A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu yazıyı okurken elinizi vicdanınıza koyun ve mümkünse bitene kadar kaldırmayın.

Şike davası, Türkiye’nin en fazla sayıda kişi tarafından takip edilen davalarından biri. Bu davanın bir başka özelliği de onu takip eden hemen hemen herkesin, davanın içeriği ve sonucu ile ilgili bir fikre sahip olması.

Mahkeme toplumun beklentilerini karşılamak adına normalde yıllarca sürebilecek bir davayı dört buçuk ay gibi kısa bir sürede karara bağladı ve topu, son sözü söyleyecek olan Yargıtay’a attı ancak eminim çıkacak karara bir taraf yine saygı duymayacak. Zira herkesin kafasında deliller incelendi, sanıklar dinlendi, savunmalar yapıldı ve olay çoktan sonuca bağlandı.

Haberin Devamı

Bu davada benim için suçun işlenip işlenmediğinden çok daha önemli olan bir yön var o da toplum olarak davaya yaklaşımımız.

Ne garip ki aynı davada bir taraf için Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe mağdur, farklı güçler suçlu. Diğer taraf için ise Trabzonspor ve Türk Futbolu mağdur, Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe suçlu. Özetle Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe hem suçlu hem de mağdur!

Ve büyük olasılıkla siz de yukarıdaki iki düşünce grubundan birinin içindesiniz.

Üstün Dökmen bir eğitiminde “duygulara saygı duyulur, düşüncelere değil. Yanlış bir düşünceye neden saygı duyayım?” demişti. Bu yaklaşımla, ben de yukarıdaki iki düşünceyi anlamakla birlikte ikisine de saygı duymuyorum, çünkü yanlışlar.

Eliniz hâlâ vicdanınızda değil mi?

Bugün bir an için rolleri değiştirelim. Trabzonspor’un yerinde Fenerbahçe, Aziz Yıldırım’ın yerinde Sadri Şener olsun. Mahkeme kararının üzerine Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe nasıl bir açıklama yapar nasıl bir tavır takınırdı? Acaba “karara saygılıyız” mı derdi yoksa “kupamızı istiyoruz” mu?

Aynı şekilde Trabzonspor taraftarı duruşma günlerinde mahkeme önlerini doldurmaz, başkanları tahliye olduğunda onu omuzlarda karşılamaz veya takımlarının antrenmanlarını çok büyük bir katılımla takip etmez miydi?

Sadece Fenerbahçe ve Trabzonspor için değil bu olaylar tüm takımlar için aynı şekilde cereyan ederdi.

Bu durumdan çıkan sonuç şudur ki: her ne kadar bugün iki taraf da birbirine son derece zıt iki görüşü temsil ediyor gibi görünse de aslında tarafların düşünce yapıları birbirinin aynısı.

Haberin Devamı

Einstein zamanında “zihniyeti değiştirmek atomu parçalamaktan zor” demiş. Bugün için ne kadar uygun bir söz!

Hem Einstein’in dediği nedenle hem de toplumumuzda sahip olduğu düşünceyi değiştirmenin “zayıflık” olarak görülmesi nedeniyle, şike davası ile ilgili herkesin yaklaşımını değiştirmesini beklemek fazla iyimserlik olur ama bugün en azından “karşı tarafın da haklı olduğu noktalar olabilir” diyebilmek en azından olayları, üzerinde tartışılabilir bir zemine taşıyacaktır; yoksa havanda su dövmeye, karşı tarafı dinlememeye ve tansiyonumuzu yükseltmeye devam ederiz.

Biz insanlar, ölünceye kadar öğrenmeye devam ederiz ama ilkokul çağında zihnimiz katılaşmaya başlar, fikirler yenilenmekte zorlanır ve yeniye karşı bir direnç oluşur. Bu nedenle belki artık bizim için çok geç ama karşı tarafın fikrinin doğru olabileceğine inanmak, en azından bizden sonraki nesillerin de bizim gibi katı fikirli ve farklı düşünce ve düşünce sistemlerine tahammülsüz olmaması için son derece önemli.

Haberin Devamı

Bugün şike davasında gelişen tüm olayların, oranları değişse de hem doğru hem de yanlış olduğunu kabul etmek, takımların, yönetimlerin ve taraftarların sergilediği davranışların söylendiği gibi “adalet” değil forma renkleri olduğunu görmek aslında hiç de zor değil; yeter ki zihnimizi biraz esnetebilelim.

Artık elinizi kaldırabilirsiniz.

c

Twitter: _acn_