Turkish Airlines Euroleague’de son 5 haftaya girilirken, ülke bazında oldukça kötü bir yıl geçirmekteyiz. Buna rağmen, E Grubu’nda Fenerbahçe Ülker ve F Grubu’nda Galatasaray Liv Hospital çeyrek final iddialarını sürdürmekteler. Sırasıyla inceleyelim…
Fenerbahçe Ülker
Euroleague’de ilk turu grup lideri olarak tamamlayan Fenerbahçe Ülker ikinci tura kötü başladı, toparladı ama yine gruptan çıkma şansını zora soktu.
Barcelona maçından önce ‘’Bu maçta alınacak mağlubiyet Fenerbahçe Ülker’in şansını azaltmaz.’’ diye yazmıştım. Hala aynı düşünceyi savunuyorum, Barcelona maçının sonucu Fenerbahçe Ülker’in şansını azaltmadı. Fenerbahçe Ülker’in şansı ilk beş maçtaki dört yenilgiyle azaldı, gruptaki diğer takımlar da formda olunca Fenerbahçe Ülker’in işi zora girdi. (Fenerbahçe Ülker’in iki Yunan takımıyla aynı gruba düşmesi ise büyük şanssızlık, bu iki takım hem saha avantajını sonuna kadar kullanıyorlar, hem Euroleague tecrübesine sahipler, gerekirse de ULEB’i arkalarına aldıkları ortada)
Fenerbahçe Ülker neden bu duruma düştü?
Fenerbahçe Ülker’in bu duruma düşmesinin en büyük sebebi ‘yanlış transfer politikası’dır. Takım yöneticilerini hangi bahaneleri uydururlarsa uydursunlar, bu kadar yanlış transfer politikası kabul edilemez. Sezon başında iyi bir takım kurdun, Euroleague’in en iyi koçu olan Zeljko Obradovic’i de takımın başına getirdin. Buraya kadar çok güzel.
Sezon başlamadan önce İlkan Karaman ve Oğuz Savaş’ın ciddi sakatlıkları olduğu açıklanmıştı. Pota altı sorunları için sürekli ‘’sakatlıklar’’ bahanesi öne sürüldü. Bu iki oyuncunun sakatlığı sezon başladıktan sonra olmadı. Obradovic zaten oyun sistemini İlkan-Oğuz olmadan oluşturmuştu. Pota altını Zoric-Vidmar gibi iki oyuncuya bırakmak intihar gibi bir şey oldu. Şöyle diyeyim, geçen sene Anadolu Efes Semih-Barac’la çeyrek finale çıkmıştı. Pivotları Semih-Barac olan bir takımın Euroleague’de başarılı olması önemli bir başarı. Pivotları Vidmar-Zoric olan bir takımın Euroleague’de başarılı olması ise imkansız gibi bir şey. Top16 başlamadan önce Fenerbahçe Ülker’in iyi bir uzuna ihtiyacı olduğu bariz bir şekilde ortadaydı. Vidmar-Zoric’ten iyi pivot bulmak da çok zor bir şey olmasa gerek. İlk olarak aklıma gelen isimler Strasbourg’dan Alexis Ajinca ve Budivelnik Kiev’den Darjus Lavrinovic’ti. Budivelnik Eurocup’ta iddialı olduğu için Lavrinovic’i bırakmadı ama ayrılmaya zaten hazır olan Ajinca’yı almak mümkündü. Fenerbahçe Ülker Ajinca’yı teklif götürmüşse ve Ajinca ‘’Yok ya ben NBA’e gideceğim.’’demişse ona bir sözüm yok. Ajinca treni kaçtıktan sonra, Fenerbahçe Ülker -tam olarak ihtiyaçlarını karşılamasa da-, iyi bir transfer yaptı ve Blagota Sekulic’i transfer etti. İyi, güzel de madem Sekulic’i alabilecektin neden zorlu maçlar başlamadan önce almadın? Top16’in ilk beş maçında dört yenilgi mi gelmesi gerekiyordu Sekulic’in gelmesi için? İlk beş maçta Vidmar-Zoric’in biri yerine Sekulic olsaydı, Fenerbahçe Ülker ne durumda olurdu?
İkincisi gard sorunu. Fenerbahçe Ülker’in sezon başında oyun kurucu sorunu vardı diyen epey yanılır. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi, Fenerbahçe Ülker’in oyun kurucu sorunu yoktu, elinde de yeteri kadar oyun kurucu vardı. Takımı yanıltan nokta, Euroleague’deki ilk tur maçlarında Emir Preldzic-Bojan Bogdanovic ikilisinin ‘gizli oyun kurucu’ olarak oynamaları ve Bo McCalebb’in açıklarını kapatmaları oldu. Ayrıca, genç Kenan Sipahi de ilk tur maçlarında çok olumlu katkılar verdi. Durum böyle olunca koç Obradovic, Barış Ermiş’in biletini kesti. Halbuki, Barış Ermiş Türk basketbolunun son yıllarda yetiştirdiği en iyi oyunculardan biri ve Fenerbahçe Ülker’e transfer olmayıp, Banvit’te kalsaydı; Türkiye tarihinin gördüğü en büyük basketbolcularından biri de olabilirdi. Top16 başladı ve Emir-Bojan ikilisi ne ‘gizli oyun kurucu’ rolünü üstlenebildiler, ne de normalde yaptıkları işleri yapabildiler.(lafım özellikle Bojan Bogdanovic’e) Bogdanovic Top16 maçlarında 1 top daha fazla kaybediyor, ortalama 6 sayı daha az atıyor ve 3/30 gibi kabus bir üçlük isabeti tutturuyor. Emir Preldzic ise 1.5 asist daha az yapıyor ve 1 top daha fazla kaybediyor, üstüne üstlük 12/22’yle serbest atış atıyor. Fenerbahçe Ülker’in oyun kurucusu eksikti ama bu ikisinin üstün performansları, bu sorunu su yüzüne çıkarmıyordu. Top16 başlayınca adeta ‘takke düştü, kel göründü’.
Fenerbahçe Ülker gard sorununu çözmek için ne yaptı? Daniel Hackett’a burun kıvırdı. Hackett ne yaptı? Emporio Armani Milano’ya tranfer oldu. İlk turda Curtis Jerrels’ı birinci oyun kurucu olarak oynatan ve yedekleyemeyen EA7 Milano ilk tur grubunun zayıflığıyla grubu ikinci bitirdi. EA7 Milano yöneticileri Top16 başlamadan önce akıllıca bir iş yaptılar ve devre arasının en iyi işini yaptılar. Bu transferin başarısı sadece Hackett’ın rakamlarına bakarak açıklanamaz. Hackett transferi olmasa EA7 Milano bu grupta ne yapardı? Laboral ile Anadolu Efes’in arasına katılırdı. Hackett transfer edilince ne oldu, öncelikle Keith Langford’ın önü açıldı. İkincisi, Curtis Jerrels yedek oyun kurucu oldu ve bir-iki oynayarak inanılmaz etkili oldu. Üç, pozisyonuna göre uzun olan Hackett savunmada önemli bir avantaj kattı. Emporio Armani Milano’yla Fenerbahçe Ülker arasındaki fark sadece Daniel Hackett hamlesiyle açıklanabilir. Hackett, Top16 öncesi Fenerbahçe Ülker’e transfer olsaydı şu anki puan tablosunda iki takım yer değiştirirdi. (evet, sanırım değil kesinlikle bunu iddia ediyorum)
Yani, Ocak ayında Fenerbahçe Ülker’in oyun kurucu sorununu çözmesi için dört ihtimal vardı:
1- Barış Ermiş’i kadroda tutmak ve Euroleague’de oynatmak
2- Daniel Hackett’ı transfer etmek
3- Bo-Emir-Bojan sistemine devam etmek ve Berk Uğurlu’ya şans vermek
4- Barış’ı göndermek, Bo-Emir-Bojan sistemine de devam etmek, işler kötü giderse NBDL’den Amerikalı bir oyun kurucu getirmek
Bu dört seçenek arasında en akıldışı duranı hangisi? Dördüncüsü. Nedim Karakaş’ın kendi ifadesiyle ‘’şu anda katkı veremeyecek’’ durumda olan bir oyuncuyu getirmek kapalı olarak ‘’Biz Euroleague sezonunu çöpe attık.’’demekle aynı anlama gelir.
Sonrasında Fenerbahçe Ülker Euroleague tarihinde son yıllarda gördüğümüz en mantıksız ara transfer hamlesini yaparak NBDL’den Pierre Jackson’ı getirdi. Elinde Barış Ermiş varken gönderirsen, sezon başından beri Berk Uğurlu’ya yatırım yapmazsan; ancak bu kadar olur. Jackson transferi nasıl kabul edilebilir? Transfer olduğu takım Zalgiris Kaunas veya Partizan olursa, yani takımdaki diğer oyuncular tamamen yürekten oynar, egoist olmaz ise kendine oynayan bir oyun kurucu kabul edilebilir. Fenerbahçe Ülker gibi ‘final-four’ hedefiyle yola çıkan ve kadrosunda Bo McCalebb, Bojan Bogdanovic, Linas Kleiza gibi topu ‘çok seven’ oyuncular bulunduran bir takım Pierre Jackson gibi bir transferi kaldıramaz. Bu transfer Fenerbahçe Ülker’i ileri taşımaz, Fenerbahçe Ülker’in 15-20 sayı fark yediği maçlarda Pierre Jackson 15 sayı falan atıp göze şirin gözükür ancak, en iyi senaryo bu.
Kalan maçlar
Şimdi Fenerbahçe Ülker hemen hemen herşeyin belli olacağı üç maçlık bir seriye başlıyor. Bu maçlarda önce Unicaja Malaga’yı konuk edecek, sonra Panathinaikos deplasmanına gidecek ve son olarak da EA7 Milano’yu konuk edecek.
Hesabımızı şöyle yapalım; Barcelona kalan maçlarını kazansın, Anadolu Efes ve Laboral Kutxa da kalan maçlarını kaybetsin. Kalan beş takımın aralarında yapacağı maçları hesap etmeden ortaya çıkan durum şöyle;
Emporio Armani Milano 8-4
Fenerbahçe Ülker 6-5
Olympiakos 6-6
Panathinaikos 6-6
Unicaja Malaga 5-5
Bu tabloda Fenerbahçe Ülker’in avantajlı olduğu görülüyor. Fenerbahçe Ülker’in oynayacağı en kritik maçın da Unicaja Malaga ile haftaya oynanacağını görüyoruz. Olympiakos kendisinden üst sırada yer alan takımlara karşı maç kazanamazsa, Fenerbahçe Ülker’in tur ihtimali artar. Yalnız, iş son haftaya kalırsa işler o zaman karışır. Malum, son hafta Olympiakos-Panathinaikos ve Fenerbahçe Ülker-Anadolu Efes maçları oynanacak. Şubat ayında oynanan iki maçta da Fenerbahçe Ülker, Efes’i geçmişti. Zaten her maçta kazanmak için varını-yoğunu ortaya koyan Anadolu Efes ve koçu Angelou Fenerbahçe Ülker’le muhtemel play-off eşleşmesinden önce son kez oynacaklar. Böylesi bir maça çıkma şansı verilmişken, Anadolu Efes’in ‘’ya sizin kazanmanız lazım, buyrun geçin’’ diyeceğini hiç sanmıyorum. Unicaja Malaga da son iki haftada çok dominant maçlar oynadı ama rakipleri grubun dibindeki takımlardı. Unicaja Malaga’nın dört tane ‘çok kritik’ maçı var, bu maçlarda en fazla bir kez kaybetme lüksleri var.
Bu hafta Yunan takımlarının kendi sahalarındaki maçları kaybetmeleri Fenerbahçe Ülker’in tur ihtimalini arttırdı. EA7 Milano’nun ekstra galibiyetler alması ise ikincilik ihtimalini oldukça düşürdü. Yine de İtalya’da sadece 5 sayıyla yenilen Fenerbahçe Ülker diğer maçlarında hata yapmazsa, ikili averajda EA7 Milano’yu bile geçebilir. Grubun bitmesine beş hafta kala Fenerbahçe Ülker’in ikinci olma ihtimali de var, elenme ihtimali de var. Top16’de formatın bu hale gelmesi gerçekten çok eğlenceli oldu.
Galatasaray Liv Hospital
Euroleague F Grubu’nda, diğer gruba göre daha net bir tablo var. Bu grupta üç takım –CSKA Moskova, Real Madrid ve Maccabi Tel Aviv- ilk üçü hemen hemen garantilediler ve kalan maçları grubu zirvede bitirebilmek için oynayacaklar. Kuralar çekildiğinde de böyle olacağı tahmin ediliyordu, üç takım da sürprize izin vermedi. Grupta son iki sıraya Zalgiris Kaunas ve Partizan demir attı. İşin ilginç tarafı, Partizan kendi sahasında CSKA Moskova’yı ve Bayern Münih’i yenmeyi başardı. Partizan’da daha az sakatlık problemi olsaydı veya yeni transferler daha erken yapılsaydı, Partizan’ın dördüncülük mücadelesi içinde olması beklenebilirdi.
Dördüncülük mücadelesinde üç takım var: Lokomotiv Kuban, Galatasaray Liv Hospital ve Bayern Münih.
Alman temsilcisi 2 galibiyet-4 mağlubiyet-2 galibiyet-1 mağlubiyet… şeklinde seri sonuçlara imza attı. Partizan maçında yenilgi onların iddiasını oldukça azalttı diye düşünüyorum. Kalan beş maçta grubun beş güçlü takımıyla oynayacaklar. Hepsini de kaybedebilirler, en iyi ihtimalle 2’den fazla galibiyet alma ihtimalleri yok gibi duruyor.
Bu durumda beklediğimiz gibi Lokomotiv Kuban-Galatasaray Liv Hospital finale kalmış gibi duruyor.
Yine grupta bütün maçların beklendiği gibi gideceğini düşünelim ve Kuban-Galatasaray maçını hesaba katmayalım. Bu durumda grubu Lokomotiv Kuban 7 galibiyetle, Galatasaray 6 galibiyetle götürmüş oluyor. Lokomotiv Kuban’ın Maccabi galibiyetinin işe yaraması için Galatasaray Liv Hospital’i İstanbul’da farklı bir skorla yenmesi gerekiyordu. İstanbul’daki maç sadece 1 sayı farkla bittiği için, Kuban’daki maçı kazanan takım ikili averajı da zaten eline geçirmiş olacak. İhtimallere bakalım…
_ Gelecek hafta Lokomotiv Kuban kazanırsa: Bu durumda iki takım arasındaki fark iki galibiyet olacak ve ikili averaj da Lokomotiv Kuban’ın elinde olacak. Yani, Galatasaray’ın dördüncü olabilmesi için Kuban’a kalan dört maçta üç galibiyetlik fark atması gerekecek. Bunun için de ya Galatasaray deplasmanda CSKA Moskova’yı yenecek ya da Lokomotiv Kuban kendi sahasındaki Bayern-Partizan maçları ile deplasmandaki Zalgiris maçlarının hepsini kaybedecek. Kısaca şöyle, gelecek hafta Lokomotiv Kuban kazanırsa, Galatasaray’ın tur atlama ihtimali %1’e iner.
_ Gelecek hafta Galatasaray kazanırsa: Bu durumda iki takımın galibiyetleri eşitlenecek ve ikili averajda Galatasaray önde olacak. Kalan dört maçta Galatasaray evinde Bayern-Partizan’ı yenerse –deplasmanda Zalgiris’e yenilse dahi- ; Lokomotiv Kuban iki deplasmanda maçında (Zalgiris-Real Madrid) galibiyet alamadığı sürece çeyrek finalist olacak. Kısaca, Galatasaray gelecek hafta deplasmanda kazanırsa, tur atlama ihtimali %80 olur.
Galatasaray’ın durumu
Galatasaray Liv Hospital sezon başında farklı bir kadro kurmuştu, sakatlıklar nedeniyle farklı bir kadro kurdu. Yalnız, Galatasaray sakatların yerine takviye yaparken işi ağırdan almadı, hem yapılabilecek en iyi takviyeleri yaptı, hem de zamanında yaptı. Bu nedenle son maçlara girerken takım kimyası açısından sorun yok.
Galatasaray’ın en önemli sorunu Carlos Arroyo-Zoran Erceg ikilisine aşırı bağlı olması. Arroyo’nun hakkını verelim, Top16 aşamasında inanılmaz oynuyor. İlk tura göze; sayı ortalamasında (+6), asist ortalamasında (+2.5), verimlilik puanı ortalamasında (+7) puanlık yükselmeler var. Arroyo’nun sorunu sürekli oyunda kalmak istemesi ve topa aşırı hükmetmesi. Böyle olunca, hem Arroyo yıpranıyor, hem takım arkadaşları oyuna müdahil olamıyor. Örneğin, İstanbul’daki Lokomotiv Kuban maçında takım arkadaşları ona katılabilselerdi, Galatasaray maçın 10 sayının üstünde bir farkla kazanabilirdi ve Rusya’ya çok rahat bir şekilde gidebilirdi.
Zoran Erceg’e dönelim. Erceg de istatistiki olarak bakarsak Top16’de oyununu çok yükseltti. Yalnız, Erceg oyunda olduğu sürece Galatasaray Liv Hospital savunmada inanılmaz derecede aksıyor. –Maccabi maçında gördüğümüz gibi- Hücumda da etkin olamadığı zaman –Lokomotiv Kuban maçında gördüğümüz gibi- Galatasaray oyunda çok geriye düşüyor.
Kalan oyunculara bakıyoruz. Dış şut katkısı verebilecek olan oyuncular; Henry Domercant, Malik Hairston, Cenk Akyol ve Sinan Güler. Bu oyuncuların tamamı istikrarsız katkı veriyorlar. Euroleague’in en önemli skorerlerinden biri olarak Galatasaray’a gelen Henry Domercant bir türlü toparlanamadı, bir maçta çok iyi oynasa ertesi maç katkı veremiyor. Sakatlıktan sonra savunma üstünlüğünü ise tamamen kaybetti. Hairston zaten skorer bir oyuncu değil, Sinan-Cenk ise fazla süre oyunda kalamıyorlar. (İkisinin de ama özellikle Sinan’ın daha fazla süre alması gerektiğine inanıyorum.)
Pota altında ise Furkan Aldemir, Pops Mensah-Bonsu ve Milan Macvan var. Macvan dışındaki ikisi sadece pota dibinde sayı üretebiliyorlar, başka bir hücum silahları yok. Pops savunmada da eskisi gibi etkili olamadığı için birinci opsiyon olmaktan çıktı. Furkan da artık kendini geliştirsin yoksa Ömer Aşık gibi ‘her zaman yerinde sayan oyuncu’ olacak. Burada tek farklı oyuncu Milan Macvan. 2.06 boyundaki Macvan hem iyi yükseliyor, hem de iç-dış tehlikesi yaratıyor. Son üç maçta Macvan 7/10 ikilik, 4/6 üçlük atıyor. Maç başına ortalama 5 ribaund olarak önemli bir katkı yapıyor. Savunmada da önemli işler yapıyor. Macvan’ın en önemli eksiği ise oyun konsantrasyonu ve pas yeteneği. Örneğin, Real Madrid maçında –yanlış hatırlamıyorsam üçüncü çeyrekte- çok rahat bir pozisyonda Carlos Arroyo’ya pas veremedi ve karşılığında Real Madrid fast-break buldu. Benzer hataları çok yapıyor. Pas yeteneğini geliştirebilse, Erazem Lorbek-Nikola Mirotic seviyesine çıkabilir ama bu aşamayı geçebilecek mi, göreceğiz…
Galatasaray’ın gelecek hafta farklı bir oyun sistemine gitmeyeceğini düşünüyorum. Maçın başında Arroyo-Erceg ikilisiyle skor bulmaya çalışacak, dış oyunculardan katkı gelirse Galatasaray’ın işi kolaylaşır. Pota altında da Furkan-Pops ikilisi Brown-Hendrix-Maric’e karşı durmaya çalışacak.
Dış savunmada ise ilk maçtakine benzer bir durum oluşacağını sanıyorum. Krunoslav Simon, ilk maçta olduğu gibi Hairston karşısında etkili olamaz. Mesele gard savunması. İlk maçta Galatasaray’ı yıkan ikili Kalnietis-Bykov ikilisiydi. Şimdi Bykov yok, yerine Ponkrashov var. Ender Arslan, Anton Ponkrashov karşısında dengeyi sağlayabilir ama ilk beş oyun kurucuları Mantas Kalnietis-Carlos Arroyo arasında denge nasıl sağlanacak o soru işareti. İlk beş dış oyuncularına bakarsak; Kuban’da Kalnietis-Williams-Simon ve Galatasaray’da Arroyo-?-Hairston üçlüsü var. Deplasman maçlarında Göksenin oynamıyor, oynasa ne olur bilemiyorum. Cenk-Domercant’tan biri oynadığında da Kalnietis-Williams ikilisi ağır basıyor. Galatasaray’ın rakibini geçmesi için rakibin gardları Kalnietis-Williams’ı pasifize etmesi gerekiyor, Lokomotiv Kuban’ın lehine olan tek eşleşme bu ve ilk maçta da bunu çok iyi değerlendirdiler.
Liderlik mücadelesi
F Grubu’ndaki liderlik mücadelesine de kısaca bakalım. Şu anda Real Madrid ve CSKA Moskova 8’er galibiyetteler ve Maccabi Tel-Aviv 6 galibiyette. Maccabi’nin avantajı iki takımla da İsrail’de karşılaşacak olması. CSKA Moskova ise Rusya’daki maçlarda iki takım karşısında önemli sayı avantajı elde etti. Ben hem Ettore Messina faktörüyle, hem de Teodosic-Khryapa-Krstic’in form grafikleri faktörüyle CSKA Moskova’nın liderlik için bir değil birkaç adım önde olduğunu düşünüyorum. Maccabi, Real Madrid’in iki galibiyet gerisinde ama CSKA Moskova’nın deplasmanda Real Madrid’i yenmesi durumunda grup ikinciliği için önemli bir şansa olacak.
Bireysel İstatistikler
Top16’de verimlilik puanı sıralamasının zirvesinde EA7 Milano’dan Keith Langford var. Langford ilk turda da iyi oynamıştı ama Top16’de Hackett’ın takıma katılmasıyla beraber ekstra iyi oynamaya başladı. Langford’ı takip eden isimler Sergio Rodriguez ve Tarence Kinsey.
Sayı krallığında Bogdan Bogdanovic önde ama iddialı takımlar arasında en skorer oyuncu 19.2 sayı ortalamasıyla oynayan Keith Langford.
Türk takımları arasında en iyi istatistik rakamları Carlos Arroyo’da. Arroyo’nun ortalamaları 17 sayı-6.4 asist.
Not: Olumlu-olumsuz görüşlerinizi ve önerilerinizi adresine bekliyorum…