Pazar günü Manchester City - Manchester United maçı oynandı, hakem Chris Foy, henüz maçın ilk dakikalarında skandal bir kararla City kaptanı Kompany’e kırmızı kart gösterdi.
Aynı olayın bizde olması halinde yaşanacakları çok iyi bildiğim için maçın ardından, özet görüntülerden ziyade Manchester City teknik direktörü Mancini’nin ne söyleyeceğini merak ettim. İtalyan teknık adamın çok sert konuşmayacağını az çok tahmin ediyordum fakat duyduklarım kafamın içinde adeta bir şimşek çakmasına neden oldu. Mancini maçla ilgili sadece bir cümle söyledi: “kırmızı kart maçın dönüm noktasıydı fakat hakem hakkında konuşmayacağım çünkü ceza almak istemiyorum.”
Bu açıklamanın üzerinde önemle durulması, defalarca başa alınıp dinlenmesi ve hatta pankart yapılıp dört bir yana asılması gerekir. Çünkü, bir bağlaçla birbirine bağlanmış bu iki kısa cümle, bizim futbolumuzda olmayan fakat olması gereken son derece önemli iki şeyi içeriyor; sisteme saygı ve güven.
Açıklamanın yapıldığı topraklardan yaklaşık 2.800km güney doğuya, ülkemize geldiğimizde ise ortam bambaşka.
Öyle eskilere gitmeye gerek yok. Daha Trabzonspor’un resmi sitesinden, başkan Sadri Şener’in ''TFF’nin bütün kurulları Fenerbahçeli. Bu kurullara savunma vermekle Fenerbahçe yönetimine savunma vermek aynı şey'' demesinin üzerinden bir ay dahi geçmedi. Veyahut Aykut Kocaman, dillere pelesenk olsa da uzunca süredir duymadığımız “ince ince doğranmak” tabirini daha geçen hafta kullandı.
Peki, bu açıklamalara ne ceza verildi? Hiç!
Tüm bunların ardından bir de Çevre ve Şehircilik Bakanımız çıktı sahneye. Kendisi devam eden davada Trabzonspor’u şampiyon etti, kupanın Trabzon’a verilmesi gerektiğini ve bu uğurda, yine o meşhur tabiri kullanarak “ince ince” çalıştıklarını söyledi.
Tabi gerek bu açıklamaların içeriği, gerekse açıklamayı yapan kişinin makamı göz önüne alındığında söylenenlerin yenilir, yutulur bir tarafı olmadığı ortada. Üstüne üstlük bu sözler beraberinde aşağıdakiler gibi birçok soru getiridi akıllara:
Tamam kendimizi İngiltere ile kıyaslamayalım. Ben de çok iyi biliyorum, bizim daha ülkemizi kurmaya çalıştığımız yıllarda, o topraklarda yüz binlerin önünde FA Cup finallerinin oynandığını veya biz derbilerimizde rakip taraftarları stada alma cesareti dahi gösteremezken onların taraftarlarının aynı tribünde, aralarında sadece iki sıra polis kordonu olarak maç setrettiğini.
Fakat 2012 yılında, her şeye ulaşmanın hiç bir zaman olmadığı kadar kolay olduğu bir dönemde, eğri ve doğru bu kadar açık seçik ortadayken, ısrarla aradaki yüzlerce yıllık farkı korumak neden?
Bir tarafta taraftarından başkanına kadar herkesin saygı duyduğu, ondan çekindiği ama sonuçta ona güvendiği bir futbol sitemi ve ortamı, bizde ise kimsenin sistemi önemsemediği gibi herkesin her istediğini söylediği ve her türlü manipilasyonla adaletten değil adaletsizlikten kendine pay çıkarmaya çalıştığı sistemsiz bir futbol ortamı. Bu ikisinin arasındaki mesafe 2.800km’den çok çok daha fazla.
Bugün Türkiye’de sağlıklı bir futbol sistemi ve bu sisteme güven olmadıkça TFF’nin verdiği veya vereceği kararlar kimi nasıl tatmin edecek? Bu kararlara Mancini olgunluğu ve ağır başlılığı ile yaklaşabilecek miyiz? Elbette hayır. O halde görünen o ki, daha uzunca bir süre tüylerimizi Gerrard diken diken etmeye devam edecek ve bizi göz yaşlarına Henry’nin yıllar sonra Arsenal formasıyla attığı gol misali, bizden olmayan ama gerçekliğinden şüphe etmediğimiz enstantaneler boğacak