A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Eduardo Galeano, kült kitabı Gölgede ve Güneşte Futbol’da hakemden şöyle bahsediyor: “... Futboldaki tek ortak nokta herkesin ondan nefret etmesidir. Sahada en çok koşan odur. Maç boyunca, yirmi iki oyuncunun arasında dörtnala giden bir at gibi koşturur. Bu denli büyük bir özverinin karşılığında gördüğü ödül ise seyircilerin uluyarak kellesini istemesidir…”

Aslında hakemler bu durumdan şikâyetçi değildir, çünkü tüm bunları bile bile bu işe soyunmuşlardır. Onların o yeşil sahada olma isteği öylesine büyüktür ki, kazananın onlara rağmen kazanmış olmasını da, kaybedenin sadece onlar yüzünden kaybetmesini de sineye çekebilirler.

Haberin Devamı

Peki ya içinde onlarca değişken olan futbolun tek belirleyicilerinin onlar olduğunu düşünmek? Bu, onların dahi katlanamayacağı ve son derece haksız, yüzeysel bir yargı; en masum ifadeyle körlüktür!

Türk Futbolu’nun katili gerçekten Türk hakemleri mi?

Diyeceğim şey asla hakemlerin hatasız olduğu değil. Onları savunacak da değilim. Fakat onları katil ilan edip iplerini çekmeden önce futbol sinemasının diğer aktörlerine de bir göz atmakta büyük fayda var.

Medyadan başlayalım. Gazetelerin spor sayfalarını düşünün. Hani şu içinde bol bol “şok” veya “öyle bir şey yaptı ki…” gibi boş ve ticari ifadeler içeren sayfaları. Hafta sonunda hemen hemen her kanalda olan, sözüm ona spor programlarını aklınızdan geçirin veya sabah işe giderken radyoda dinlediğiniz spor programlarını. Bu tezahürlerde göreceğiniz şey çokça dedikodu, ağız dalaşı, hakaret; az bilgi ve sonuçta moral bozukluğu ve mutsuzluktur.

İçlerindeki azınlık bir istisna haricinde ülkemizdeki medya kuruluşları takipçilerine şunu aşılar: futbolda önemli olan futbol değil futbol dışı öğelerdir. Nitekim bizim medya organlarımızda, İngiltere’de olduğu gibi kaliteli spor programlarına veya grafiklerle ve okuyucuya doyurucu bilgi veren haberler veya makalelerle dolu spor sayfalarına rastlamazsınız. Yazılanlar veya gösterilenlerde daha çok imalı ifadeler vardır. Ya sizinle ilgili direkt kötü bir şeyler yazılmış ya da bu karşı taraf övülerek yapılmıştır. Ortada böyle bir durum olmasa dahi siz öyle hissedersiniz çünkü bu durumla önceden çokça karşılaşmışsınız ve akıl teraziniz bozulmuştur. Zaten bu da hesabın bir parçasıdır. Sizi sağlıklı düşünceden uzaklaştırmak ve paranoya derecesinde her türlü haberde bir bit yeniği arama durumunda bırakmak, devalı bu tür haberlere aç hale getirmek, çevrenizdekilerle de sadece bu merkezde konuşmanızı sağlamak; böylece çok okunmak, çok izlenmek, çok para kazanmak futbol medyasının başarıyla sürdürdüğü bir politikadır.

Haberin Devamı

Bu resimde Türk Futbolu’nu veya onu geliştirmeye yönelik bir çabayı görebiliyor musunuz? Yoksa görünen sadece para ve sığlıkla sıradanlığa mahkûm edilmiş bir futbol takipçisi güruhu mu?

Peki ya yöneticiler? .onlar için aslında çok söz söylemeye dahi gerek yok. En masumane ifadelerle kulüplerinin Avrupa’dan men edilmelerini sağlayan, borsa vurgunları yapan veya bir hiç uğruna kulübün yıllarını heba eden kulüp yönetimlerini düşünmek dahi futbolumuzun bu figürlerinin futbola fayda mı sağladığını yoksa ona zarar mı verdiğinin görülmesi için yeterli.

Haberin Devamı

Ve taraftarlar… Futbolumuzun en kalabalık grubu, yukarıda tasvir edilen medyanın yetiştirdiği, bahsedilen yöneticilerin yönettiği ve sonuçta doğru ve yanlışı ayırt etmekte oldukça zorlanan futbol sevdalıları. Fakat tıpkı “sevdiğim için öldürdüm” diyen bir katil gibi bu sevgi de onların masum olduğunu kanıtlamıyor. Zira taraftarlar bugün öyle bir durumda ki bırakın birbirine tahammül etmeyi aynı statta maç dahi izleyemiyorlar; gerçekten ölüm tehlikesi var.

Tüm bunları düşündükten sonra hâlâ hiç sıkılmadan, katili hakemler olarak tayin edebiliyorsak biz de bu curcunanın içinde çoktan kaybolmuşuz demektir.

Twitter: _acn_