A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu yazıyı 17.04.2009 tarihinde yazmıştım. Şimdi düşünüyorum da o gün Türk Futbolu hakkında bugün olduğum kadar karamsar değildim ve doğrusunu söylemek gerekirse aynı yazının bugün ufak güncelemelerle tekrar yayımlanabilir durumda olması benim için oldukça üzücü.

Geçen yıl bir eğitim vesilesi ile Malezya'ya gitme fırsatım oldu. Malezya "Malay" denilen yerel halkın ülke nüfusunun ancak %30-35'ini oluşturduğu ve içerisinde çok sayıda milletten azınlıklar bulunduran kendine özgü bir ülke. Geniş yağmur ormanlarıyla kaplı bu ekvator coğrafyasının en önemli özelliği ise kendisine "Asya Kaplanı" unvanını kazandıran ekonomik atılımları.

Haberin Devamı

Malezyalıların yaşamında futbolun da önemli bir yeri var. Tıpkı bizde olduğu gibi bu uzak Asya ülkesinde de futbolla yatıp futbolla kalkan, takımları ile ilgili tüm gelişmeleri takip eden, maçların oynandığı sırada kafeteryaları hıncahınç dolduran ve maçlardan sonra hararetli tartışmalara tutuşan milyonlarca insan bulunuyor. Ancak bu taraftarların bizden farkı kendi liglerini değil Ingiltere Premier Lig'i takip etmeleri!

Malezya'da çocukların üzerinde F. Torres ya da W.Rooney formaları görürsünüz. Spor mağazaları Chelsea'den M.City'ye hatta Leeds United'a kadar hemen hemen tüm İngiliz takımlarının ürünleri ile doludur. Ülkede Premier Lig karşılaşmaları ile ada takımlarının tüm Avrupa maçları naklen yayınlanır ve aradaki 13 saatlik farka rağmen bu maçların ne kadar çok Malezyalı tarafından takip edildiğini görmek oldukça şaşırtıcıdır.

Tüm bunları anlatmanın nedeni bu yaz yaşanan olaylar ve bundan daha da önemlisi bu olaylara karşı TFF ve kulüp yöneticilerinin yanlış tutumları nedeniyle ülke futbolumuzun her geçen gün biraz daha değer kaybederek açık bir "Malezyalılaşma" tehlikesi ile karşı karşıya kalması.

Bugün gelinen noktada TFF ve yöneticiler, eski köye getirilen yeni adet, play-off veya yayıncı kuruluşun pazarlamacılığı gibi oldukça garip uğraşlar ile ligimize “sözüm ona” değer katmaya çalışıyor. Allah aşkına bir lig bu tür yapaylıklarla değer kazanır mı? Bir ligi değerli kılan derbi maçlarının veya satılan dekoderlerin sayısından ziyade güzel futbol, kaliteli maçlar ve hem kulüp hem de federasyon bazında başarılı idare değil midir? Asli görevleri bunları sağlamak olan TFF ve kulüp yöneticileri ne cüretle futbol camiasının en samimi tarafı olan taraftarlara nasıl heyecanlanılacağını ve hatta nasıl taraftar olunacağını öğretmeye kalkışabiliyor?

Haberin Devamı

Unutulmamalı ki Süper Ligi bu hale taraftarlar değil kulüp yöneticileri ve krizi yönetemeyen TFF getirdi. Onların şimdi yaptığı ise kendi yanlışları kulübüne gönülden bağlı taraftarın temizlemesini istemek. Bu açık bir duygu sömürüsü değilse nedir? TFF ve kulüp yöneticileri mevcut sistemi korumak adına günü kurtarmaya çalışıyor ama unutulmasın ki bugünü kurtarmak adına daha değerli olan yarınlar feda ediliyor.

Bu hafta stadyumlardaki taraftar sayısının ne kadar az olduğuna ibretle şahit olduk. Eminim siz de kendi takımınızın maçını izlerken eskiye kıyasla daha az heyecanlandınız. Şu bir gerçek ki futbol kelimesi artık hepimiz için daha az şey ifade ediyor ve TFF ile kulüp yöneticilerinin futbolu kurtarmak için attığı her adım ironik bir biçimde onu insanlardan biraz daha soğutuyor.

Haberin Devamı

Türkiye Malezya olur mu sorusunun çok değişik boyutlar taşıdığı malum. Ancak bir tarafta göz bebeğimiz futbolumuzda yaşanan keşmekeş diğer tarafta ise Premier Lig, Bundesliga veya Serie A’da gıpta ile izlediğimiz; hem gözümüze hem de gönlümüze hoş gelen mücadele, taktik ve goller olunca ülkemizin her şeyden önce futbol anlamında Malezya olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylemek hiç de zor değil. Böyle bir ortamda, önümüzdeki yıllarda, bizim futbol sevdalılarımızın da aslen Arsenal, Milan, Barcelona veya B.Münih taraftarı olmaları, bu takımların başarılarıyla mutlu olup onların kötü sonuçlarıyla üzülmeleri ve paralarını bu takımlar için harcamaları hiç de uzak bir olasılık gibi görünmüyor.

Futbolun içine büyük paralar girdiğinden ve ekonominin kulüplerin önceliği haline geldiğinden beri o eski zamanlardaki gibi amatör ruh dönemlerinin çok geride kaldığının farkındayım ancak bu iş bilmezlik ve basiretsizlik devam ettiği sürece Türk Futbolu kazanan değil hep kaybeden olacak ve belki bir gün kendimizi Taksim veya Kızılay meydanlarında Inter’in bilmem kaçıncı şampiyonluğunu kutlarken bulacağız.

http://twitter.com/cannizamoglu