05.02.2019 - 02:30 | Son Güncellenme:
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Çok mutluyum... Türkiye Süper Ligi’ni ve futbolumuzu yıllardır teslim alan “korku imparatorluğu” artık bitti. Yerle bir oldu, parçalandı toz oldu.
Takımlarımız bu sezon resmen, fiilen “korkuya paydos” dedi. Çok uzun yıllar tek taraflı maçlardan bıktık. Büyük oynar, Anadolu takımı bakar. Büyük saldırır, Anadolu takımı savunur. Anadolu takımları için az farklı yenilgilerin marifet olduğu sezonları bile yaşadık. Ancak artık bitti.
Bu sezon ortaya konan futbolla, alınan sonuçlarla, maçlardaki dengeli mücadeleyle ligde “Anadolu ihtilali” oldu. Artık kim kiminle, kimin sahasında oynanırsa oynansın, favorisi olmayan maçlara tanıklık ediyoruz.
Yıllar var, ben Alanya’nın özellikle ilk yarıda Galatasaray üstündeki kurduğu müthiş baskıyı, Şampiyonlar Ligi maçlarında bile görmedim. Galatasaray yarı alanından çıkamadı, adeta nefes alamadı. Maçın son bölümleri geldi, Galatasaray çoğu çıkışında Alanyaspor savunmasını az adamla yakaladı. Niye? Alanya beraberliği korumaya değil, maçı kazanmaya ve hücumda çoğalmaya çalıştığı için...
Başakşehir ile Akhisar, yani ligin birincisi ile sonuncu arasındaki maçı izledik. Bakmayın maçın 3-0 bittiğine... Akhisar ikinci yarıyı tek kaleye çevirdi. En az 20 pozisyon geliştirdi. Kaleci Mert, Caiçara, Epureanu, özellikle Mahmut mükemmel oynamasa, Avrupa’nın en az gol yiyen takımı Başakşehir, kalesinde birden fazla gol görebilirdi.
Sivas geldi, İstanbul’da, hem de hücum oynayarak Kasımpaşa’ya 3 gol atıp gitti. Aynı Sivas bu sezon Başakşehir’i İstanbul’da yendi. Beşiktaş’ı gene İstanbul’da mağlup etti . Galatasaray’a 4-2 yenilmesine rağmen kafa kafaya oynadı.
Fenerbahçe sallanıyor, kabul de, gene de Fenerbahçe... Ankaragücü geldi 3 attı, Kayseri geldi 3 attı. Rizespor, Akhisarspor 3’er 3’er attı. Aynı Rize gitti, 6 puanlık maçta Erzurumspor’u deplasmanda yendi.
Örnekler çok daha fazla... Öyle olmasa bu sezona kadar neredeyse kendi sahalarında “yarım puan” bile kaybetmeyen Beşiktaş, Vadofone Park’ta, Galatasaray, Aslantepe’de bu kadar puan kaybeder miydi? Şampiyonluk barajında puan bu kadar düşer miydi?
Büyükleri üzse, güçlülerin canını sıksa bile, Türk futbolunun ayağa kalkışının en büyük adımıdır... Futbolda geç kalmış bir “Anadolu ihtilali”ne tanıklık ediyoruz.
Yapma Sergen!
Sergen Yalçın, ilkbaharda rengarenk açıp kısa sürede solan, “kır çiçeklerine” benziyor. Her sezon bir görünüyor, çalıştırdığı takımı ayağa kaldırıyor, sonra 2-3 ayda ortadan kayboluyor.
Yapma sevgili Sergen... Artık bu ligde “kalıcı” ol... Sergen’in herkesten farklı bir futbol aklı var. Öz güveni müthiş... Belli ki ülkenin en iyi hocalarından biri, belki de birincisi olmaya aday... Buna rağmen niye kalıcı olmaz? Bu konuda kendisi mi yanlış yapıyor, çalıştığı kulüpler mi bilemiyorum ama, sonuçta Sergen Yalçın’ın kararlı biçimde bu ligde devam etmesi lazım...
Hayata bağlılığını, kafasına göre takılmayı, özgür yaşamayı seviyor. Hepsi kabul... Kabul etmediğimiz, bu kadar büyük beceri ve yeteneğine rağmen, ligde bu kadar kesik kesik hocalık yapması... Zararı önce kendisine, sonra bize dokunuyor.
İzleme ekibinin hakkını verelim
Galatasaray sürekli futbolcu satıyor, kiralıyor, dünyaları kazanıyor. Türk kulüpleri için alışkın olduğumuz bir durum değil bu... Peki nasıl oluyor bu iş? Galatasaray özellikle son 2-3 yıldır transferde karavana atmıyor. Çok iyi ve titiz çalışan bir scout ekibi var. Fatih Hoca’nın eski oyunculardan kurulu bir “izleme ekibi” var. Arıyorlar, tarıyorlar, buluyorlar. Bu kadar aramasalar Portekiz Ligi’nin sonuncu takımından stoper Marcao’yu nasıl bulurlardı? Kimsenin aklında olmayan, gazetelere manşet olmayan Onyekuru’yu, Nagatomo’yu, Rodrigues’i ve benzerlerini nasıl getirirlerdi?
Bu kadar oyuncu gitti, kadroda bir o kadar da talibi olan oyuncu var. Yanlış transferleri çok eleştirdik, iyinin de hakkını verelim.
Oyun bozan değil oyun kuran Beşiktaş
Beşiktaş uzun bir aradan sonra Antalya maçında, şampiyon olduğu yıllardaki hücum zenginliğine döndü. Elbette bunun farklı nedenleri olabilir. Ancak Beşiktaş orta alanında “oyun bozanların” değil , “oyun kuranların” oynamasını bu hücum zenginliğinde çok önemli rol oynadığını düşünüyorum. Beşiktaş oyunu bozacaksa, rakibi durduracaksa Medel’e “evet...” Ancak alıştığımız, özlemeye başladığımız hücum zenginliği ile oynayacaksa bu orta alan Dorukhan, Atiba ve Ljajiç olmalı...
Zaten Şenol Hoca da öyle yaptı. Yaşlı Atiba her maçı kaldırabilir mi, bu tartışılabilir. Ama şimdi Kagawa da geldi. Bu hücum zenginliğinin en önemli oyuncularından biri elbette Oğuzhan... Ama bunca zamandır nasıl oluyor da kendini bulamıyor, o sınırsız yeteneklerini kullanamıyor, onu da anlamış değilim.
Altın gibi futbolcu
Bir kuyumcu düşünün... Altını vitrine koysa da, kasasında tutsa da değeri değişmiyor. Kagawa’yı da altına benzetiyorum. Vitrinde olsa da, yedek kulübesinde otursa da değeri, önemi ve yeteneği değişmiyor. Yeter ki Kagawa gibi futbolcun olsun.
O şans, bu şans
Başakşehir kalecisi Mert Günok, en önemli 5 Avrupa liginin en az gol yiyen kalecisi... Mesleğinin en yararlı yıllarını sürekli yedek geçiren Mert, bu sezon tam bir patlama yaşıyor, kaybolan yılların acısını çıkartıyor. Hiç unutmam Mert, sahalarda henüz çok yeniyken Mustafa Denizli, “Türkiye’nin en iyi kalecisi olacak” demişti. Mert kulübede oturdukça ben de Mustafa Hoca’ya bu yorumunu hatırlatıp, “Mert nerede?” diye takılıyordum. Mustafa Hoca, “Görürsün , yeter ki bir şans bulsun” diyordu. Demek ki o şans, bu şans... O sene, bu sene...
Heykeli dikilecek adam
Adı Edin Visca... 2011 yılının Ağustos ayında 400 bin euro karşılığında Bosna Hersek’in Zeljeznicar takımından Başakşehirspor’a (O zaman Büyükşehir Belediye)ye geldi. Ulaşılmaz rakamlara, ulaşılmaz istatistiklere ulaştı. İşte onlar:
Süper Lig: 216 maç... 58 gol, 60 asist...
TFF 1.Lig: 34 maç... 10 gol, 10 asist...
Türkiye Kupası: 17 maç... 1 gol, 9 asist...
Bosna - Hersek Milli Takımı: 42 maç... 8 gol, 6 asist...
UEFA Avrupa Ligi ön elemesi: 4 maç... 2 gol, 1 asist...
Ligde son 3 sezonu: 2016/17: 34 maç... 8 gol , 7 asist... 2017/18: 33 maç...9 gol, 15 asist... 2018/19: 8 gol, 11 asist...
Toplam: 286 maç... 76 gol, 81 asist...
Halen bu sezon Avrupa’nın en önemli 5 liginde asist kralı (Barcelonalı Messi gerisinde)
286 maçta 19 sarı kart gördü... Sarı kart nedeniyle hiç cezalı duruma düşmedi...Sarı karttan ceza sayısı: 0 (Yazıyla sıfır)
Geldiği 2011 yılından bu yana hiç kırmızı kart görmedi (Kırmız kart sayısı 0... Yazıyla sıfır )
Kavga ettiğine, yanlış bir demeç verdiğine, polemiklere karıştığına hiç rastlanmadı.
Sadece işini yaptı.
Heykeli dikilecek adam kim derseniz; Edin Visca derim.
Keşke malzemeyi kendi alsaydı
Fenerbahçe’nin hocası Ersun Yanal, yarım kalmış bir binayı alıp tamamlamaya çalışan müteahhit gibi... İnşaatın temelinden haberi yok, statiğini, kat planlarını kendisi yapmamış. İnşaat en ufak bir sarsıntıda depreme tutulmuş gibi sallanıyor. Temeli düzeltmeye çalışsa imkan yok, kat planlarıyla oynasa duvarlar örülmüş bir kere... Keşke bu inşaata Ersun Yanal başlasaydı, keşke temelini atıp, statiğini, kat planlarını kendisi yapsaydı. En önemlisi, malzemesini keşke kendisi alabilseydi... İnşaat çok daha sağlam olur, Fenerbahçe bu kadar sıkıntı yaşamazdı.
Başkaldırının sembolü: SADIK
Fenerbahçe’nin hemen teslim olmaya, kırılmaya alışmış kadrosuna isyankar bir ruh katıldı: Sadık Çiftpınar... Teslim olmuyor, isyan ediyor, savaşıyor.
Beşiktaş’a, “kadroda bulunsun” diye Tosic gelmişti. Başlangıçta önemsenmeyen Tosic, öfkesi, direnci, isyanı ile Beşiktaş’ın vazgeçilmezi oldu. Rakip kaleye de kendi kalesine de goller attı. Kırmızı kartlar gördü ama teslim olmadı. Bütün takımı etkileyen isyankar tavrından tek adım geri atmadı. Tosic’ten sonra Beşiktaş’ta o isyanı yeteri kadar asla göremedik.
Şimdi Sadık Çiftpınar, Fenerbahçe’de eksik olan o isyanın, o direnişin, kötü sonuca başkaldırışın temsilcisi olacak gibi... Sadık’ı stoper olarak beğenirim ama bu özelliklerini çok daha beğeniyor ve önemsiyorum.
Hayran kaldım
Alanya - Galatasaray maçında Lucas Villafanez’e hayran kaldım. Yakın zamanda böyle bir orta saha performansı görmedim. Lucas belki de Efecan’ın, Fernandes’in, Cisse‘nn gölgesinde kalıyor, adı fazla öne çıkmıyor ama her maçı Galatasaray maçı gibi oynuyorsa, Türkiye’de çok önemli bir orta saha oyuncusu var demektir.
Bıçak sırtı!
Galatasaray lider Başakşehir’den 8 puan geride olmasına rağmen “yakalama” ve şampiyon olma şansı var. Galatasaray zirve yarışında Beşiktaş’tan 3 puan önde olmasına rağmen “yakalanma” ve Şampiyonlar Ligi dışında kalma riski de var. Tam bıçak sırtı... Galatasaray için mutluluk da yakın, hayal kırıklığı da...