21.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
İtiraf edeyim; sonunda 42 yaşındaki Amerikalı rakibine yenilmiş olsa da, sıra dışı bir spor etkinliğine tanık oldum. Sinan'ın bir gözü kapanırken benim iki gözüm de açıldı diyebilirim. Daha ikinci raundda Sinan sol gözüne berbat bir yumruk aldı. Üçüncü raunddan itibaren gözünün altındaki yumuşak doku açıldı... Maçı gözünün altında sallanan bir et parçasıyla tamamlamak zorunda kaldı boksörümüz. Yakın çekimlere bakamıyordu bile insan. Sinan'ın gözüne gelen her yumruğu sanki mideme yiyordum. Mecburen televizyonun sesini yükselttim. Bilgehan Demir kardeşim, mikrofonun başında coşmuştu. Oliver Mc Call'ın tavuk gibi kaçtığını iddia ediyor, 42 yaşındaki Amerikalı boksörün yaralı göze vurmasını "insanlık ve olgunlukla" bağdaştıramıyordu. Bilgehan, futbol maçı tekniği ile anlattığı karşılaşmayı Sinan'ın kazandığı konusunda bizi o kadar doldurmuştu ki, rakibin eli kalktığında elimdeki çayı televizyona fırlatmamak için kendimi zor tuttum. O sırada tribünlerden pet şişe yağıyordu ringe...Ve beni bile ajite eden Bilgehan kardeşim, "Atmayın ama" diyordu. Maksadım bilmediği bir konuda canlı anlatıma soyunan Bilgehan Demir'i kınamak falan değil. Bu tip cesaretler zaten sadece Bilgehan'a has değil. Amacım paylaşmak... Medyada bazı işlerin nasıl yürüdüğünü bu boks maçı üzerinden anladım; size de anlatmak. Önce "oyun" alınıp bir milli mesele haline getiriliyor. Ağır şekilde taraf tutulup gerçekler saptırılıyor. Rakip aşağılanıyor, seyirciler pompalanıyor. Sonra oyun alanına bir şeyler atılırsa en çok medya karşı çıkıyor:"Yapmayın ama"...Müthiş bir maçtı. Kanlı, taraflı, isyanlı ve mükemmel anlatımlı. Sinan Şamil Sam'ın ülkemizde yaptığı ilk profesyonel maçı ben de televizyondan izledim. Ey futbol...Besleyip büyüttüğün, boğazına kadar şana şöhrete gömdüğün "makbul" evlatlarına mukayyet ol!Hani bizler "yıldız" diyoruz ya; işte onlara.Bilesin, acemi kasap gibi kesiyorlar karizmanı."Taraftarlık" denilen ve milyonlarca ilmikle onlarca yılda örülen ipek halını, ayaklarının altından çekiyorlar.Dikkat et düşeceksin. En azından taraftarın gözünden...Zaten o taraftar, sana değil takımlarına sevdalı.Belki yanlış, belki doğru... Ama Türkiye'de böyle.Adresi tartışmalı da olsa ortada bir "sevda" var. Başta sen olmak üzere herkesi besleyen, bu sevda. Güzelliğin beş para etmez, onlardaki sevda olmasa.Takım aşkı döndürüyor krampon sanayinin motorunu; itirazı olan var mı?O zaman vitrindeki "makbul" evlatların eliyle "takım aşkı"nın soru işaretlerine bürünmesi, aile cinayeti değil de nedir sevgili futbol.Dikkat et öleceksin.Sana en büyük zararı besleyip büyüttüklerin veriyor.* * *"Askerlik işimi halledecek" diye rakip takıma geçmek, sevgi ve ilgiye tutunmamış bir meslekte normal karşılanabilir. "Vefasızlık" olarak nitelense bile çok dar çevrededir. Peki ya sende... Peki milyonların gözü önünde? "Sen bize lazımsın" denirken, "Kariyerim daha önemli" yanıtı, kulüp aşkı denilen cömertliğin sadece tribünlere zimmetlendiğinin bir kanıtı. Büyüyüp palazlandığın, orta boy bir sanayiciden daha çok para kazandığın mekana insafsızlık değil midir en büyük rakibinin kalesine geçmek?Yirmi - otuz yıl sonra yeni Ziya Şengül'lerin, Turgay Şeren'lerin, Vedat Okyar'ların yokluğu, kolunu kanadını kıracak senin futbol.* * *Kulüpleri uğruna ölmeyi göze aldıklarını açık açık deklare eden insanları bir düşün. "Bugün bizde, yarın rakipte" futbolcular, kim bilir ne kadar şoke ediyor onları. Asgari ücretinden biriktirip bilet alan delikanlıya, 1 milyon Euro yerine 1,2 milyona imza atmanın gerekçesini nasıl anlatacaksın?Kuşku düşüyor yüreklerine.Sorgulayacaklar sevdalarını er geç.Doğru veya yanlış; bizde başka motivasyon olmadığına göre?..Söyle evlatlarına, "kör kör gözün parmağıma" yapmasınlar bari.Şöyle bak bir etrafına...Hiç kulüp değiştiren taraftar, yönetici var mı?Gazeteci bile yok yahu. * * *Ortada bir ayrılık varsa ve bu ayrılık sistemin kaynaklarını kurutacaksa, "hata" tek taraflı değil elbet. Kulüpleri yönetenlerin ufuk darlığı da söz konusu.Bir tarafta yanlış transferlerle sokağa atılan on milyonlar varken, birkaç yüzbin için insanları şoke eden transferlere izin vermek ne tür bir bilgeliktir bilemem. Alkışlayan futbol liberallerine gelince... Onlar Türkiye'yi bilmeden Avrupa'yı öğrenenler. Yerine yenisini koymadan eskisini yıkmaya çalışanlar. Sırtlarında yumurta küfesi yok ki, sonra "hata yapmışız" der geçerler. Hayırsız evlatlar Erzik, çok sayıda yabancı oyuncuyu bünyesinde barındıran İngiltere'nin milli takımında büyük düşüşler görüldüğüne dikkat çekerek, "Bence sahada mücadele eden takımda yüzde 51 mutlaka yerli olmalı" dedi. Bana değil, buyrun Şenez Erzik'e yanıt verin.Bilemiyorum; ondan daha Avrupalı mısınız?Ondan daha mı iyi anlarsınız futboldan?Ve futbolun stratejik planlarından..."Yabancı sayısı bugünkünden aşağı olmalı" diyor Erzik.Neden?.. Yoksa kulüplerimizin Avrupa'da başarılı olmasını mı istemiyor?Hiç zannetmiyorum. Sadece "Benden sonra tufan"cılardan değil o kadar. "Sermayeden yeme" alışkanlığımızın futboldaki uzantılarına dikkati çekiyor Erzik:"Kulübe yatırım yapan insan rant bekliyor."Ve tehlikeyi gösteriyor: "Profesyonel bir yapı olmayan yere Roberto Carlos geliyor. Koca Real Madrid Kulübü 7 sene önce büyük bir krize girdi. Bir büyük şirket gitti belli bir payla ortak oldu ve öyle canlandı. Sonra stadını sattı. Eğer Türkiye hudutları içinde kulübünüz varsa ve hâlâ dernekler kanununa bağlıysa Real Madrid'in yaptığını yapmaya kalkarsanız batarsınız.''Dikkat edin; imza Şenes Erzik. eguven@milliyet.com.tr Erzik'i yanıtlayın