02.07.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Serhan Acar
Formula 1’in ‘yenilmesi gereken’ yeni adamı Max Verstappen… Son iki yılın dünya şampiyonu Verstappen, bu seneye de fırtına gibi başladı ve geride kalan sekiz yarışın altısını kazandı. Hollandalı pilot öylesine dominant bir sezon geçiriyor ki, Avrupa’da bazı bahis firmaları, onun dünya şampiyonluğu için oran bahis almayı bıraktı. Fakat bu başarı zincirinde, Verstappen’e bu otomobili, ekibi ve ortamı sağlayan üç önemli ismin de büyük payı var.
Christian Horner faktörü
2005 yılında zamanın başarısız takımı Jaguar Racing’i satın alan Red Bull’un vizyoner patronu Didier Mateschitz, o zaman 32 yaşındaki F3000 (şimdiki Formula 2) takım patronu Christian Horner’ı F1 takımının başına getirdiğinde, bu atama biraz yadırganmıştı; çünkü Horner F1 standartlarına göre çok gençti. Aslında 20’li yaşlarda İngiltere Formula 3 ve hatta F3000 yarışlarına katılan, ancak bir süre sonra sürücü olarak yeteneklerinin kısıtlı olduğunu fark eden Horner, yarışmayı bırakıp, 24 yaşındayken borç alarak Arden Racing yarış takımı kurdu. Arden ile F3000’de şampiyonluklar yakalayan Horner, Red Bull Racing F1’e başladığından bu yana takım patronluğu rolünü üstlenmiş durumda.
Dünyanın en iyi içerik pazarlayan şirketlerinden birisi olan Red Bull, ilk yıllarda F1 padokunda pek fazla ciddiye alınmıyordu. Red Bull ilk seneden itibaren, F1 içinde yadırganan, farklı bir yaklaşım sergiledi. Padoktaki konuk ağırlama ünitesini diğer takımların aksine herkese açan, pistte dağıtılan ve başta kendileri olmak üzere herkesle dalga geçen eğlenceli bir günlük gazete çıkaran, her gittiği ülkenin 10 tane güzel mankenini padokta dolaştıran, askeri disiplinin uygulandığı McLaren’in aksine garajda otomobili hazırlarken disko müzikleri çalan bir takımın; hatta daha da ileriye gideyim, bir enerji içeceği markasının, Ferrari, McLaren, Williams, Renault, BMW, Honda gibi yarış dünyasının dev markalarının arasında ne işi vardı ki?
Ama 2006’da ikinci takımını satın alan Red Bull ailesi, Adrian Newey’in katılımı ile yavaş yavaş taşları yerine oturttu. 2006’da ilk podyum, Sebastian Vettel’in terfisiyle 2009’da ilk zafer ve 2010-13 arasında dört yıl üst üste çifte şampiyonluk geldi. Mercedes’in büyük üstünlüğü ile geçen yedi yılda bile Horner, Red Bull’un dev gemisinin dümeninden ayrılmadı.
Teknik deha Adrian Newey…
2022 başında aerodinamik anlamda, yere basma gücünü büyük oranda otomobillerin tabanının ürettiği yer etkisi çağına başlayan Formula 1’de, bu yeni formülü en iyi çözen ekip, Red Bull Honda oldu. Takımın teknik sorumlusu Adrian Newey’in kaleminden çıkan Red Bull’un F1 otomobilleri, adeta bir ‘yarış kazanma makinesine’ dönüştü. Avusturyalı takım, şu ana kadar bu yen dönemde yapılan 30 yarışın 25’ini kazanmayı başardı.
Aslında Newey’in teknik dehası ve vizyonu, çocukluk yaşlarından itibaren kendisini göstermiş, diyebiliriz. Yarışlara büyük merak salan Newey, ergenlik döneminde F1 otomobillerinin aslında bir otomobilden daha çok uçağa benzediğini düşünerek, F1’de çalışabilmek için makine mühendisliği yerine ‘havacılık ve uzay mühendisliği’ okudu. 1980’lerin sonunda March takımıyla F1’e giren Newey’in kaleminden çıkan otomobiller, bugüne kadar 11 markalar, 12 pilotlar şampiyonluğuna ve toplamda 200 GP galibiyetine ulaştı. Williams, McLaren ve Red Bull olmak üzere üç farklı takımla dünya şampiyonlukları yakalayan Newey’in tasarımları, piste çıktığı yarışların %30’unu kazanarak, ulaşılması güç bir rekora imza attı. Ana tasarımlarını halen kağıt üzerinde yapan, kurşun kalemi ve meşhur not defterini uyurken bile başucundan ayırmayan Newey, 2006’da katıldığı Red Bull Racing’in, o tarihte bu yana tüm F1 otomobillerini tasarlayan isim.
Acımasız Danışman Helmut Marko…
1971’de Le Mans 24 Saat’i kazanan ve iki sezon Formula 1’de de mücadele eden Helmut Marko, 1972 Fransa GP’sinde öndeki otomobilin fırlattığı taş yüzünden sol gözünü kaybedince, profesyonel yarış kariyerini bırakıp, sürücü koçluğu, menajerlik ve danışmanlık yapmaya başlamıştı. Gençlik yıllarında Niki Lauda ile rakip olan Marko, Formula 3 ve Formula 3000’e katılan takımı RSM Marko’yu, 1999’dan itibaren Red Bull Junior takımına dönüştürdü. Mateschitz ile dostluğu çok ayrı bir boyutta olan Marko, Red Bull resmi olarak F1’e girmeden seneler önce, firmanın yarış aktivitelerini ve genç sürücü programını yönetmeye başlamıştı bile.
Özellikle genç yetenekleri çok erken yaşlarda keşfeden, onları çok yoğun bir program ve baskı altında pişirmeye çalışan Marko, istediği başarıya dair emareleri göremediği anda, bu sürücülere hemen veda etmesiyle de nam salmış vaziyette. Marko, dünya şampiyonlukları veya GP zaferleri kazanmış olan Sebastian Vettel, Daniel Ricciardo, Carlos Sainz Jr., Pierre Gasly ve Max Verstappen gibi sürücüleri F1’e kazandıran kişi.
Eski bir Formula 1 sürücüsü olan babası Jos Verstappen’in, biraz sert yöntemlerle yetiştirdiği Max Verstappen’in (ki annesi de eski bir karting şampiyonu), hakikaten sıra dışı bir yetenek olduğu ortaya çıktığında Mercedes ve Red Bull, Max’i bünyeye katabilmek için 2014’te büyük bir rekabete girdi. Bu rekabeti, 17 yaşındaki Max’a, Toro Rosso’da F1 koltuğu öneren Marko ve dolayısıyla Red Bull kazanmış oldu. Sadece bir buçuk sene önce halen kartingte yarışan 17 yaşındaki, çok tecrübesiz bir genci F1’e çıkarttığı için çok eleştirilen Marko, 2016 sezonu başında Versappen’in, Daniil Kvyat’ın yerine Red Bull Racing’e terfi ettirdi ve Max, Red Bull ile çıktığı ilk yarışını kazandı. Gerisini ise hep beraber izliyoruz…
Devamlılık kazandırır…
Özetle 2006’dan beri Red Bull’un F1 operasyonunun başındaki üç isim, hiç değişmedi. 2014-2020 arasında yedi sene boyunca Mercedes’in çifte dünya şampiyonlukları geldiğinde, hatta takım 2015’te tek bir zafer bile kazanamadığında dahi, bu üçlü ile yola devam edildi. Sık sık tepe yöneticilerini değiştiren Ferrari’nin aksine, Red Bull Racing, belki de bu devamlılık sayesinde, bugün yeniden zirveye çıkmış durumda. Kanada’da takım tarihinin 100. zaferini alan Red Bull, F1’de 100’ler kulübüne giren tarihteki beşinci takım oldu. Bu üçlünün yönetimi ile Max Verstappen’in olağanüstü yeteneğini birleşimi, teknik kuralların nispeten stabil devam edeceği 2025 sonuna kadar, Red Bull’u F1’deki en büyük güç yapmaya devam edecek gibi.
Avusturya’da Verstappen rüzgarı devam etti
Formula 1’de son iki sezonu şampiyon olarak tamamlayan Red Bull Honda pilotu Max Verstappen, yeni dönemde de fırtına gibi esmeye devam ediyor. Bu sezon 8 yarıştan altını kazanan yıldız sürücü Avusturya Grand Prix’sinde de zirveyi bırakmıyor. Önceki gün pole pozisyonunun sahibi olan Verstappen, dün ise önce sprint yarışına 1. sıradan başlama hakkını kazandı, ardından da zorlu mücadeleyi birincilikle bitirdi. Sprint yarışında Sergio Perez ikinciliği alırken, Carlos Sainz kürsüyü tamamlayan isim oldu. Avusturya Grand Prix’sinde yarış bugün TSİ 16.00’da yapılacak. Dün topladığı puanlarla rakipleriyle arayı biraz daha açan Verstappen bir kez daha zirvede yer almak için gaza basacak.