Uzmanlar “ Caz müzisyenleri, özgür, çalkantılı ve kargaşa ortamında müzik yaparlar. Belli belirsiz yapılandırılmış bir malzemeyi birbirinden bağımsız olarak yorumlarlar… Her biri zirveye tırmanma uğraşı içerisindedir… Cazda sonucu müzisyenin bireysel performansı belirler…”
( Futbolda bireysellik; kaçınılmaz başarısızlığa neden olur!)
**
Trabzonspor camiasında bazı kesimler-kişiler tarafından yıllardır yapılanlarının-yaşananların özeti geçilmiş sanki…
“ Ondan iyi başkanlık, ondan iyi hocalık yaparım! Ondan iyi oynar, ondan iyi konuşur-yazarım! O ne bilir, o da kim, o daha düne kadar…” tarzında söylevler…
**
Maddi anlamda, her anlamda ve her alanda Trabzonspor’a zerre katkısı olmayan, kendinden başka kimseyi beğenmeyenler takım çalıştırmış, yöneticilik yapmış olsalar; en kral komedi filmlerine taş çıkartırlar da!
Dememiz o ki, devir değişti, iklimler değişti ‘ Ağzı olan konuşuyor” tanımına uyanların taktikleri hiç ama hiç değişmedi.
**
Caz müzisyenleri gibi her kafadan değişik sesler, acayip görüşler değil de…
Ortak görüş, ortak düşünce, ortak akıl hâkim olsa…
Trabzonspor’dan neler alabilirimin değil, Trabzonspor’a neler verebilirimin yarışına girilse…
Horonda olduğu gibi el ele verilip, kol kola girilip, dalları dünyayı sarıp sarmalayan koca çınarın gölgesinde kenetlenebilinse…
**
Kerameti kendinden bilen menkul insanların umurunda mı yan yana gelmek, omuz omuza vererek Trabzonspor’un etrafında kenetlenmek!
Onların önceliği kendileri “ Ben olursam olur, ben olmazsam ne olursa olsun…”
Zira onların yegâne düşüncesi; bacasız en büyük fabrika, en büyük şöhret kapısı Trabzonspor sayesinde daha da tanınmak, namına nam, şanına şan katmak!
**
Siz bakmayın samimiyet yoksunu kişilerin Trabzonspor zor duruma düştüğünde ağlayıp sızladıklarına. Durum, timsah gözyaşından ibarettir!
Bu arada, timsahlar avını yerken, ağızlarını çokça açtıklarından gözleri sıvı salgılarmış. Gözyaşı gibi görünen bu sıvının üzüntüyle uzaktan yakından alakası olmadığını söylüyor uzmanlar...
**
“ Trabzonspor, O’na hayat verenlerin hayatıdır” diyen, efsane başkan Kırşehirli Şamil Ekinci bile nasibini almıştır kayıkçı kavgalarından, o acayip görüşlü insanların acımasız sert eleştirilerinden.
Trabzonspor onun başkanlığında defalarca şampiyon olmasına rağmen “şehri terk et” diyenler, benzer kafa yapısındaki insanlardan farklı değil.
Sadece Şamil Ekinci olsa… Kimler öğütülmedi-öğütülmüyor ki suyu bitmeyen değirmende!
**
Özünde denizler kanununda da böyledir; daha doğrusu köpek balıklarının.
Denizlerin kanununa göre, köpek balıkları kan kokusunu hiç unutmazlarmış. Hele tanıdık bir koku aldılar mı, kokunun kaynağı olan yaraya gözü kara ve acımasız bir şekilde saldırılarmış…
Denizler kanunu, ibret ve hikmet kaynağıdır tasını daldırmasını bilenler için çok şey anlatır, caz müzisyenlerinin anlattığı, timsahların hatırlattığı gibi…
**
Başlığımızın cevabına gelince…
Trabzonspor’un en büyük rakibi kendi içindedir; Trabzonspor’a ne verebilirimin değil ne alabilirimin hesabını yapanlar, içten pazarlıkta rakip ve sınır tanımayanlar ile “ küçük olsun benim olsun, ben olmazsam başkasına haram olsun!” zihniyetinde olanlardır…
**
Dip not:
Trabzonspor’u büyük yapan değerleridir, müzesindeki kupalardır…
Güçlü kılan; saha sonuçlarının kötü olduğu dönemlerde “ Asla yalnız yürümeyeceksin” diyerek, evinde oynadığı her karşılaşmada tribünde yerini alanlar ve nüfus kâğıdına ‘Trabzon’ yazmamasına karşın Trabzonsporlu olanlar ile dünyanın dört bir yanında bordo-mavi aşkıyla yanıp tutuşan Trabzonlu gurbetçilerdir…
Adının geçtiği her yerde saygıyla anılıyorsa, övgüyle anlatılıyorsa ve de büyük bir aile ol(un)muşsa…
Köklerinin olduğu şehir bir o kadar seviliyor ve o denli merak ediliyorsa, işte bu yüzdendir…