Burası Gümüşhane, burada hayat böyle!..
Hikâye Gümüşhane’de bir kahvehanede yaşanır.
Günlerden salı… Dışarısı buz gibi, lapa lapa kar yağıyor.
Kahvehaneye girenlerin ilk adresi; nar gibi kızaran sobanın başı…
Herkes pür dikkat Trabzonspor’un hafta sonu oynanmış maçını izliyor… Heyecan her zamanki gibi dorukta…
Hakemler başta olmak üzere kötü oynayan futbolculara eleştiri yağmuru hız kesmeden devam ediyor!
Sobanın başında önünü- arkasını döne döne ısıtanlar, görüş alanını kapattığı kişilerden azarı yiyor!
Fırçayı yiyen, süt dökmüş kediye dönmüşçesine bir sandalye kapıp arka taraflara bir yerlere geçiyor…
Hikâyeyi bizimle paylaşan dostumuz da kahveye giren, ısınmak için sobanın başına geçenlerden, onca kişiden “Kesme önümüzü... Geç bir yere otur” komutunu işitenlerden…
Gezmek, hasret gidermek için İstanbul’dan Gümüşhane’ye giden dostumuz, yaşlı bir attan okkalı çifte yiyen nalbant gibi şaşkına döner, vaziyeti anlamaya çalışır!
Bir müddet sonra kahvedekilere “Bugün maç yok ki beyler, oynanmış maçın tekrarını izliyorsunuz” dese de payına düşeni fazlasıyla alır:
- Maçın oynandığı gün ne sıkıntı ne stres çektiğimizi, tırnaklarımızı nasıl yediğimizi, ettiğimiz duaları nereden bileceksin? Bırak da sonucunu bildiğimiz maçın keyfini yaşayalım. İstanbul’dan gelmiş, eski köye yeni adet getireceksin! Buraya gelen kurallarımıza uyacak. Burası Gümüşhane, burada hayat böyle, işine gelirse!
Sonrası malum; bizimki de izleyenler kervanına katılmış… Köyün adetlerine alışsın diye de maç bitene dek önde, sobanın yanına oturtulmuş hem de…
“Bize her yer…”
Ağustos ayında Trabzonsporluların İstanbul’da büyük bir etkinliği vardır. İğne atılsa yere düşmez!
Asayişten sorumlu komiser yardımcısı Trabzonludur, soyadı da Trabzon’dur.
Akçaabatlı amire Trabzonsporlulardan biri şakayla karışık sorar:
- Komiserim babanız hayatta mı?
- Hayatta… Niye sordunuz ki?
Kıvrak zekâsı tavan yapmış Trabzonsporlu, hayatında bildiği en kolay sorunun cevabını veriyor:
- Babanız bir çocuk daha yapsa da adını ‘bize her yer’ koysa tam olurdu be!...
Maç bitince gelir…!
Trabzon’un bir köyünde (Bordo-mavili takımda işlerin kötü gittiği sezon… Trabzonspor o gün de mağluptur) maç oynanırken elektrik kesilir. Maçı izleyenler zıvanadan çıkar. Sinirler kemençe yayı gibi gerilmiştir. Onca insan o sinirle kendini dışarı atar. Ellerde telefonlar, ilgili yerler aranmaya, ilgililerle konuşulmaya başlanır:
- Niye kestiniz habu elektrikleri? Ne zaman gelecek?
Karşı taraf savunmaya geçer:
- Trabzonspor’un yenilmesine bizim de gönlümüz razı gelmedi! İzleyip moralinizin daha fazla bozulmasını istemediğimiz için şalteri indirdik. Maç sona erince gelecek, merak etmeyin!
Erzurumlu Muhammed…
Akrabalarının çoğunu seneler evvel terör saldırılarında kaybeden Muhammed, gazidir aynı zamanda.
300 haneli köyde tek Trabzonsporlu olan adam yıllarca çobanlık yapmış.
Bu süreçte ayakta kalmasını sağlayan Trabzonspor olmuş onu hayata bağlayan…
Trabzonspor’un maçı olduğu günler beldeye inip maçları tek başına izlemiş. Tek başına izlemiş ama mekân sahibine her defansında birkaç kişi izliyormuş gibi ücret ödemiş.
‘Niye böyle yapıyorsun?’ diye soranlara “Trabzonspor’u izlemenin bir bedeli olmalı” diye cevap verirmiş sürekli.
Yıllar evvel ‘bir işe girebilirsem ilk işim Trabzonspor’a üye olmak, sürekli maçlara gitmek olacağını söyleyen Erzurumlu Muhammed, birkaç yıldır kamu kuruluşunda memur olarak görev yapmakta olup, hem Trabzonspor’a üye oldu hem de maçlara gidiyor…
Bir yudum mutluluk…!
İstanbul’da bir hastanede aylardır yatmakta olan, doktorların “umut yok” dediği, evine gönderilmeye hazırlanan yaşlı kadının durumunu görmeye gelen tıp fakültesi öğrencilerinden birinin kolunda bordo-mavi bilekliği görünce hafifçe gülümser! Konuşamayan, daha evvel kolay kolay tepki vermeyen yaşlı kadının hareketine şaşıranlar, hastanın kimlik bilgilerinden Trabzonlu olduğunu öğrenince, bir yudum mutluluğun sebebinin Trabzonspor olduğu anlaşılır!
Bana Trabzonspor’u anlat!
Şanlıurfa’da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçını izleyen iki Urfalı kardeşten biri amadır. Gözleri görmeyen Trabzonsporlu, yanı başında oturan kardeşine “Bana Trabzonspor’u anlat” der sürekli…
Gözleri gören kardeş, âmâ kardeşine doksan dakikayı an be an anlatmış… İkisinin sevinci görülmeye değermiş… Atılan her golde birbirine sıkıca sarılmışlar.
İki kardeş arasında yaşananlara tanık olan KTÜ öğrencisi E. Gürdal, üstünde giydiği ve taşıdığı bordo-mavi ne varsa Urfalı renktaşlarına hediye etmiş…
Radara dikkat!
Trabzonspor’un Avrupa kupası maçına yetişmeye çalışan bir gurbetçinin anısı: Gözlerim hem yolda hem saatte, aklım Trabzon’da oynanacak Trabzonspor-Videoton maçında.
Zaman daralınca ben de darlanmaya başlamıştım! Darlığım trafik polislerini görene dek devam etti.
Tam karşımda kimsenin görmek istemediği “Dur!” işareti ve trafik polisleri…
Polisler telaşımı, hız yapmamın nedenini sordular? Trabzonspor maçına yetişmeye çalışıyorum dedim. Haklı olarak ‘şak’ diye cezayı yapıştırdılar.
Eyvallah deyip gülümsedim, dahası teşekkür de ettim. Oyalanmaya vaktim yoktu, aracıma atladım ya Allah, Bismillah deyip, kapıyı kapattıktan sonra, arkadan polis memurlarından biri seslendi:
‘Trabzon’a, Trabzonspor’a selam söyle. Unutma; öbür radar 110 km sonra…
Bu kredi kartı burada geçmez!
Doğma büyüme İstanbullu olan arkadaşımız Trabzon’dan evlidir…
“Trabzon’da bir alışveriş mağazasında başından geçenleri anlattı: Baldızın düğünü için Trabzon’a gittik. Hanımla bir şeyler almak için Uzunsokak’ta bir mağazaya uğradık. Alışverişimizi yaptık, sıra ücreti ödemeye gelmişti.
Üzerimde takımımın amblemi olan kredi kartımı, başkaları tarafından görünmemesine dikkat ederek kasanın başında oturan beyefendiye uzattım.
Tatlı ve güler yüzlü adam beni baştan aşağıya süzdükten sonra, ‘arkadaş hoş geldin ama bu kart burada geçmez, kusura bakma! Başka kartın yoksa da canın sağ olsun, başka zaman ödersin’ deyince tutkalla bir yere yapıştırılmışçasına bir müddet hareket etmeden bekledim. Şaşırdım! Ne diyeceğimi bilemedim, böyle bir şeyle ilk kez karşılaştım çünkü…
Vallahi helal olsun, takımlarına bu derece bağlı olan başka bir yer görmedim… Hanım anlatıyordu da… Başıma gelince eşime hak verdim…” Arkadaşımız alışverişte sadece tuttukları takımın kartını kullandığından, ödemeyi nakit yaparak, ilgi ve alakadan da memnun kalarak mağazadan ayrılmış…
Hak etmediğimiz gole sevinmek istemiyorum!
Gözlerinden rahatsız olan H. Alperen Yılmaz, VAR’ın futbolumuza girmediği yıllar, Ordu’da lise öğrencisidir… Trabzonspor’un bir maçında (ofsayt) tartışmalı bir pozisyon sırasında telefonla bizi arayıp ‘ofsayt olup-olmadığını?’ sorar. Nedenini merak ettiğimizde aldığımız cevap ilginç olduğu kadar gurur da verdi:
- Başkasının üzüldüğü, hak etmediğimiz bir gole sevinmek istemiyorum!
***
Kökü Trabzon’da, dalları dünyayı saran Trabzonspor’un çocukları için ‘Denildiği kadar kalabalık, birbirlerine o denli bağlı değiller… Söylendiği gibi de her yerde değiller’ diyenlere ithaf olunur!