Aksal Yavuz

Aksal Yavuz

aksalyavuz@hotmail.com

Tüm Yazıları

Rakibin senden iyi olsa, sağlık olsun deyip geçersin…

Kötü oynamış olsan, elenmeyi hak ettik deyip önüne bakarsın…  

Avrupa’nın kapısından bu şekil dönmek, senden üstün olmayan bir takıma elenmek hakikaten insanı derinden etkiliyor. Sezon başı hedefi, hayali Şampiyonlar Ligi üzerine kurmuşken, gruplara veda etmişken…

Basel ne Trabzonspor’dan iyiydi ne de bordo-mavili takım elenmeyi hak etti. Morale ihtiyacımız olduğu şu günlerde tebessümümüz kursağımızda kaldı.

Girilen, kaçan pozisyonları saymaya, yazmaya kalksak bitiremeyiz.  İnsan ister istemez soruyor; bunları atamazsanız hangisini atacaksınız çocuklar? Bir değil, iki değil…

Haberin Devamı

Şöyle de diyebiliriz, Trabzonsporlu oyuncular atılması gerekenleri atamadı, atılmaması, daha doğrusu ofsayt gerekçesiyle sayılmayanları attılar, bir değil, iki değil…

Ah Bakasetas ah! Ayağın kaymayıp o penaltıyı kaçırmazsan; Basel kabak çiçeği açılacaktı ki, farka gitmek işten bile değildi…

Tüm bu olumsuzluklara, kaçan gollere rağmen, yenilen iki gol inanılır gibi değil, golleri öyle dakikada yediler ki rakibin direnci arttı. Hele ilk gol, nasıl kaçırılır, niye boş bırakılır, niye unutulur o adam?  

Rakibin direncini artıran diğer etken, hakemin kartlarını kullanmaması. Bu kadar çok faul olan bir karşılaşmada hakemin kartlarına başvurmaması aklıma tuhaf şeyleri getirmedi değil. İptal edilen penaltı da olduğu gibi…

Futbol şansı dibine kadar ev sahibi takımın yanında idi orayı anladık da, o tecrübede bir hakemin kararlarını ev sahibi takımın leyine kullanması canımızı sıkmadı değil…

Oyuncu değişikliklerine, tercihlerine çok da takılmamak gerek, zira Basel oyunun hiçbir bölümünde Trabzonspor’dan üstün değildi. Trabzonsporlu oyuncular gol kaçırma yarışında birbiriyle yarıştıkları, bu da kaçar mı denilen pozisyonları kaçırdıkları için Avrupa’ya veda ettiler.

Yazık oldu! Üzüldük, elenmeyi hak etmediğimiz, bu şekil elendiğimiz için daha çok üzüldük!