A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Londra’nın ortasında, bugünkü hali yüz kırk yıllık olsa da kendisi yaklaşık bin yıldır aynı yerde duran tarihi bir çarşı var; Smithfield.

Dışarıdan bakıldığında iki kulesinin üzerindeki kümbetleri veya çatısını binanın diğer bölümlerinden ayıran ince çerçeveleri ile Victoria tarzı ile inşa edilmiş bir otel veya tren garını andıran bu yapı, günümüzde varlığını şehrin kasaplarına, marketlerine ve restorantlarına et temin eden bir toptancılar çarşısı olarak sürdürüyor.

Bugün her ne kadar içinde beyaz giyimli çalışanları, oradan oraya uçuşan güvercinleri ve her gün tonlarca etin el değiştirdiği bir çarşıya göre fazlasıyla temiz koridorlarıyla oldukça masum görünse de bu yapı, son derece kanlı bir geçmişe sahip. Zira Smithfield, on ikinci yüzyıldan on yedinci yüzyıla kadar, büyük kalabalıklar önünde ölüm cezalarının yerine getirildiği yer olarak kullanılmış; kimi zaman Hristiyanlığa karşı çıkan John Badby gibi bir varil içinde canlı canlı yakılarak kimi zaman da meşhur İskoç kahramanı William Wallace gibi dört parçaya ayrılarak.

Haberin Devamı

Spor kamuoyu olarak biz de pek bir meraklıyız infazlara. Futbolcusu, hakemi, teknik direktörü demeden gereğini düşünür, tek celsede kalemleri kırıverir ve bir anda kalabalık oluruz idam sehpası başında. Geçen hafta oynanan derbi sonrasında da Smithfield’in son adayı Aykut Kocaman oldu. Fakat nasıl olmasın? Kabahati büyük; Stoch’u oyundan aldı!

Teknik direktörleri sadece takımlarına idman yaptırmak, kadro ve taktikleri belirlemek veya maç içinde oyuncu değişikliklerine karar vermek gibi su üzerindeki yönleri ile değerlendirmek onlara yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biri; hele hele konu bu seneki Fenerbahçe ve Aykut Kocaman’sa.

Bugün Fenerbahçe kelimenin tam anlamıyla uçurumun kenarında geçirdiği sezonda her şeye rağmen şampiyonluk mücadelesi veriyorsa bu başlı başına bir başarı ve söz konusu başarıda aslan payına sahip kişi de Aykut Kocaman’dır. Her ne kadar dışarıdan bakıldığında sarı lacivertlilerin puan cetvelinin ilk iki sırasında olması “normal” karşılansa da bu resme, sarı lacivertlilerin sezon başında en değerli oyuncularından dördünü kaybetttiği, başkanının ceza evinde bulunduğu, sadece futbolcularının değil tercümanlarının dahi ifade verilmeye çağırıldığı ve hepsinden önemlisi futbola konsantrenin son derece zor olduğu gerçekleri ışığında bakıldığında ortaya bambaşka bir tablo çıkar; ressamının Aykut Kocaman olduğu parlak bir başarı tablosu.

Haberin Devamı

Doğrusunu söylemek gerekirse bu sezon, benim nazarımda Fenerbahçe’nin son derece başarısız bir saha içi performansıyla ligin orta sıralarında yer alması, sezon içinde bazı fubolcularını hatta teknik direktörünü kaybetmesi ve neticede adeta hallaç pamuğu gibi dağılması, onun bugünkü durumundan daha büyük bir olasılıktı. Fakat ciddiyeti, olaylara yaklaşımı ve hem futbolcuları hem de kamuoyuyla başarılı iletişimi sayesinde Aykut Kocaman bu riske karşı sarı lacivertlilerin sigortası oldu.

Aykut Hoca’nın dünyalı sayılı teknik direktörlerinden olduğunu iddia edecek değilim. Hatta onun hem geçen sene hem de bu sene eleştiriye açık bir çok kararına herkes gibi ben de tanık oldum. Fakat onun bu sene Fenerbahçe’ye verdiklerinin bir iki yanlış oyuncu değişikliği ile çöpe gitmesine göz yummak tek kelimeyle “nankörlük” olur.

Haberin Devamı

Evet, Aykut Kocaman’ın yerinde başka biri olsaydı Galatasaray karşısında iki farklı öne geçtikten sonra o maçı muhtemelen kazanırdı. Ancak burada asıl sorulması gereken soru şu: acaba o başka biriyle sahada Galatasaray karşısında iki farklı öne geçecek bir Fenerbahçe olur muydu?

Bugün her ne kadar Smithfield’te idam tahtası tekrar kurulmuş, yarı canlı bedeni dört bir yana çekmek için atlar hazırlanmış ve bedeni küle çevirecek ateşler yakılmış olsa da bunların hiçbirine gerek yok. Zira Kocaman, bu sene Fenerbahçe’nin bırakın eleştrilmeyi en çok takdir edilmesi gereken ismi.