Temmuz ayı başından itibaren Türk Futbolu’nu etkisi altına alan şike davasında 24 Ağustos alınan kararlarla kilometre taşlarından biri oldu. Olaylar ile ilgili en ufak bir belge görmeyen (gazete haberlerini geçerli bir belge saymıyorum), sadece yaşananları dikkate alan ve gelişmelere 2.600km uzaktan bakan biri olarak bu davada benim gördüğüm iki ayrı senaryo mevcut ve bu iki senaryonun tek ortak yanı TFF yönetiminin her halükârda çok başarısız bir sınav vermiş olması.
Senaryo 1:
TFF, kozmik odada günlerce incelediği dosyalarda gerçekten önemli belgeler gördü ve bu incleme sonunda Fenerbahçe’nin şike yaptığına dair bir izlenim edindi. Fakat gerek Süper Lig’in değer kaybetmemesi gerekse karşı tarafa da dinlenmek istenmesi nedeniyle sarı lacivertliler aleyhine herhangi bir olumsuz karar açıklanmadı.
Bu doğrultuda, 15 Ağustos’ta yapılan TFF açıklamasındaki “kendinden şüphe eden bir takım varsa Avrupa kupası maçlarına katılmasın” cümlesi de öylesine söylenmiş bir sözden ziyade, adeta kulüplerden böyle bir karar alarak TFF’nin işini kolaylaştırmalarını istemeye yönelik bir temenni gibiydi.
Bunu müteakip, Pierre Corno’nun görüşleri doğrultusunda, hâlihazırda Fenerbahçe aleyhine güçlü bir şüpheye sahip olan TFF, daha ağır cezaları önlemek adına yine önce sarı lacivertlilerden Şampiyonlar Ligi’ne katılmamalarını talep etti, olumsuz yanıt alınca da bu kulübe men cezası verdi.
Gerçek buysa TFF’ye sorulacak onlarca soru var; işte bazıları:
Senaryo 2:
TFF, kozmik odada günlerce incelediği dosyalarda Fenerbahçe aleyhine kanıt olacak şekilde önemli bir belgeye rastlamadı ve bu nedenle diğer kulupler ile birlikte sarı lacivertliler için herhangi bir yaptırım uygulamaya gerek duymadı.
Bu doğrultuda, 15 Ağustos’ta yapılan TFF açıklamasındaki “kendinden şüphe eden bir takım varsa Avrupa kupası maçlarına katılmasın” cümlesi düşünülmeden söylenmiş talihsiz bir açıklamaydı.
Fakat, ne zaman ki Pierre Corno dava ile ilgili Türkiye’ye geldi, savcı ve TFF yetkilileri ile görüşüp tabiri caizse aba altından sopa gösterdi, o zaman TFF sarı lacivertliler adına olumsuz bir kanaatede sahip olmamasına karşın “tedbir” olarak ve aslında yaptığına kendisi de inanmayarak Fenerbahçe’nin bu sene Şampiyonlar Ligi’ne katılmamasına hükmetti.
Gerçek buysa TFF’ye sorulacak yüne onlarca soru var; işte bazıları:
Bu iki senaryodan hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek fakat şu ana kadar geçen zamanın çok net gösterdiği bir gerçek var ki o da TFF’nin bu süreçte yaptığı açıklamalardan aldığı veya almadığı kararlara, ligin kimyası bozulmuşken ona play-off gibi yüzeysel müdahalelerde bulunma gibi yersiz bir çabadan uluslararası arenada çizdiği basiretsiz profile kadar her alanda son derece kötü bir süreç yönetimi sergilemiş ve bu saatten sonra Türk Futbolu’na en ufak bir fayda sağlayamayacağını kanıtlamış olmasıdır.
Bugün Fenerbahçeliler son derece üzgün durumda ancak her şeyin bittiğini söylemek de imkânsız. Bundan snraki dönemde, yukarıdaki senaryoların gerçeklik durumuna bağlı olarak, ya sarı lacivertlilerin üzüntüsü biraz daha artacak ya da bu üzüntü yerini büyük ama aynı oranda da buruk bir mutluluğa bırakacak.
Bu noktada Fenerbahçeliler sağduyuyu elden bırakmamalı, takımın ligden çekilemesi gibi durumu iyice vahim hale getirecek bir düşünceyi desteklememeli ve bir yandan hakkını her türlü hukuki yoldan ararken diğer yandan da, her türlü olasılığı aklında bulundurmalıdır. Nitekim, eğer ortada gerçekten suç teşkil edecek bir davranış varsa değil Şampiyonlar Ligi’ne katılmamak, alınacak hiç bir ceza aklıselim bir Fenerbahçeliyi rahatsız etmeyecektir, yeter ki her karar kulaktan duyma haberlere değil, gerçek belge ve gerekçelere dayandırılsın.