Buenos Aires son günlerde oldukça sessizleşti. 5 büyükler art arda gelen yenilgiler ve şiddet olayları yüzünden hüzünlü. Arjantin futbolundan bıkıp, umudu İspanya’ya bağlayanlar ise Alman takımlarının ezici zaferlerinin ardından adeta 2010 Dünya Kupası’nda Arjantin’in elendiği maçtan sonraki burukluğu yaşıyor. Birçok futbolsever kombineleri dolaba kadırıp, televizyonları kapatmayı düşünüyor gibi. Kızgın taraftarların antrenman bastığı, futbolcu dövdüğü, antrenörlerin kavga çıkaran 17 yaşındaki futbolcuları savunurcasına ‘Fair play ödülü umrumda değil ben kupa istiyorum!’ dediği bir ülkede yaşıyoruz, daha doğrusu yuvarlanıp gidiyoruz! Eğer böyle giderse zaten seyredecek takım ve futbolcu kalmayacak, tenis veya rugby ile idare edecekler.
Sıra Independiente’de
River ile beraber küme düşen Huracan takımı, Arjantin ikinci liginde de zor günler geçiriyor. Uzun süredir galibiyet alamayan takım, geçtiğimiz hafta perşembe Arjantin Kupası’ndan elenmesinin ardından çıktığı ilk antrenman sonrası maskeli 120 taraftar tarafından saldırıya uğradı.
Antrenmanı basan taraftarlar, stadı ve futbolcuların arabalarını yağmaladılar ve oyuncuları tehdit ettiler. Bazı oyuncuları döven taraftarları polis zorlukla olay mahalinden uzaklaştırdı. Daha bu olayın üzerinden 24 saat geçmeden bu sefer İndependienteli futbolcular benzer tehditle karşılaştı. Küme düşmesi söz konusu olan el Rojo haftasonu aldığı yenilginin ardından tesislere döndüğünde tüyler ürperten mesajlarla karşılaştı. Taraftarlar tarafından yazılan tehdit mesajları öyle kolay yutulur cinsten değil: stadın duvarlarına ‘Hepinize yetecek Kurşun var! Oynayın pislikler!’ yazan öfkeli taraftarlar ne kadar ciddi bilemiyorum, ama Independiente hafta başından beri antremana çevik kuvvet koruması ile çıkıyor. Bu devirde Arjantin’de futbol oynamak zor ve tehlikeli.
“Isır, ama yakalanma”
Tahmin edersiniz ki Latin Amerika’da hemen herkes Suarez’in gözden kaçamayacak kadar bariz hareketini konuşuyordu bu hafta. İnternet’te gezinen birbirinden yaratıcı şakalar sayesinde konuyu pek ciddiye almadık okyanusun bu yakasında. Avrupa basını cezalardan ve hareketin yanlışlığından bahsederken, Uruguay ve Arjantin basını daha çok ‘Isır, ama yakalanma!’ tadında yorumlar yaparak neşesini bozmadı. Futbolcuların çoğunun çok fakir ve zor mahallelerden yetiştiği bu kıtada oyuncuların şiddete yatkınlığı belki diğer kültürlere oranla daha fazla olsa da uzun zamandır bir futbolcunun rakibini ısırdığı bu topraklarda görülmemişti. Kimbilir belki de et ülkesi Uruguay’dan gelen Suarez gole olduğu kadar o leziz bifteklere de açtı!
42’lik Mondragon umudu!
1998 Dünya Kupası’nın yıldızı benim için Kolombiya’nın kalecisi Faryd Mondragon’du. İzleyenler muhtemelen hatırlayacaklardır, İngiltere karşısında verdiği final mücadelesi unutulmazdı. 2-0’lık yenilginin ardından neredeyse gözlerinde yaşlarla ayrılmıştı stattan. Dünya Kupası’na o kadar yakınken veda etmek kolay değil tabii. Hele bir de çok sık katılmıyorsa takımınız. Kolombiya o kupadan beri ilk kez Dünya Kupası’na gitmeye hazırlanıyor. Ve 42. yaşına basmak üzere olan Mondragon’un kariyerini bitirmeden milli takım forması ile 2014’de Brezilya’ya gitmesi büyük olasılık.
Yıllarca aralarında Galatasaray’ın da bulunduğu Dünya’nın dört bir yanındaki takımlarda oynadıktan sonra evine, futbola başladığı Deportivo Cali’ye dönen ve kariyerini burada bitirmeye karar veren Mondragon hâlâ formunda. 1993’den bu yana Kolombiya’da forma giyen oyuncu her ne kadar genç yetenek David Ospina’nın yedeği ve takımda forma giyen oyuncuların neredeyse babası olacak yaşta olsa da, gerek pozisyon hissi, gerekse otoritesi tartışılmaz kaleci olarak Kolombiya’yı başarıya hatta kupaya götürebilir. Ben şimdiden daha önce kendisini sadece televizyonda izleme şansım olan bu efsaneyi canlı izleyebilme hayalleri kuruyorum. Eminim yalnız değilim bu konuda.
Bu haftalık da bu kadar. Adios Türkiye!