllıca hazırlanarak, daha adil, daha dürüst bir lig için kulüpleri ikna ederek harekete geçmesini diliyorum.Kolay olmayacak biliyorum... Bıçakçı eline neşteri alıncaya kadar, yalan yanlış yorumlar yapacağız bizler de...Örneğin, Üç Büyüklerin geçen haftayı üçer puanla kapatmalarına "Abartmaya gerek yok... Zaten Diyarbakırspor oynamadı, zaten Gaziantepspor maça asılmadı, zaten Kayserisporun bu kadar fark yiyeceği belliydi!" diyeceğiz...Bu kadar adaletsiz bir paylaşım ve rekabet ortamında sanki çok kolaymış gibi, küçüklerden, boylarından büyük iş yapmalarını, futbol oynamalarını bekleyeceğiz... Olur mu ? Kesinlikle olmaz! Kesinlikle olmaz Beşiktaşlı taraftarların, özverili, cesur ve mücadeleci futbol karakterinden dolayı "Deli" adını takıp sevdiği İbrahim Üzülmezle ilgili çok özel notlarım var.Beşiktaşın içinden bana anlatıldığına göre, geçen hafta İbonun özel mentorluğunu Sergen Yalçın yapmış.Kopenhagdaki milli maç öncesi İboyu telefonla sık sık arayarak "Oğlum yandın sen, Danimarkanın en büyük kozu Gronkjaerle kapışacaksın. Onu yaka - paça tutmaya kalkma, zaten adam tedbirini de almış... Gronkjaer sırf sen tutmayasın diye strech forma ve şortla sahaya çıkacakmış" diyerek arkadaşına takılmış.Sonrası malum... İbo ile Gronkjaer sık sık birbirlerine faul yaparak, birbirlerini tutup çekerek , itip kakarak ilginç ikili mücadele örnekleri verdiler. Bu didişme, İbonun ceza alanında olduğunu unutup Gronkjaeri formasından çekerek düşürmesine ve penaltıya kadar uzadı.İkinci yarının başında Tuncayla değişen ve görevini Ümit Özata devreden İbo, arkadaşlarının anlattığına göre soyadının tam aksine inanılmaz biçimde üzülmüş.. Dünyası kararmış... Yenik düşmemizde kendisini sorumlu tutmuş... Ümraniyeye dönüşünde İbonun tedavisini yine Sergen üstlenmiş: "Oğlum bırak artık kendini yiyip bitirmeyi... Maç bitti, sen hâlâ oradasın. Hem sana bir şey diyeyim mi , o maçın en büyük kahramanı yine sensin... Adamın sinirlerini öylesine gerdin ki, o da gitti Okana dirsek atıp kırmızı kartı gördü. Milli takım rahatladı ve beraberliği kaptı. Aslında yenecek kadar da güzel oynadılar... Biz seni takdir ediyoruz... Adamını oyundan düşürdün, helal olsun sana!" Bu sözler İboyu motive etmeye yetti mi ?Bence yetti... Diyarbakırspor önünde yine canavar gibiydi...Bravo Sergen... Sadece ayakların değil, kafan da çalışıyor! Delinin motivasyonu Galatasarayın ısrarla, inatla, hem de keyifli futbol gösterileri sunarak ligin zirvesine ortak olmasını "beklenmedik başarı" olarak yorumlayan dostlarıma katılmıyorum.Ben bu başarının pek de beklenmedik bir şey olmadığını düşünüyorum.Başarıyı gerçekleştirecek çok özel nedenler varken...Özhan Canaydın ve yönetici arkadaşlarının her şeyden önce mali sorunları vardı. O yüzden istedikleri gibi nitelikli transferler yapamadılar. Bulduklarıyla, alabildikleriyle yetindiler... O yüzden eldeki mevcut kadronun başarısı için her türlü desteği verdiler. Kendi aralarındaki çelişkileri törpülediler, anlayış farklarını gündeme getirmediler, sakladılar.Gheorge Hagi... Romanya ve Bursaspordaki teknik direktörlük deneyleri hayal kırıklıkları ile sonuçlanmıştı... Galatasarayın, onun için kariyerini kurtaracak son çare olduğunu biliyordu. Başlangıçtaki itici tavrını değiştirdi. Eleştirileri dikkate alıp yavaş yavaş önerilen doğru yolları bulmaya başladı... (Saidouyu nihayet oynatması)..İnandığı konularda da ısrarcı oldu, Cihanı sağbek olarak yeniden kazandı.Bülent Korkmaz, Arif Erdem, Hakan Ünsal, Ergün Penbe ve Hakan Şükür...Tarih olan başarılarını unutturmamak, 100. yılda kariyerlerine en onurlu biçimde nokta koymak için var güçleriyle çalıştılar. Arkadaşlıklarını, becerilerini, enerjilerini sahaya yansıttılar...Yönetim, Hagi ve futbolcular için, kendilerini anafordan kurtaracak tek gemi vardı: Galatasaray!Şimdi hepsi aynı gemideler... Gemi ufka yelken basıyor... Aslan kendine yeniden büyük avlar arıyor! agokce@milliyet.com.tr Son gemi: Galatasaray