Her ne kadar devamı için aynı parlak ifadeleri kullanmak mümkün olmasa da Fenerbahçe sezonun en iyi başlangıçlarından birini yaptı Bursaspor karşısında. Dakikalar daha 10’u gösterirken yakalanan 5 ciddi gol pozisyonu, bu sene her maçta dolu olan Şükrü Saraçoğlu tribünlerine maçın gidişatı ile ilgili çok olumlu sinyaller veriyordu. Nitekim bu şekilde oynandığı takdirde bir şekilde geleceğini belli eden gol fazla gecikmeden, ilk çeyrek saatlik dilimde sarı lacivertlilerin skor tabelasındaki yerlerine yazılmıştı; bu seneki başarının mimarlarının birinin ayağından.
Kuyt
Hollandalı yıldızın, takriben maçın dokuzuncu dakikasında, Salih’in müthiş pası sonucu kaleciyle karşı karşıya kaldığında topu ağlara gönderemediğine kızdıysanız onu hiç tanımamışsınız demektir. Zira Kuyt eğer o teknik kapasiteye sahip olsaydı bugün ikinci bir Gerrard olup Liverpool’daki başarılı kariyerine devam ederdi. Fakat Kuyt’un öyle iyi özellikleri var ki bunlar onu Fenerbahçe’nin vazgeçilmezi yapıyor; bitmek bilmeyen enerji, mücadele, profesyonellik, disiplin ve saha içi vizyon gibi. Bu nedenle illa onu bir pozisyonda tanımak isterseniz attığı gole bakabilirsiniz.
Emenike
Onun her hareketi, gol pası veya golü Fenerbahçe taraftarını bir yandan sevindirirken, diğer yandan onsuz geçen iki sezonu düşündürüp, üzüyor. Çünkü Nijeryalı oyuncunun hızı, gücü ve son vuruş becerisi onu ligin Drogba’dan sonra en iyi forveti yaparken verim anlamında muhtemelen ilk sırasına koyuyor. Emenike takımın temel taşlarından biri fakat mevki olarak Sow ile yer değiştirip kanatta görev alması, onun hâlihazırdaki üst düzey veriminin daha da artmasını sağlayabilir.
Ersun Yanal
Sadece Fenerbahçe’nin değil herhangi bir takımın ligin bu döneminde bu denli büyük bir fark yakaladığını anımsamıyorum. İşin ilginç yanı da bu başarıyı gösteren Ersun Hoca’dan kimsenin yeterince bahsetmemesi. Hatta bazıları Yanal’ın takım üzerindeki etkisinin fazla olmadığını düşünebilecek kadar dahi ileri gidebiliyor. Aslına bakılırsa bu şekilde gündemden ve baskıdan uzak kalmak hem Yanal hem de takımı için uzun vadede daha hayırlı fakat şayet bugün Fenerbahçe zirvede tek başına kalmışsa bunda aslan payı takım içi dengeleri çok iyi kuran, kendi içine tutarlı bir rotasyon uygulayan, antrenman ve maç disiplininden hiç taviz vermeden oyun planına her zaman sadık kalan Ersun Yanal’ındır.
Fenerbahçe
Sarı lacivertli taraftarlar, kötü tecrübeleri nedeniyle her ne kadar içlerinde bir tereddüt barındırsa da bu sezon onlar için mutlu sonla bitecek ve iyi oyuncuların rol aldığı güzel bir film olacağa benziyor. Arkadaşlığın üst düzeyde olduğu fakat kapasite açısından eksiklikler yaşayan Beşiktaş ile onların tam tersi özelliklere haiz Galatasaray’ın arasından, bu iki unsuru da bünyesinde barındıran sarı lacivertlilerin bir kardelen gibi yükselmesi futbolda başarının görünüşte basit ama uygulamada zor olan anahtarını da gösterir nitelikte.
can.nizamoglu@gmail.com