Al birini, vur ötekine

Ligin neredeyse yarısına geldik ama şampiyonluk adayları hâlâ emekleme döneminde... Yürümeyi hiçbiri beceremiyor... Hele koşmalarını beklemek tam bir hayalcilik...
Ne Trabzonspor’un, ne Galatasaray’ın, ne Beşiktaş’ın, ne Fenerbahçe’nin elle tutulur bir yanları var... Oynadıkları her müsabaka papatya falı gibi. Kimse “Şu maçı da rahat kazanırlar” diyemiyor.
Lider Trabzonspor’da yeni bir takım olmanın sancıları her geçen hafta biraz daha hissediliyor. Kadro yetersizliği, yedek kulübesinin verimsizliği, tecrübeli oyuncu eksikliği bordo-mavili ekibi özellikle dişli rakiplere karşı sıkıntıya sokuyor. Ersun Yanal dirençli savunmalara karşı çaresiz kalıyor. Yattara’nın da kalitesini bir türlü sahaya koyamaması işleri tam bir çıkmaza sokuyor.

Nasrettin hoca fıkrası
Beşiktaş’ta Mustafa hocanın yaptıklarına ise kimse akıl erdiremiyor. Türkiye’de birçok ilki gerçekleştiren, hücum futbolunun öncülerinden olan Denizli’nin göreve geldiği günden bu yana kendi karakterini bir türlü sahaya aktaramaması balayı dönemini kısa kesti. İster istemez tecrübeli hoca üzerindeki soru işaretleri arttı, eleştiriler beklenenden erken başladı. Beşiktaş da Trabzonspor gibi zorlu maçların üstesinden gelmeyi beceremiyor. Denizli’nin yeni sisteminde savunma kumdan bir kaleyi andırıyor. Rakiplerin biraz dokunmasıyla yerle bir oluyor. Mustafa hoca her kötü sonuç sonrası pembe tablolar çizse de, “Bu puan kayıplarına rağmen yine şampiyon olacağız” dese de gidişat hiç de iç açıcı değil.
Galatasaray ise tam bir cadı kazanı. Yönetimin yarattığı kaos ortamından sonra takımdan başarı beklemek fazla iyimserlik olur. Düşünün geçen yıl kovulan Feldkamp, onun yerine gelen ve şampiyonluğu getiren Cevat Güler ve yeni hoca Skibbe aynı gemide. Nasrettin hoca fıkrası sanki. Kadro ne kadar iyi olursa olsun. Böyle bir ortamda oyuncuları motive etmek, sadece futbolu düşünmelerini sağlamak kolay mı! Taktiği kim veriyor! Kadroyu kim yapıyor! Rakipleri kim inceliyor!
Fenerbahçe’ye gelince; Başkan Aziz Yıldırım derbi öncesi verdiği bir röportajda, “Mustafa Denizli kedi gibidir. Hep dört ayağının üzerine düşer” demişti. Bu sezona bakınca asıl kedi Fenerbahçe galiba. Sürekli bir yerlerden düşüyor ama hep dört ayağının üzerine...

HAFTANIN TAKIMI
ESKİŞEHİR
Denizlispor karşısında adeta mucizeyi başardılar. Üç farklı geri düşmelerine rağmen oyunu bırakmadılar, terlerinin son damlasına kadar savaştılar. Emeklerinin karşılığını da aldılar. Bileklerinin hakkıyla elde ettikleri galibiyetle kötü gidişi sonlandırdılar.

HAFTANIN PORTRESİ
BAROS (G.Saray)
Sezona muhteşem başlayan ancak daha sonra müthiş bir düşüş yaşayan Çek yıldız, nihayet kalitesini, becerilerini hatırladı, beklenen patlamayı Hacettepe önünde yaptı. Rakip savunmanın yaptığı hatalara acımadı, attığı üç golle hem Aslan’ı kurtardı, hem de “geri döndüm” mesajı yolladı.

HAFTANIN HOCASI
RIZA ÇALIMBAY (Eskişehir)
Eskişehirspor’u sürekli pozitif futbol oynatmak için çaba harcıyor, rakip kim olursa olsun hep kazanmayı düşünüyor. Denizlispor maçında tüm olumsuz şartlara rağmen takımının disiplinden kopmaması, hırsı ve iştahı Rıza hocanın kaybetmeyi asla kabullenmeyen yapısının artık oyunculara da yansımasıydı.

HAFTANIN HAKEMİ
ÖZGÜÇ TÜRKALP
Eskişehirspor - Denizlispor maçındaki yönetimi ile ön plana çıktı. Pozisyonlara sürekli yakındı, oyunun tempo kazanması için elinden geleni yaptı, avantaj kurallarını iyi uyguladı. Tartışma yaratacak kararlardan uzak kaldı.