TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, Hırvatistan galibiyetinden sonra Milli Takımlardan Sorumlu YK üyesi Hamit Altıntop’u çağırıp konuştu:
“-Hamitçiğim, yolun sonu görünüyor. Çocuklar düzlüğe çıktı… Anlaşıldı, Euro 2024 finalleri için Almanya’ya gidiyoruz. Bu büyük bir başarıdır… Çok şükür sadece bize ait değil, tüm milletimizle, gurbetçilerimizle paylaşacağımız bir başarı ve mutluluktur. Böylesine kaygısız ve tasasız gruptan çıkacakları için oyuncularımızın ve hocalarımızın emeklerini zaman kaybetmeden değerlendirmek istiyoruz.”
“-Evet, başkanım?”
“-Senden ricam… Çocukları topla, başarılarını değerlendirirken adil bir paylaşım arzumuzu anlat. İki önerimiz var. Bu önerilerin hangisini uygulayalım? Ya da onların önereceği üçüncü alternatif var mı?”
Hamit Altıntop’un yüzü aydınlandı, “Merak etmeyin Sayın Başkan” dedi, ”Ben kaptanlarımız ve oyuncu kardeşlerimizle konuşup eğilimlerini size arz ederim.”
Evet, geçmiş yıllarda büyük gürültü koparan, tartışmalar yaratan, futbolcuları ve hocaları birbirine düşüren “prim” meselesiydi konuşulan. Nasıl paylaşılacaktı?
Alışılmış ve yürürlükte olan sisteme şöyle işliyordu:
Normalde ilk 11’de oynayanlara yüzde 100, sonradan oyuna girenlere yüzde 75, kenarda oturana yüzde 50 prim yatar, maç kadrosunda olmayan (tribüne çıkan) prim almazdı. Ancak Altıntop’un bir önerisi daha vardı. Onu da anlattı… Sonunda oyuncular hep birlikte “İkinciiii” diye bağırdılar. Herkes birbirine sarıldı. Dostluğun, dayanışmanın, takımdaşlığın en önemli göstergesiydi bu tablo… Adı da “kardeş payı” oluyordu.
Kardeş payı sistemi şöyle işleyecekti: İlk on birde oynasın - oynamasın, oyuna sonradan girsin ya da girmesin, tribüne çıksa da her futbolcu primden eşit pay alacaktı.
Altıntop, Galler maçı (1-1) sonrası Milli Takım’ın tercihini TFF Başkanı Büyükekşi’ye sundu…
Galler maçı, anımsayınız, 21 Kasım’da oynandı. İki gün sonra, 23 Kasım Perşembe akşamı TFF kurullarındaki başkan ve üyeler, Riva’daki yemekte buluştular. Değerli meslektaşım Banu Yelkovan’la birlikte Fair Play ve Sosyal Sorumluluk Kurulu üyesi olarak birlikte biz de oradaydık. Başkan, “ Nasılsınız? ” diye sorar sormaz, dayanamadım: ” Primler ne oldu Sayın Başkan?”
Büyükekşi güldü: “ Her birinin hesabına bugün yatırıldı ”dedi, “Ayrıca bir de kumbara hesabımız var. Orada biriken parayı da finallerde ortaya çıkan başarı durumuna göre değerlendireceğiz”
Sonra da yukarıda aktarmaya çalıştığım öyküyü anlattı.
“Peki kaç lira? Ya da kaç euro?”
Hayır, Başkan tek kuruş açıklamadı.. Anlaşılacağı üzere “ Polemiklere yol açmak istemiyoruz” dedi.
HAK ETMİYORUZ
TFF önümüzdeki günlerde “futbol müsabakalarında küfre karşı” önemli bir kampanya başlatacak. Acun Ilıcalı, Demet Akbağ ve Yılmaz Erdoğan “Hak etmiyoruz” sloganıyla bir dizi çağrı programlarında görünecekler. Bu sloganın yanı sıra ‘jingle’ın da ilgi çekeceğini umuyorlar.
Erkek muhabbetinde takdir ve hayranlık duygularını dile getirirken hikayeye küfürle başlayan dostlara duyurulur.
Alkışlar Samsunspor’a
Beşiktaş maçını kazanamadılar, özledikleri galibiyeti göremediler ama yine de alkışı hak ettiler. Kadına Şiddete Hayır sloganıyla sahaya çıkan mor formalı Samsunsporlu futbolcular, özenle hazırlanmış mor formalı kız çocuklarını ellerinden tutup sevgi ve şefkatle seremoniye getirdiler… Mor renk, kadın-erkek eşitliğini temsil ediyor, biliyoruz… Tüm cinayetlerin son bulmasını diliyoruz.
Laf ebeleri
Anlıyoruz, Fenerbahçe, Galatasaray’ın şampiyonluk mücadelesi sadece saha içinde değil, saha dışında da devam ediyor. İki kulübün başkan ve yöneticileri, hemen her maçtan sonra hakem kararlarından yola çıkıp işi komplo teorilerine kadar uzatarak “laf ebelikleri” yapıyorlar. Para cezaları, hak mahrumiyetleri umulan sükuneti sağlamıyor. Birbirlerine güvenemedikleri için laf yarışındalar. Birlikte susmayı deneyemezler mi? Başımız şişti yani!
ÜÇ BÜYÜKLERE
Elçiye zeval olmaz… Hadi kazanın bari!