Ligin tepesi şekillendi artık... Üç takımdan biri ipi göğüsleyecek.
Sezon başı ilk düğmesi yanlış iliklenen Trabzonspor’a da bu yarışı izlemek düşüyor. Umarız ve de dileriz hatalardan ders çıkarılır, önümüzdeki yılın planlamasına şimdiden başlanır. Başlanmalı da... Zira Trabzonsporlular, her doksan dakika kalp, şeker ve tansiyon ilaçlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duysalar da yarışın dışında olmayı pek sevmezler!
Artık hedef; ligi ilk dörtte bitirmek... Tabii ki dördün içinde yer bulmak için de kaybetmemek, mücadele etmek, oynamak gerek.
Dünkü karşılaşmayı izleyenler, düşme adayı takımın BB Erzurum değil de Trabzonspor olduğunu zannederlerdi. Parmak ve Uğurcan hariç ne oynadığını bilen yoktu sahada... Genel anlayış; bitse de eve gitsek gibilerindendi.
Düşünün, bordo-mavili takımın ilk ciddi ve tek atağını, maça çok iyi başlayan kaptan Uğurcan, 31. dakikada elleriyle başlattı. Birçok pozisyonda deyim yerindeyse rakibin içinden geçen Nwakaeme, son adama çalım atmayı denemek yerine, müsait pozisyonda olan Djaniny’e topu aktarsa; gerisini tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek!
Kaleyi bulan ilk topta dakikaların 72’yi gösterdiğini, son bölümlerde Djaniny’nin kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu dağlara, taşlara vurduğunu da not düşelim...
Kırılma anı; Hüseyin Türkmen, Erzurumspor’un su gibi, ekmek ve hava gibi ihtiyaç duyduğu golü az kalsın kendi kalesine atacağı (78) andı.
İyi oyun, kaliteli ayaklarla oynanır, sonuca iyi oyuncularla gidilir. Trabzonspor yanlış kadro mühendisliğinin sıkıntısını çekiyor.
Yükü ağır olan hamal, başkasının yükünü taşırmış. Trabzonspor’u birkaç oyuncu taşıyordu. Onlar da düşüşe geçince... Mesela dün duran Nwakaeme, düşüşü devam eden Ekuban, pas oyununda yalnızları oynayan Bakasetas gibi... Berat da olmayınca...
Dün oynanan futbola, verilen mücadeleye bakıldığında, Dadaşların galibiyeti hak ettiğini söylesek yanlış olmaz herhalde.
Bitirirken... Bordo-mavili oyuncuların, sezon bitene dek verecekleri mücadele, geleceğe dair karne notu olacağını da hatırlatmak isteriz!