Bu hafta La Liga’da Barcelona ve R.Madrid rakiplerini 8-0 ve 5-1’lik skorlarla geçti, üstelik Barcelona rakibini gole boğarken deplasmandaydı. Bu iki takım geride kalan on iki haftada tam on kez sahadan üç puanla ayrıldı ve Madrid ekibi henüz yenilgi ile tanışmadı.
Tıpkı geride kalan iki sezonda olduğu gibi, bu sene de İspanya’daki görüntü iki kutuplu bir dünyayı işaret ettiğinden ister istemez tüm gözler bu iki devin, adeta şampiyonluk maçı anlamı taşıyan ve ilk ayağı bu hafta oynanacak olan, kendi aralarındaki mücadelelerine çevrilmiş durumda.
Spor Toto Süper Lig’de ise geçtiğimiz yıl Bursaspor’un şampiyonluk ipini göğüslemesinin ardından bu sezon üç büyüklerin geçen seneyi aratan performansları bir yandan bu takımların taraftarlarını ziyadesiyle üzerken diğer taraftan da Trabzonspor, Kayserispor, Bursaspor başta olmak üzere tüm takımların taraftarlarına mutluluk ve umut aşılıyor.
Süper Lig’in bugünkü durumu göz önüne alındığında en az altı takımın şampiyonluk mücadelesi olduğu görülüyor ve bu görüntü La Liga’nın tam tersi; acaba hangisi daha iyi?
Yıllarca ligimizin üç takımın hegemonyasında olduğundan ve bu anlamda heyecansızlığından şikâyet ederken bu sene bunun tam aksi bir durum ile karşı karşıyayız ama yine bir şikâyet sebebimiz var: “ligimizin kalitesi düşük!”
Küçükler büyüklere yetişti mi yoksa büyükler aşağı mı indi?
Doğrusunu söylemek gerekirse bu soruya yanıt vermek mümkün değil zira her iki durumun da Süper Lig’in mevcut görüntüsü üzerinde önemli bir etkisi var. Bu nedenle olsa olsa bu iki nedenden hangisinin daha ön planda olduğu sorgulanabilir ve İstanbul takımlarının son yıllarda sürekli bir istikrarsızlık içinde olduğundan, bu soruya verilecek yanıt Anadolu takımlarının yükselişte olduğudur.
Neticede İspanya’da olduğu gibi önüne geleni deviren takımların mücadele ettiği bir lig mi yoksa bizdeki gibi mevcut takımların yarısına yakınının şampiyonluk iddiası taşıdığı bir yarış mı yeğdir tartışılır ama sanırım muteber olan ligin hem kaliteli hem de heyecanlı olması.