Evde kaldığımız bu dönem, hoşça vakit geçirmeniz dileğimizle…
**
Ahmet Koçak, Merzifonlu, fanatik Trabzonsporludur. Yıllardır Almanya’da, Ausburg’ta ikamet ediyor. Giyiminden-kuşamından, evinin dışı, odalarının rengine varıncaya bordo-mavidir… Hatta aracı da…
En büyük hayallerinden biridir, aracının plakasında çok sevdiği Trabzonspor’u hatırlatan harflerin yazılı olması. Sonu da 61 ile bitirse diyecek kelime bulunmaz Merzifonlu Ahmet’in keyfine…
**
Yıl 1997…
Ausburg’un sokaklarında gezerken, ‘A TS 61’ plakalı bir araç ilişir gözüne. Dünyalar onun olur olmasına da, Alman plakalı araç kuyruksallayan dalkavuk gibi bir anda gözden kaybolur!
**
Plakaya, sahibini arayıp bulmayı kafaya takmıştır. Ne yapıp ne edip o aracı ve de sahibini bulacaktır. Ancak bizim Ahmet, o anda sarmak kabuğu kırılmış salyangoz gibi çaresizdi! Soluğunun altından kendi kendine bir şeyler mırıldanarak eve gider.
Yıllardır hayalini kurduğu plakayı o gün görmesi onu değişik planlar yapmaya sürüklemiştir.
**
Güneşin ilk ışıkları yattığı odaya yel gibi girdiğinde kalkıp, plakanın tahsis edildiği şubeye gider.
Araç sahibinin kim olduğunu sorar. Görevlilerden “ Söyleyemeyiz” cevabını aldığında, kendini huysuz bir attan suratına esaslı bir çifte yemiş nalbant gibi hisseder!
Adeta midesi kasılır. Tutkalla yere yapıştırılmışçasına olduğu yerde bir müddet öyle bekler. Kuyumcunun dikkatiyle olup biteni zihninde inceledi, meseleyi beyninin bir köşesinde şöminede pişen kuzu gibi çevirdi!
**
Görevli memurlar o an Ahmet’in varlığını unutmuş, başka işlerle meşguller.
Ahmet’in gözleri açık kalan bilgisayar ekranında; aracın adres bilgilerini görebilmek için yaklaştıkta yaklaştı…
Durumu fark eden memurlar, ayağına basılmış kurbağaları taklit edercesine bağırmaya başlar!
Ahmet, adres bilgilerini bir şekil alır ama… Bu arada memurlardan da özür diler. Aksi halde olay polise intikal ettirilse işler sarpa sarabilirdi.
**
Bir gün sonra yeni doğmuş taylar gibi sendeleyerek güç bela bulduğu adrese gider. Evde kimse yoktur. Küçük kâğıtlara yazdığı “ A TS 61 plakalı aracın sahibi beni ararsa çok mutlu olurum” notunu yapıştırır.
**
Aradan birkaç hafta geçer ne arayan vardır ne de soran. Ancak Trabzonsporlu Ahmet Koçak, bostan korkuluğuna rağmen tarlaya konarak tohumları yemeye kararlı kuş gibi ısrarcıydı.
Bu defa not yazıp bıraktığı evleri ziyaret etmeye başlar…
Her eve girişi elektrik ampulünün karanlığa meydan okuması gibiydi:
“ O aracı alacağım… Sahibini tanıyor musunuz?”
Ev sahiplerinden biri “ şu evdir”
**
Merzifonlu Ahmet, o eve gider. Araç sahibi kadın yaşlıdır. “Buyur” der Trabzonspor aşığı adama.
Bizimki yıllardır bu plakanın peşinde olduğunu, ne pahasına olursa olsun, fiyatı ne olursa olsun plakayı, gerekirse ederinden fazlasını ödeyerek aracı da satın alabileceğini, plakanın onun için çok önemli olduğunu söyler…
**
Yaşlı kadın salyangoz avındaki kirpi gibi pıtı pıtı sesler çıkarır:
“ Bu adam deli mi ne!”
Ahmet, anlatır da, anlatır…
Kadın Nuh diyor peygamber demiyor, kısaca satmam da satmam diyor!
“ Neden ama?” diye soruyor bizimki, “para ise para, gerekirse yenisini alayım”
Belleği hasarlı bina gibi olan yaşlı kadın:
Bu aracı bana kardeşim 61. Yaş günümde hediye etti. Adımın baş harfi T, soyadımın S’dir.
**
Kafasına deliksiz bir naylon torba geçirilmiş gibi hisseden Ahmet Koçak’ın gözlerine o gece uyku girmez…
Aklına yaşlı kadına çiçek yollamak fikri gelir…
Sabahın ilk ışıklarında soluğu bir çiçekçide alır.
**
Çiçeği alan kadın anında polisi arar, polis de bizimkini…
Ahmet, dumanı tüten çayını yudumlarken polislere Trabzonsporluğunu anlatır.
Polisler “gidebilirsin arkadaş”
**
Aradan haftalar, aylar geçer. Ahmet asla vazgeçmez… Aslında A TR 61 plakalı aracı da vardır ama…
Yılbaşı yaklaşmıştır. Kadın yumuşamıştır, fikri değişmiştir belki diyerekten, dışı fiyakalı, içi bol çikolatalı bir kutu yaptırıp kadınının evine gider.
Karşısında Trabzonspor aşkı için her yolu deneyen adamı görünce yaşlı kadın ciddileşir, kaşlarını çatarak “ satmam ” kelimesine, “ Satmıyorsun madem, bir kere görmeme izin ver bari” der Merzifonlu Ahmet.
**
Kadın ikna olur. Ahmet’in sevinci görülmeye değer, fotoğraf çeker, plakayı öper. Duygulanan yaşlı kadın “ kardeşim ikna olursa, haber veririm” cümlesini duyduğunda piyangodan para çıkmışçasına sevinir.
Kollarını aracın tamponuna dayayıp, dalından kopartılan bir gülü kokluyormuşçasına derin bir nefes alarak plakayı önce öptü, sonra içine çekti!
**
Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalar.
A TS 61 plakalı aracın sahibi kadından hala haber yoktur.
Ahmet, Allah’ın her günü kadının sokağında, evinin etrafında gezmekte, tesadüfmüş gibi kadınla karşılaşmak için fırsat kollar. Ahmet’i gören kadında “ tık” yoktur, hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibidir.
**
Ahmet’in ailesi de endişelenir bu durumdan. Doktora getirmek isterler. Doktor da kayınbiraderinin kızıdır.
Doktor hanım, enişteleri olan Ahmet ağabeyini dinledikten sonra, “ aynı kadının onun hastası olduğunu, konuşacağını” söyler… Ahmet hastalığını doktor kıza bulaştırmıştır artık!
**
Doktor hanım kadınla konuşur…
Kadın “ ben ölünce”
Doktor “ vasiyetinize yazın o zaman “
**
Ahmet, beklemeye alışıktır fakat bu başka bir bekleyiştir; kadının ölüm haberidir!
Konu polis teşkilatında yıllardır konuşulur. Ahmet şöyle, yaşlı kadın böyle…
**
Birkaç yıl sonra Ahmet’in telefonu ötmeye başlar. Arayan polistir:
“ Seninki arabayı satıyor, çabuk gel…”
Ahmet’in topukları koşarken oturduğu uzva değiyor! Bal arılarının çiçeklerden havalanıp kovanlara geri döndüğü gibi adeta uçuyor. Tek nefes kadının yanında koşuyor..
Veriyor parayı, alıyor arabayı… 17 yıl önce Ausburg’ta gördüğü aşkına (2014) böylelikle kavuşmuş oluyor.
**
Arabanın arkasına koca bir Trabzonspor amblemi yapıştırdıktan sonra çıkıyor yola, o heyecanla durmadan, mola dahi vermeden önce Merzifon’a, birkaç gün sonra da ver elini Trabzon…
**
Merzifonlu Ahmet’in Trabzonspor aşkı böyle işte... Arada bir görüşürüz.
Bizimle paylaştığı hikâyeyi, yıllar evvel Trabzonspor taraftarının çıkardığı “ Bize her yer Trabzon” adlı kitapta kendi kaleminden de okumuştuk.
Bize de bu ilginç hikâyeyi kaleme almak, kâğıda döküp sizlerle paylaşmak bugüne nasipmiş.
**
Not:
Dün telefonla konuştuğum Ahmet Koçak, yaşlı kadının hala yaşadığını, zaman zaman ziyaret edip görüştüklerini söyledi... Allah uzun ömür versin…
Bu vesileyle, zaman dilimi içerisinde emeği geçen herkese sürekli teşekkür ettiğini de söylemeyi ihmal etmedi. Aksi halde bizim Ahmet, daha çoook beklermiş!