Dünkü mağlubiyetler ve Euroleague’deki iki takımın performansı üzerine Galatasaray Liv Hospital ve Anadolu Efes’ten dörder oyuncuyu ön plana çıkarma ve onlarla ilgili yorumlarımı paylaşma gereği hissettim.
Galatasaray Liv Hospital’den başlayalım…
1-Carlos Arroyo: Rica etsem biri kendisine 25 yaşında bir basketbolcu olmadığını ve artık kendisini kanıtlamasının gereği olmadığını kendisine hatırlatabilir mi? Topu elinde tutmayı ve hücumda oyunu kontrol etmeyi sevdiğini biliyoruz ama Arroyo kendisini ispatlamış bir oyuncu ve takım arkadaşlarının formda olduğu bir maçta bir kerelik de olsa topu paylaşmasını bilmeli. Sezon başından beri zaten oynuyorsun ve ortalama olarak 34 dakika sahada kalarak Euroleague’de en çok sahada kalan ikinci oyuncusun. Oyunda kaldığı bölümde de top Arroyo’nun elinden zor çıkıyor. Maç başına ortalama 15 tane top kullanıyor. Maccabi gibi zor bir deplasmandasın, şansına Hairston-Macvan maça formda girmişler ve ilk çeyrek 23-23 bitmiş. Arroyo, kendisi varken başkalarının ön plana çıkmasına izin verir mi? Hayır, vermez. Macvan oynamaz, başkaları oyuna giremez, gerekirse Galatasaray kaybeder ama Arroyo 12 sayı-7 asist yaparak kendini ön plana çıkartır.
2-Zoran Erceg: Erceg’e söyleyecek lafımız kalmadı da Ergin Ataman maalesef Erceg’in iki yıl önceki Erceg olduğunu anlayamamış. Erceg yaşının ilerlemesi ve yaşadığı sakatlıklar sonrası artık hiç savunma yapamıyor. Erceg oyundayken ne bekliyoruz? Sayı atmasını. Erceg sayı atabiliyor mu? Atabiliyor ama… Aması var. Kullandığın 12 tane atışın 8’ini kaçıracaksan bence hiç oynama. Erceg’in son üç maçtaki istatistiklerine bakalım; 4/15 ikilik ve 6/11 üçlük. Oyuna girdiğinde Galatasaray’ın kesinlikle basket yediği, pota altının rakip için ‘bulunmaz nimet’ olduğu Erceg hücumda da takıma böyle düşük katkı verecekse, takımın işi çok zor… Ergin Ataman’ın elinde hiç pota altı alternatifi olmasa, Erceg’i oynatmak zorunda olduğunu düşüneceğiz ama Furkan-Pops-Macvan varken ‘illa da Erceg’ diye tutturmak nasıl bir düşüncedir?
3-Furkan Aldemir: Furkan’a yalvarıyorum, ne olur şut çalış ve kendine güven. Geçen hafta Partizan deplasmanında 9 sayı-6 ribaund-6 blok yaptı, performansını ‘çok büyük başarı’ olarak değerlendirdim. Bu hafta da savunmada benzer performansı verdi: 11 ribaund-2 blok. Hücumda ise tık yok! Şut atamıyor değil atmamayı tercih ediyor. Furkan topu çeviriyor ne oluyor? Arroyo ve Erceg o topları gönül rahatlığıyla harcıyor. O sekiz tane şutu Erceg değil de Furkan kaçırsın, razıyım.
4- Pops Mensah-Bonsu: Ergin Ataman’ın hala iki yıl önceki kadar formda olduğunu sandığı bir başka oyuncu da Pops. İngiliz oyuncu hala atletik ve oyunun belli bölümlerinde etkili olabiliyor ama sadece ‘belli bölümlerde’. Bu ‘belli bölümler’ rakibi çökertirse çok güzel oluyor ama rakip geri adım atmadığında durum çok kötü. Sezon başında beri ortalama 9 ribaund alan Pops dün gece 16 dakika sahada kalan bir tane bile ribaund alamamış. Bir blok yapamamış. Rakip oyuncular kim? Sofo da faul problemine girince Tyus-Zizic-ve pota altı da oynayan Devin Smith. Pops bu adamlara karşı da savunmada etkili olamıyorsa, ciddi bir sorun var demektir.
Geçelim Efes’e…
1-Semih Erden: Gecenin en çok konuşulan adamı ne yazık ki Semih Erden oldu. Semih Erden’i yerden yere vuranlar ya geçen sezon Euroleague’i izlemedi ya da basketbolu pek bilmeden, pozisyonu net görmeden konuşuyor diye düşünüyorum. Düz mantıkla düşünecek olursak; ‘’Maçın bitmesine 1 saniye var ve üç sayı farkla öndesin. Rakip serbest atış kullanıyor. 2.10 boyundaki Semih Erden topu tokatlamak için girmiş ve onu başamamış.’’ Bu düz mantık da haklı ama pozisyonu tekrar görmekte bir fayda var. Birincisi; Brad Oleson serbest atışı ‘iyi’ kaçırdı. Atışın kaçırılacağı bariz ortadaydı ama top çemberin ters tarafına gidebilir ve tiplenemeyek bir noktada sekebilirdi. Oleson topu çembere dik attı ve böylece top çemberin üstünde kaldı, Dorsey’in Semih’i geçmesi için gereken bir saniyede top yere düşmedi, ayrıca topa Dorsey değil Semih dokunsa da muhtemel içeri düşecekti. İkincisi; Semih maçın başında ilk beşteydi ve oyunda olduğu 4 dakikada ribauntların hepsini kaybetti. İkinci yarının tamamında kenarda kaldıktan sonra Bjelica yerine Semih’i tercih etmenin coaching hatası olduğunu düşünüyorum. Üçüncüsü; Dorsey 2.03 boyunda ve çabuk yükselebilen ‘Hines tipi’ bir uzun. Euroleague’de maç başına ortalama 2 hücum ribaundu alıyor, yani Dünya’da onu durduramayan tek kişi Semih Erden değil. Oleson serbest atışı attığında, Semih Dorsey’e yüzünü döndü. O anda Dorsey sola hamle yaptı, Semih onu durdurmak için faul yapma riskini göze almalıydı. Faul yaparken basket-faul olması da çok olasıydı, ilk başta pozisyonunu kaybettikten sonra Semih’in çok da şansı kalmadı. Sonuç olarak; Semih Erden hatasız mıydı? Tabii ki hatalıydı ama pozisyonda öyle Semih’i yerden yere vuracak bir hata da yok. İki dakika kala 7 sayı önde olduğun maçı o noktaya getirirsen, her türlü hata olabilir, bunlara hazırlıklı olmak gerekir. Türkiye’nin ve Anadolu Efes’in elinde Semih Erden gibi büyük bir potansiyel var. Sezon başından beri Farmar-Tunçeri yerine Planinic-Balbay’la oynamak zorunda kalan da o. Türkiye, Sırbistan veya İspanya değil. İki senede bir 2.10 boyunda, potansiyelli oyuncu çıkaramıyoruz. Elimizdeki oyuncuları da kötü bir sezon geçirdi diye sileceksek, Türk basketbolundan pek bir şey beklemeyelim…
2-Zoran Planinic: Maçtaki geri dönüşü başlatan isim arka arkaya bulduğu iki üçlükle Cedi Osman oldu ama Planinic’in de hakkını yemeyelim. Dördüncü çeyreğin başıyla beraber oyuna ağırlığını koydu ve takımı öne geçirdi. 14 sayı-9 asistle sezon başından bu yana en etkili performansını sergiledi. Benim aklıma takılan birkaç soru var. Madem Planinic bunları yapabilecek kadar becerikliydi ve formdaydı, ilk turda niye yapamadı? İlk turda tüm istatistik kategorilerinde yarı yarıya bir düşüş olması pek tesadüf olamaz. Mahmuti döneminde de hemen hemen yakın süreleri alıyordu. ‘Mahmuti onu kullanamadı.’ şeklinde bir savunma da olamaz, kendisi oyun kurucu. İlk turda Efes’in kendi eliyle verdiği EA7 Milano, Brose, Zalgiris maçlarında gard olan oyuncu da aynı Planinic değil miydi? O maçlarda niye buna yakın performanslar sergileyemedi? İkinci sorum şu; maçın bitimine iki dakika kalmış ve Barcelona karşında 7 sayı farkla öndesin. Bu durumda olan bir takım en çok kime güvenir? Oyun kurucusuna. Oyun kurucun da Planinic gibi tecrübeli bir oyuncuyken ve çok iyi bir maç geçirmişken, o maçta rakibi tekrar maça ortak etme ihtimalin yüzde kaçtır? Herhalde çok yüksek değildir. Planinic ne yaptı? İki hücumda bir oyun kuramadı ve Barcelona’yı maça ortak etti. Uzatma bölümünde de yokları oynadı.
3-Jamon Lucas Gordon: Lucas’ı yeniden keşfedecek halimiz yok. Beş sezondur Euroleague’de ve son iki sezonda Efes’te yaptıkları ortada. Lucas Gordon hücumda olağanüstü yaratıcı ve kopan maçı geri çevirecek bir oyuncu değil ama oyunda olduğu her saniyede %100 performansla sahada olacağına inanabilirsiniz. Hücum yetenekleri kısıtlı olmasına rağmen bizim yerli oyuncularımız gibi korkak değil, hücumda başarısız olunca da kendisine kızamıyorum. Oyunun her alanında bu kadar efor sarfeden bir oyuncunun, hücumda ‘kafasına göre top kullanma’ lüksü de olmalı.
4-Kerem Gönlüm: Takım kaptanı dün Euroleague’deki 200.maçına çıktı. 13 sayı-7 ribaund-2 top çalmayla da oldukça başarılı bir performans sergiledi. Gönlüm de ‘Gordon sınıfı’ oyuncularından. Bırakın 13 sayı-7 ribaundu, aynı mücadeleyi sergilese ve 2 sayı-0 ribaund yapsa bile ayakta alkışlanmayı hak eder. Son topta Semih değil de Gönlüm o hatayı yapsaydı, Erden’e yapılan hakaretlerin neredeyse tamamını o işitecekti. Pek ‘’Gönlüm’ün canı sağolsun’’ tipi yorumların yapılacağını sanmıyorum.
Arif ŞAHİN
sahinarif88@hotmail.com