Galatasaray Liv Hospital Euroleague sezonunun ilk maçında Siena deplasmanında kazanınca beklentiler –normal olarak- artmıştı ve son iki yılın Euroleague şampiyonunu da İstanbul’da yenebileceğimizi düşünüyorduk.
Galatasaray maça –bana kalırsa- yanlış beşle başladı. Arroyo-Gordon-Markoishvili-Erceg-Dudley beşi her ne kadar parlak gözükse de, Olympiakos karşısında bana göre yanlıştı. Bence Arroyo-Göksenin(Sinan)-Markoishvili-Dudley-Jawai şeklinde bir beş daha doğru olurdu. Galatasaray maçın başında 7-4 ile başladı ama hücumların sürekli sıkışmasından oyunun tersine döneceği az çok belli oldu. Olympiakos 15-0’lık bir seri yakalayarak farkı açtı. Bu süreçte müthiş savunma yaptılar ve şut imkanı tanımadılar. Ayrıca, Ergin Ataman’ın da bu beş-altı dakikalık bölüme bizim gibi seyirci kaldığını görüyoruz. Ne oyuncu değişikliği, ne mola geldi ve Spanoulis sazı eline aldı.
Ataman ‘’Jawai’yi kenarda oturtma’’ inadını bırakınca maç tersine dönmeye başladı. İkinci çeyrekte oyunu dengeleyen Galatasaray soyunma odasına sadece 12 sayı geride gitti.
İkinci devrede Arroyo sazı eline alan oyuncu oldu, pota altında da Jawai sivrildi ve Galatasaray 57-56 ile ilk kez öne geçti. Bu noktada, Olympiakos koçu Bartzokas önemli bir hamle yaptı ve kendine teknik faul çaldırdı. Bu teknik fauller, çalınan takımın aleyhine gözükse de basketbolda koçlar sıklıkla taktik olarak ‘teknik faul’ alıyorlar ve takımı uyandırıyorlar. Bartzokas’ın bu taktiği tuttu ve yorulan Galatasaray’a karşı Olympiakos son çeyrekte coştu. Bu noktada, efsane koç Phil Jackson’ın bir sözüne de atıfta bulunmakta fayda var. ‘’Bir takım, 10-20 sayı farktan gelip oyunu dengeliyorsa kalan bölümde o takımın avantajlı olduğu düşünülür. Esasen tam tersidir. O takım zaten farkı kapatırken çok fazla bir efor sarfetmiştir ve rakibini yenmesi için daha fazla efor sarfetmesi gerekir. Basketbol sadece moralle oynanan bir spor değildir.’’
Olympiakos gibi bir rakibe karşı sadece on dakika performans gösterirseniz kazanmanız imkansız olur. Galatasaray sadece on dakikalık üçüncü çeyrekte iyi oynarken kalan otuz dakikada %50’lik performans gösterdi. Bu otuz dakikalık süredeki taraftar performansından da bahsetmek lazım. Euroleague’de saha avantajı için ‘tribünleri doldurmak’ yetmiyor. Her zaman söylendiği gibi ‘basketbol bilgisi’ yüksek olan taraftara ihtiyaç var. Taraftarlar rakip takımı hiç etkileyemedi ve mola/faul gibi aralıklarda anlamsız sessizlikler oluştu, molalarda dikkat tamamen dağıldı, Galatasaray’ın saha avantajından bahsetmemiz için bu sorunların halledilmesi lazım.
Son olarak da hakemlerden bahsedelim. Hakemler dün akşam çok iyiydi. Hatta biraz daha ileri gideyim, son iki-üç yıldır bir Türk takımının Euroleague maçında gördüğüm en iyi hakem üçlüsü dün sahadaydı. Bu hata yapmadılar demek değil ama kararlarının en az %90’ı doğruydu.
Not: Yazıyı yazdıktan sonra Jawai’nin kalp rahatsızlığı yaşadığını öğrendim. Jawai’nin önceki maçlarda çok az oynamasının, dün de ilk 12 dakika oynamamasının sebebi, bu rahatsızlığın olabileceğinin öngörülmesi midir? Jawai son iki yılda maç başına ortalama 12 dakika sahada kalırken dün aralıksız 9 dakika olmak üzere son 28 dakikanın 25’inde sahada kaldı. Eğer bu durum önceden biliniyorsa Jawai neden transfer edildi, koça ‘aldık ama oynatma’ mı denildi? Koç dün neden bu kadar uzun süre Jawai’yi oyunda tuttu? Bence, bu soruların yöneticiler ve koç tarafından yanıtlanması gerekiyor.