Bu yazımızda da Trabzonsporluların, Trabzonspor’a olan sevgilerini, diğer bir ifadeyle onlar için ne anlam ifade ettiğini anlatalım istedik.
Bir yudum mutluluk…
İstanbul’da bir hastanede aylardır yatmakta olan, doktorların “umut yok” dediği, evine gönderilmeye hazırlanan yaşlı kadının durumunu görmeye gelen tıp fakültesi öğrencilerinden birinin kolunda bordo-mavi bilekliği görünce hafifçe gülümser!
Konuşamayan, daha evvel kolay kolay tepki vermeyen yaşlı kadının hareketine şaşıranlar, hastanın kimlik bilgilerinden Trabzonlu olduğunu öğrenince, bir yudum mutluluğun sebebinin Trabzonspor olduğu anlaşılır!
Bana Trabzonspor’u anlat!
Şanlıurfa’da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçını izleyen iki Urfalı kardeşten biri amadır.
Gözleri görmeyen Trabzonsporlu, yanı başında oturan kardeşine “ Bana Trabzonspor’u anlat” der sürekli…
Gözleri gören kardeş, âmâ kardeşine doksan dakikayı an be an anlatmış… İkisinin sevinci görülmeye değermiş… Atılan her golde birbirine sıkıca sarılmışlar.
İki kardeş arasında yaşananlara tanık olan KTÜ öğrencisi Emre Gürdal, üstünde giydiği ve taşıdığı bordo-mavi ne varsa Urfalı renktaşlarına hediye etmiş…
Radara dikkat!
Trabzonspor’un Avrupa kupası maçına yetişmeye çalışan bir gurbetçinin anısı:
Gözlerim hem yolda hem saatte, aklım Trabzon’da oynanacak Trabzonspor-Videoton maçında.
Zaman daralınca ben de darlanmaya başlamıştım! Darlığım trafik polislerini görene dek devam etti.
Tam karşımda kimsenin görmek istemediği “ Dur!” işareti ve trafik polisleri…
Polisler telaşımı, hız yapmamın nedenini sordular? Trabzonspor maçına yetişmeye çalışıyorum dedim. Haklı olarak ‘şak’ diye cezayı yapıştırdılar.
Eyvallah deyip gülümsedim, dahası teşekkür ettim. Oyalanmaya vaktim yoktu, aracıma atladım ya Allah, Bismillah deyip, kapıyı kapattıktan sonra, arkadan polis memurlarından biri seslendi:
‘ Trabzon’a, Trabzonspor’a selam söyle. Unutma; öbür radar 110 km sonra…
Bu kredi kartı burada geçmez!
Doğma büyüme İstanbullu olan arkadaşımız Trabzon’dan evlidir…
Trabzon’da bir alışveriş mağazasında başından geçenleri anlattı:
Baldızın düğünü için Trabzon’a gittik. Hanımla bir şeyler almak için Uzunsokak’ta bir mağazaya uğradık. Alışverişimizi yaptık, sıra ücreti ödemeye gelmişti.
Üzerimde takımımın amblemi olan kredi kartımın başkaları tarafından görünmemesine dikkat ederek kasanın başında oturan beyefendiye uzattım.
Tatlı ve güler yüzlü adam beni baştan aşağıya süzdükten sonra, ‘arkadaş hoş geldin ama bu kart burada geçmez, kusura bakma! Başka kartın yoksa da canın sağ olsun, başka zaman ödersin ’ deyince tutkalla bir yere yapıştırılmışçasına bir müddet hareket etmeden bekledim. Şaşırdım! Ne diyeceğimi bilemedim, böyle bir şeyle ilk kez karşılaştım çünkü…
Vallahi helal olsun, takımlarına bu derece bağlı olan başka bir yer görmedim… Hanım anlatıyordu da… Başıma gelince eşime hak verdim…
Arkadaşımız alışverişte sadece tuttukları takımın kartını kullandığından, ödemeyi nakit yaparak, ilgi ve alakadan da memnun kalarak mağazadan ayrılmış…
Not:
Bizler ne kadar yazarsak yazalım, kelimeler yetmez, yetmeyecek de…
Dünyaya gözlerini yummadan evvel torunlarına, çocuklarına ve yakınlarına vasiyette bulunan Trabzonsporlular, bizim bir türlü anlatamadığımız aşkı bir cümleye sığdırmışlar:
“Trabzonspor şampiyon olduğunda müjdeli haberi mezarıma gelip bana verin!”