Kulüplerimizi yönetenler, çok transfer yapmakla, bol para harcamakla takımlarının çok iyi futbol oynayacaklarını, kısa sürede başarılı olacaklarını zannediyorlar. Oysa takım sporlarında birbirinden farklı insanların tekbir bireymiş gibi davranıp oynayabilmesi, özel bir çabayı gerektirmektedir. Değişik kültürlerden gelen farklı yapıda insanları ortak amaçlar doğrultusunda motive etmek zordur çünkü.
Bir de araştırmadan, uzmanların fikri alınmadan, tutar mı, tutmaz mı hesabı yapılmadan, taraftar alıverişte görsün misali alınan oyuncular var ki; niye alındığının hesabı kolay kolay sorulmayan!
**
Kulüplerimizi yönetenler, her transfer döneminde har vurup harman savurmaya başladıklarında, sezon başlarken milyon dolar verdikleri oyuncuları, devre arasında ya da sezon sonunda göndermek için her yolu denemeye başladıklarında, o gelir aklıma ve de yıllar evvel kaleme aldığımız yazıyı yeniden hatırlatmak.
**
Buyurun biz kez daha okuyalım, okumayanlara da hatırlatalım bizim köylü Hasan Ali’nin hikâyesini…
O, 50 yaşlarında, yarım akıllı, ağzında sağlam birkaç dişi, elbisesi çok dikişli, kafasında birkaç tutam saçı, kendi halinde yaşayan biriydi…
Üç-beş kişinin sığabileceği büyüklükte, çatısı teneke kaplı, ahşap kaplı barakada ayakkabı tamir ederdi beldemizde…
“ Sen ne iş yaparsın?” diye soranlara:
“ Deliğe göre yama yapıyorum” lafını anında yapıştırırdı bizim köylü Hasan Ali…
**
Hünerli ellerinden geçen ayakkabılar yenisinden sağlam olurdu.
Kazandığı parayı “ Allah bin bereket versin” diyerek, bir sağdan, bir soldan önce yanaklarına sürerdi, sonra da büzüştürerek sarı mendilinin içerisine sokuştururdu…
Gemici düğümü atılan mendil eve gidilince çözülürdü ancak. Mendilinde büzülen kâğıt paralar özenle katlanılarak evin gizli bölümünde saklanırdı. Saklanan o paralar tedavülden kalkana kadar da gün yüzü görmezdi!
**
Hasan Ali, fındık toplama zamanları köyde önüne gelen tarlaya kafasına göre dalar, kimseden izin almadan başak ederdi.
Anlayacağınız; Hasan Ali’nin pasaportu her yerde geçerdi! Çünkü köyde herkes onu çok severdi.
**
Vakfıkebir/ Yalıköy’de inen her yolcu onunla karşılaşıyor, daha doğrusu o karşılıyor, “ Hoş geldiniz… Sefa getirdiniz ” cümlelerini yalan-dolan bilmeyen dilinden, sağlam kalan bir çift dişinin arasından ilk ondan duyardı.
Kural tanımayan şoförlere, kıdemli bir trafik polisi gibi “ Hızlı gitmeyin!” uyarısını yaparken, işaret parmağı havada iki ileri-bir geri giderdi bizim köylü Hasan Ali’nin…
**
Kafasındaki yün şapkayı da balıkçılar hediye etmişti.
O dönem, limanı olmayan köyümde kayıkçıların dalgalı havada işi çok zordu. Azgın dalgalar ‘IMF’ gibiydi, takılınca takanın peşini bırakmıyordu!
Bazen saçı olmayan kafasındaki fesi çıkartıp, takanın içinde can derdinde olanlara, dalganın durumuna göre kıyıya gelip-gelmemelerini işaret ederdi.
**
Hasan Ali, köyümüzün maskotu, neşesi, kısaca her şeyiydi…
( Trabzonspor’un şampiyon olduğu yıllar, elinde bordo-mavi bayrağı, kutlamalarda, konvoylarda yerini alırdı ön sıralarda… Şenol Güneş de köye geldiğinde sorduğu ilk kişilerden biriydi... )
**
1982 Yılında avucunun içerisinde büzüştürdüğü sarı mendili ve ceketinin cebinde bir avuç fındıkla yoldan karşıya geçerken, bir trafik magandasının kurbanı olup köyümüzü öksüz bıraktı bizim köylü Hasan Ali…
( Aradan 39 Yıl geçmesine rağmen yokluğu, eksikliği hala hissedilir köyümde, beldemde, ilçem Vakfıkebir’de…)
**
Hasan Ali’nin can verdiği karayolu bugün otoban, balıkçıların kıyıya selametle gelmeleri için yıllar evvel büyük bir liman yapıldı. Yalıköylülere Hasan Ali’den, bir akrabasının dükkânında büyükçe bir fotoğrafı ve yıllardır dillerde dolanan “ Deliğe göre yama yaparım” sözü kaldı yadigâr.
**
Sıkça gittiğim köyümde rahmetlinin fotoğrafına her baktığımda, kulüplerimizi yönetenler düşer aklıma. Kulüplerin parasını yıllardır har vurup harman savuracaklarına, bizim köylü Hasan Ali’nin deyimiyle, ‘ Deliğe göre yama’ yapsalar, diğer bir ifadeyle ayaklarını yorgana göre uzatsalar da, gelinen noktada “ Çok borcumuz var… Bittik-Tükendik” derler mi(ydi) acaba?
**
Amma velâkin…
Her şey gün gibi ortadayken; günümüzde kulüplerimizin onca borcu varken…
Her transfer döneminde olduğu gibi bu sene de ‘ o, onu aldı, bu şunu alacak’ söylevleri…
Hele şu pandemi sürecinde… Hele de gelirlerin dibe vurduğu bu dönemde…