Kutsal kitaplarla aranız nasıl bilmiyorum ama ben ara ara okurum onları. Bizde genelde “hocam ben ateistim bana Kur’an’dan örnek verme” veya “ben Müslümanım, İncil’i okumam” anlayışı vardır ama herhangi bir dine tabi olup olmamanın bu okumalara engel olmaması gerektiği kanaatindeyim. Zira o kitapların insan yazması olduklarını düşünsek dahi, zaten onlar dışında okuduğumuz her kitabı insanlar yazdı ve aslına bakılırsa bunlardan hiçbiri onlar kadar popüler olmadı.
Tüm bunları, bugün tartışılan Şenol Güneş’in açıklamaları ile ilgili, İncil’den bir cümle yazabilmek için söyledim. Luka İncil’inde şöyle bir cümle var: “kendisini yükselten kişi alçaltılacak, kendini alçaltan kişi de yükseltilecektir.” Çok doğru!
Çevrenizde, kendini sürekli öven kişiler mutlaka vardır ve mutlaka siz bu davranışı yadırgıyorsunuzdur. Aynı şekilde tevazu (aşırıya kaçmadan, çünkü fazla tevazu da kibirdir) sahibi olup kendini olduğundan da önemsiz gösteren kişileri de muhtemelen daha çok seviyor ve her fırsatta onlara, düşündüklerinden daha önemli olduklarını anlatmaya çalışıyorsunuzdur. Merak etmeyin yalnız değilsiniz.
Şenol Güneş’in Akhisarspor maçından sonra yaptığı açıklama çok konuşuldu, zaten kendisi de bu konuda uzunca bir açıklama yaptı. Ben Güneş’in, rakibin kadrosunda fazla yabancı olduğunu maçtan önce bilip bilmediği veya bunu biliyorduysa rakibini bu konuda uyarması gerekip gerekmediği ile ilgilenmiyorum, zira o tartışmanın sonu yok. Fakat benim için işin ilgi çekici yanı Şenol Güneş’in eleştirildiği her an “benden ne istiyorlar” moduna geçmesi.
Bu noktada Ramiz Dayı gibi “zirve soğuktur, kaygandır, orada iki kişiye yer yoktur yeğen” gibi özlü sözler sarf edecek değilim ama tüm dünyada geçerli bir kanun var: göz önünde olanlar her zaman daha çok eleştirilir. Buna ister çekememezlik, isterseniz Şenol Hoca’nın tabiriyle açık aramak deyin, bu böyledir. Geçekten de, diğerleri denilen topluluk sizi eleştirmek için sürekli tetikte bekler ve siz ne kadar yukarıda, ne kadar gıpta edilen bir pozisyondaysanız onların sayısı ve gücü o kadar artar. Onlar bazen abartır, bazen iftira atar; bazen harbi eleştiri yapar, bazen direkt belden aşağı vurur. Bu durumlarda yapılması gerekense şikâyet etmek değil, aklı selimle kendini savunmaktır; tabi bunun diğer bir anlamı da hiç açık vermemek, hiç yaş tahtaya basmamak, savunulamayacak bir duruma hiç düşmemektir. Bu nedenle Şenol Güneş’in, kendisine yöneltilen eleştirilere kibirle karışık verdiği tepkiler bir anlamda dünyanın düzenine aykırı. Eğer o, bu kadar göz önünde olmasına karşın kimse onu eleştirmesin, yaptığı hatalar hoş görüyle karşılansın ve neticede başı hiç ağrımasın istiyorsa, en basit tabirle yanılıyor.