Koca bir ilk yarı iki dev takımın oynadığı futbol; ne şiş yansın ne de kebap, al gülüm, ver gülüm! Karşılaşmanın hemen başında Sosa’nın mükemmel vuruşunu aynı güzellikte kurtaran Altay’ın o pozisyonu olmasa; futbol demek için bin şahit gerek!
Bir de Mehmet Ekici’nin, Trabzonspor kalesini uzaktan yokladığı bir pozisyon var, hepsi o kadar.
Fenerbahçe’de moraller bozuk, eksikleri var, teknik adamın da son maçı. Onlar için Trabzon’dan ne kopartırsan; kısa günün karı, Allah bin bereket versin, diyerek yoluna devam edecek.
Ya Trabzonspor?
Stoperle, santrafor arası, Kocaeli- İstanbul mesafesi. Orta saha koca bir yayla, koşmak için nefes ve kuvvet gerek! Dememiz o, ilk yarı Fenerbahçe’nin istediği gibi geçti, Trabzonspor, Fenerbahçe’nin bu durumundan faydalanamadı!
Devre arasında ne olduysa, bir başka deyişle Hüseyin Çimşir, oyuncularına ne dediyse artık? İlk yarı Trabzonspor’un kötü oyununa adeta isyan eden bir oyuncu vardı sahada; Sörloth. Fenerbahçe defansını hataya zorlayan, hata yaptıran, yaptığının karşılığını gol ile bulan. Doğrusunu söylemek gerekirse, maç boyu bordo-mavili oyuncuların rakip oyuncuları hataya zorlamaları gerekirdi ama bir türlü yapamadılar.
Devamında sazı eline alan Guilherme, Ekuban ve Novak… İki ayaklı maçlarda misafir takım en azından bir gol bulmak için risk alır, Fenerbahçe aldı, karşılığını attıkları gol ile aldılar da…
Trabzonspor, ne hikmettir bilinmez; galip duruma geçtiği zaman, oyunu kendi yarı alanında kabul etme ve çıkarken top kaptırma hastalığı devam ediyor. Dün de bu hatayı yaptılar. Bir türlü sakin kalmayı beceremiyorlar, Erce, gününde olmasaydı? Sonuç farklı olabilirdi.
Uzun lafın kısası,iİkinci yarıda keyif aldığımız futbolun devamı İstanbul’da, bekleyip göreceğiz?