Turkish Airlines Euroleague’de sekizinci hafta maçları Perşembe ve Cuma günü oynanacak. Anadolu Efes için olmasa da, Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Liv Hospital için kritik maçlar devam ediyor.
Sırasıyla inceleyelim…
Barcelona – Fenerbahçe Ülker (Perşembe 21:45)
Barcelona ile Fenerbahçe Ülker bu sezon dördüncü kez karşılaşıyorlar. 2009’dan beri iki takım onuncu kez karşılaşmış olacaklar. Bugüne kadar oynanan dokuz maçta Barcelona 7, Fenerbahçe Ülker ise 2 kez galip geldiler. Fenerbahçe Ülker 4 Kasım 2010 tarihinde Barcelona’yı deplasmanda yenmeyi başarmıştı.
Geçtiğimiz hafta Anadolu Efes’i İstanbul’da deviren Barcelona Top16’da format değiştikten sonra son iki sezonda oynadığı 22. maçı da kazanmış oldu. Eski formatı da hesaba katarsak, son altı sezondaki galibiyet istatistiği 44-2 gibi inanılmaz bir istatistik. 2006’dan beri evlerinde hiçbir Top16 maçı kaybetmediler.
Barcelona ilk turu nasıl geçirmiş olursa olsun, Top16 zamanı geldiğinde oyunu nasıl oynayacağını çok iyi biliyor. İşin başka bir boyutu da şu ki Barcelona son yıllarda görüldüğü üzere, işi garantiledikten sonra vites düşürmüyor. Kimse ‘zaten liderliği garantilediler, artık kasmazlar’ diye bir şey beklemesin.
Fenerbahçe Ülker’e geçelim…
Fenerbahçe Ülker gruba kötü başladıktan sonra son 5 maçının 4’ünü kazanarak çeyrek finalist olmak için tekrar umutlandı. Geçen haftaki kritik maçta Olympiakos’ta Spanoulis’in oynamaması Fenerbahçe Ülker için önemli bir fırsattı ve bunu değerlendirdiler.
Barcelona deplasmanında yenilgi almak tabii ki normaldir, hiçbirşeyin sonu değildir, bu maça bağlı olarak Fenerbahçe Ülker’in gruptan çıkma şansı da azalmaz. Ne olursa olsun, Yunan takımlarının çeyrek finalist olacağını düşünüyorum. Bu durumda Fenerbahçe Ülker’in gruptan çıkma yolundaki rakipleri Unicaja Malaga ve Emporio Armani Milano. Fenerbahçe Ülker bu iki takımı İstanbul’da konuk edecek, EA7 Milano şu anda bir adım önde dursa da, kalan 6 maçın 4’ünü deplasmanda oynayacak olmaları onların büyük dezavantajı.
Takımdaki duruma bakalım… Oyun kurucu pozisyonu için Pierre Jackson transfer edildi ama hiç hazır olmadığı Olympiakos maçını izleyenler ve Zeljko Obradovic tarafından görüldü. (Burada Obradovic’e de bir parantez açayım, başka bir koç olsa ‘’Jackson açıldı-açılacak’’ diye oyuncuyu 15 dakika falan sahada tutabilirdi, Obradovic ise 3 dakikada Jackson’la olmayacağını anladı) Tabii ki bir maçtaki performansı nedeniyle Jackson’ı eleştirmek ve takıma hiç yararlı olmayağını söylemek yanlış olur ama sezon başında elinde Barış Ermiş varken ve takımın oyun kurucuya ihtiyacı olduğu aşikarken Barış Ermiş’i gönderip, Pierre Jackson’ı transfer etmenin mantığı nedir? Jackson’ın Ermiş’ten nasıl bir üstün özelliği var, merak ediyorum. Barış Ermiş’e bu sezon hangi maçta şans verildi de, Barış’ın takıma katkı vermeyeceği anlaşıldı? Yoksa bu tercih performansla alakalı değil mi?
Oyun kurucu pozisyonundan sonra Bogdanovic-Preldzic kankilerden bahsedelim. İkisi de Top16 başladığından beri kendilerini bulamadılar. Bogdanovic ilk tur maçlarında 17.5 verimlilik puanı ortalamasıyla oynarken, Top16’de sadece 10.3 ortalama tutturdu. Sayı ortalamasında 6 sayılık bir düşüş meydana gelirken, 3/28 üçlük atarak büyük hayal kırıklığı yarattı. Emir Preldzic de kankasıyla benzer bir rim yakaladı. İlk tur maçlarında 20 verimlilik puanı ortalamasıyla oynarken Top16 maçlarında 14 verimlilik puanı ortalaması tutturdu.
Fenerbahçe Ülker’de Top16’in yıldızlarına bakalım. Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe Ülker formasıyla çıktığı Euroleague maçlarındaki en iyi performansına imza atan Bo McCalebb Top16 başladığından beri vitesi kademeli olarak arttırdı ve gard sıkıntısı yaşayan takımda üstüne düşeni yaptı. Top16’in bir diğer yıldızı da Linas Kleiza. İlk tur maçlarını ve Top16’in ilk iki maçını izledikten sonra Kleiza’nın bir daha takıma faydalı olamayacağını düşündüm –sanırım çoğu basketbolsever de aynısını düşündü- ama tersine Kleiza muhteşem bir çıkışa geçti. Son olarak da Nemanja Bjelica’dan bahsedelim. Takım arkadaşlarının tamamı inişli-çıkışlı performans gösterirken Bjelica hiçbir iniş-çıkış sergilemedi. İlk turdaki Barcelona deplasmanında 20 sayı-11 ribaundluk bir performans sergileyen Bjelica’nın yine istikrarlı katkısı sürdüreceğinden şüphem yok.
Nemanja Bjelica olayı
Yazıyı daha önce yazmıştım, son not olarak da Pazartesi akşamı oynanan Fenerbahçe Ülker-Tofaş maçında malum olayı yazalım. Olayın gereğinden fazla abartıldığını düşünüyorum. Koç Obradovic’in de dediği gibi olay sadece Nemanja Bjelica ile ilgili değil, takım ile ilgili. Sezon başından beri, oyuncular sürekli olarak iniş-çıkış gösteriyorlar. Linas Kleiza’nın Obradovic’in uyarıları geldiğinde oyuna küstüğünü biliyoruz, Bo McCalebb’in yükselen formunun da Obradovic’in ona istediği özgürlüğü/rahatlığı vermesiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Tofaş maçındaki olayda Obradovic’in Bjelica ile tartışmasının nedeni ikisinin de Sırp olması ve birbirlerini iyi anlayabilmeleridir. Küfürleşme olayını bilmiyorum, olduysa da abartılmaması gerekir; bunlar, basketbol sahasında olabilecek olan olaylar, zaman zaman sinirlerin gerilmesi ve oyuncuların aslında söylemek istemeyebilecekleri sözlerin ağızlarından çıkması çok da garip değil. Obradovic’in agresif tavırları benim tarzım değil ama en azından herkese eşit davrandığı için kendisini takdir etmemiz gerekir. Takımın genç oyuncularından birini karşı sergilediği agresifliği takımın yıldız oyuncularından esirgemiyor. Bjelica olayının zaten gereksiz abartıldığını düşünüyorum, Obradovic’in takımında gereğinden fazla da uzamayacaktır.
Zeljko Obradovic ve ‘Güce Tapmak’
Bjelica olayına paralel olarak sezon başından beri yaşanan Obradovic hayranlığı ve ‘güce tapıcılık’ meselesine de değinelim. Her maçtan sonra ve özellikle son olaydan sonra ‘’Obradovic çok iyi yaptı.’’, ‘’Obradovic iki tane daha çaksaydı.’’ gibi yorumlar duyuyoruz. Türkiye’de maalesef ki olay tamamen başarıya endeksli. Şöyle bir durum hayal edelim. Obradovic, bu olaydan sonra Nemanja Bjelica’yı kadro dışı bıraksa; Fenerbahçe Ülker Euroleague’den elense ve daha sonra da Türkiye Ligi’nde finale çıkamasa… (aa! Aynısı geçtiğimiz sezon Anadolu Efes’te olmadı mı?) Bu durumda oklar Obradovic’e dönmeyecek mi? ‘’Egosu yüzünden Fenerbahçe Ülker’in bir sezonunu çöpe attı.’’ yorumları yapılmayacak mı? Bu nedenle, Obradovic’in tavırlarını abartmamamız, gereksiz yere övmememiz gerektiğini düşünüyorum. Obradovic tüm mesaisini bu oyuncularla birlikte geçiriyor ve kimin olaylara nasıl tepki vereceğini tahmin edebiliyor. Son olayda yer alan kişinin Bjelica olmasının iyi olduğunu düşünüyorum. Yukarıda yazdığım gibi, iki Sırp birbirini anlar ve olay uzamadan çözülür.
Galatasaray Liv Hospital – Real Madrid (Cuma 20:00)
Galatasaray bu sezon son kez –çeyrek finale çıkmazsa- Euroleague favorisi bir takımı konuk ediyor. Daha önce Olympiakos, Maccabi ve CSKA Moskova’yı konuk eden Galatasaray üç maçı ortalama 7 sayı farkla kaybetmişti. Üç maçta da rakiplerini beklenenden daha fazla zorlayan Galatasaray maç sonlarını iyi oynayamamış ve kaybetmişti.
Real Madrid’e karşı oynanan deplasman maçında ise Galatasaray Real Madrid’i evinde en çok zorlayan takım oldu ve maçı beş sayı farkla kaybetti. Geçen haftaki Maccabi maçında söylediğim gibi, Galatasaray için kaybetmenin çok da önemli olmayacağı bir maç oynanacak. Galatasaray bu haftadan sonra sırasıyla Lokomotiv Kuban(d) – Bayern Münih – Zalgiris(d) maçlarına çıkacak ve o maçları kazanmak daha önemli.
Bu maçın önemi için şunu söyleyebiliriz; Galatasaray Liv Hospital geçen hafta Maccabi deplasmanında –skor bir kenara- oyun olarak çok ağır bir yenilgi aldı. Bir benzetmeyle söyleyecek olursak, Madrid deplasmanında ezilmedi ama o direnişi Tel-Aviv’deki performansıyla boşa çıkarmış oldu. ‘Berbat’ olarak nitelendirebileceğimiz o performanstan sonra Madrid’e de ağır bir şekilde yenilmek üç maçlık ‘çok çok önemli maçlar serisi’nden önce moralleri ve takımın kendine güvenini berbat eder. Galatasaray Liv Hospital’den –skor ne olursa olsun- CSKA Moskova maçındaki gibi bir performans bekliyoruz.
Real Madrid şu ana kadar sadece bir yenilgi almış olsa da –bence- pek iyi bir görüntü çizmiyor. Şubat ayında CSKA Moskova’ya yenildiler, Barcelona’yı İspanya Kupası Finali’nde son saniye basketiyle yendiler ve Maccabi’yi son dört dakikasına geride girdiği maçta yenmeyi başardılar. Real Madrid’in kalan altı maçının dördü deplasmanda. Grupta CSKA Moskova-Maccabi varken, kaybedilecek bir ekstra maç kendilerini üçüncü sırada bulmalarına neden olabilir. Bu nedenle hata yapmamaya çalışacaklar. Real Madrid son 7 yılda 8 kez İstanbul’a geldi ve 7 kez kazandı.
Unicaja Malaga – Anadolu Efes (Cuma 21:45)
Euroleague E Grubu’nda ilk 8 maçta 4 galibiyet alan Unicaja Malaga gruptan çıkma iddiasını sürdürürken, Anadolu Efes son iki maçını kaybederek gruptan çıkma iddiasından oldukça uzaklaştı.
İstanbul’daki maçta Anadolu Efes çok iyi oynamasına rağmen son bölümdeki hatalarıyla maçı adeta rakibine hediye etmişti.
Anadolu Efes geçen hafta da bir ‘rakibe hediye edilen maç’ oynadı ve Barcelona’ya kaybetti. Anadolu Efes’in Top16’deki iç saha maçları için skor farketmeksizin ‘heyecanlı’ diyebiliriz. Angelou geldikten sonra oynanan dört iç saha maçında da Anadolu Efes sahaya çok ciddi bir karakter koydu ve bu maçların üçünü –diğeri de mucizevi basket- kaybetmesine rağmen ağzımızda güzel bir tat bıraktı.
Efes deplasmanlarda ise aynı performansı gösteremiyor. 4 deplasman maçında sadece Laboral’i yenebilen Efes bu galibiyetle Laboral’i grubun dibine gönderdi. Diğer üç maçta Barcelona’dan 19, Olympiakos’tan 18 ve Panathinaikos’tan 14 sayı fark yiyen Anadolu Efes beklenen direnci gösteremedi.
Geçtiğimiz sezon da aynı aşamada karşılaşan iki takımın İspanya’daki maçını kazanan ekip 78-73 ile Anadolu Efes olmuştu. İki takımın son üç karşılaşmasında galip gelen taraf konuk ekipler oldu. Efes’in galip gelmesi, Fenerbahçe Ülker’in işini kolaylaştırır, Earl Calloway’in yokluğunda Malaga’da neler olacağını göreceğiz…
Semih Erden olayı
Geçen haftaki maçtan sonra da Semih Erden’le ilgili görüşlerimi paylaşmıştım. Biraz daha açıklayayım…
Geçen haftaki olay tamamen talihsizliktir. O anda Semih’in oyuna alınması önemli bir coaching hatasıdır. Angelou geldiğinden beri kendisini ve sistemini sürekli övdük. Efes’e geldiğinden beri belki de en büyük hatası Barcelona maçının ilk 4-5 dakikasında Semih Erden’i oyunda tutması ve son saniyede yine Semih Erden’i oyuna almasıydı. Coaching hatasını geçelim, Semih Erden hatalı mıydı? Evet, hatalıydı ama o pozisyonda yaptığı hata affedilemez bir hata değildi. Sebeplerini de geçen haftaki yazımda yazdım. Semih Erden mevzuuna genel olarak bakalım. Semih Erden Fenerbahçe Ülker’de oynarken de kendisinden beklenen patlamayı yapamadı ama NBA’e seçildi. NBA’de ilk olarak Boston Celtics gibi önemli bir takımda oynadı, şansına Shaquille O’Neal ve Kevin Garnett gibi efsanelerle birlikte çalışma imkanı buldu. Aradaki 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda da Türkiye adına önemli işler yaptı. 2011 NBA Lokavtı’ndan sonra NBA’de yer bulamadı ve Anadolu Efes’le anlaştı. Geçtiğimiz yıl Euroleague’de önemli işler yaptı ve takımıyla çeyrek final oynadı. Bu yıl ise sezon başından beri inanılmaz bir form düşüklüğü içinde. Semih’in vurdumduymazlığı, sistem içinde oynayamayışı yeni değil. Geçtiğimiz yıllarda pota altı etkinliği nedeniyle ‘kişilik özellikleri’ göz ardı ediliyordu. Bu yıl ise çok kötü bir sezon geçirdiği için ‘kişilik vasıfları’ da ön plana çıktı ve ülkemizde en çok eleştirilen sporcu haline geldi. Semih Erden bu süreçten sonra toparlanabilir mi? 1986 doğumlu bir basketbolcunun toparlanamaması söz konusu değil. Semih Erden kafa olarak kendini toparlayabilirse ve fiziksel olarak da eksiklerini kapatırsa, saha içi yetenekleri-fiziksel üstünlüğüyle birlikte Euroleague’de pozisyonunun en iyi beş oyuncusundan biri bile olabilir…
Not-1 : TED Ankara Kolejliler’i unutmadım. Khimik-TED Ankara Kolejliler maçı oynandıktan sonra, maçla ilgili bilgileri burada paylaşacağım.
Not-2: Yazar Defne DUYGU’nun son kitabı ‘’Kozmik Cadı Kazanı’’, Puslu Yayıncılık tarafından yayımlandı. Kitap ile ilgili bilgilere adresinden ulaşabilirsiniz.
Arif ŞAHİN
sahinarif88@hotmail.com