Araçların camına yapıştıran plastik ellerin, araç hareket etmeye başladığında bir sağa bir sola sallandığı…
Bayramlaşmaların çok daha samimi olduğu, komşuluk ilişkilerinin çok daha güzel olduğu…
Her erkek çocuğun para biriktirip plastik top alma ve bilyeli tahta araba yapma hayali kurduğu…
Bir dikiş makinesi hayali olan her genç kızın, çeyiz sandığı büyüklüğündeki ceviz ağacı kaplamalı radyolardan yükselen şarkı ve türkülerden fal tuttuğu…
Kulübelerdeki telefonların jetonla çalıştığı, sinemada rahmetli Cüneyt Arkın’ın, sahalarda Maradona’nın, çizgi fotoromanlarda zagor, tommiks ve teksasın rüzgâr gibi estiği, yutulan her jetonda vatandaşın telefon kulübesini yumrukladığı yılları eskiler çok hatırlar…
Yaşamayanlara da yaşayanlar anlatır…
**
Evlerdeki telefonlar ise yandan çevirmeliydi.
O yıllar birileri çıkıp da telefonların zamanla elde gezeceğini, cebe gireceğini, çalışması için parola ve şifre isteyeceğini söyleseydi; söyleyenlere akıl hastanesine gitmesi tavsiye edilirdi!
**
Postacılar mektupları çuvalda taşırdı. Yeri gelmişken, benim babam da postacı idi.
Mahalle aralarında misket oynayan çocuklar, PTT memuru amcalarını her gördüğünde “Bak postacı geliyor selam veriyor” türküsünü söyledikleri…
Bayramlıklarını giyip dolaşmak, büyüklerin ellerini öpmek için bayramı iple çeken, bayram gelmeden elbisesini giyip yatağa giren, giymediği ayakkabısını başının ucuna koyarak uyumaya çalışan ama heyecandan gözüne uyku girmeyen bugünün büyüklerinin o günleri unutması mümkün mü?
**
Bayramlarda insanlar birbirine resimli kartpostallar yollardı…
O yıllar deniz daha mavi, ormanlar daha canlı, insanlar vefalı idi…
Köylerde misafir odaları vardı, gelen yabancılar orada ağırlanırdı…
Komşuluk ilişkileri?
Parola ‘komşuda pişer’, şifre ‘bize de düşer’ idi…!
**
Sakızlardan çıkan ünlü artistlerin, futbolcuların fotoğraflarını en çok biriktiren, iyi misket oynayan, cebinde çok gazoz kapağı bulunduran, iyi futbol oynayan, plastik topu ve bilyeli tahta arabası olan, güzel yüzen, yöresel oyunları oynayan çocukların havası da bir başka olurdu!
**
İspanyol paça pantolon giyen, saçını uzatan gençler, bugün cep telefonunu koyduğu arka cebinde o yıllar horozlu ayna ve taraflı olduğu takımın renginde tarak taşırdı…
Babaların, dedelerin tespih ile nam-ı diğer muhtar çakmağı olmazsa olmazdı, anaların, ninelerin kuşağının altında taşıdıkları para kesesi gibi…
**
Öyle bir geçiyor ki zaman...
Zamanı geri getirecek ilaç hiçbir zaman bulun(a)mayacağı için bugünlerin de kıymetini bilmek gerekir…
Bayramınız kutlu olsun, hep birlikte daha nice bayramlara…