A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Lafı dolandırmadan söyleyeyim Fatih Terim Türkiye’nin bir numaralı teknik direktörüdür. Hatta lise mezunu dahi olmayan birinin bu aşamadan Milan’in teknik direktörlüğüne uzanan bir kariyer çizgisi yakaladığı düşünüldüğünde onun sadece futbol değil, her alanda bu ülkenin en önemli isimlerinden biri olduğu da iddia edilebilir.

Bu açıdan bakıldığında Galatasaray ile Fatih Hoca’nin yollarının bir kez daha kesişmesinde hiç bir sakınca yok gibi görünüyor fakat ben bu birlikteliğin tatmin edici bir sonuç doğuracağından bir hayli şüpheliyim ve şüphelerimin en güçlü kaynağı da “geri dönme” meselesi.

Haberin Devamı

Öncelikle bu durumun örneklerine baktığımızda karşımıza A.Sacchi-Milan, Fenerbahçe-Daum, Lippi-Italya Milli Takimi veya Kevin Keegan-Newcastle gibi amacına ulaşamamış ikinci denemeler çıkıyor. Buna karşılık aklınıza “ama Terim-Galatasaray birlikteliği üçüncü olacak” gibi bir cümle gelirse, onun da Howard Kendall – Everton şeklinde bir örneği olduğunu ve maalesef bu iş ortaklığının da beklentileri karşılamaktan çok uzak kaldığını söyleyebilirim.

Elbette sırf bu örnekler olumsuz diye Fatih Terim’in de Galatasaray’da başarılı olamayacağını iddia etmek mümkün değil zira her koyun kendi bacağından asılır. Ancak bu birliktelik ile ilgili görüşümün olumsuz olmasınin asıl nedeni geçmişte elde edilen başarılar.

Bugünden itibaren, kendisi de dahil olmak üzere, herkes Fatih Hoca’dan milenyumun başındaki Galatasaray’ı bekleyecek. Tüm performanslar o zaman ile kıyaslanacak, futbolcular eski meslektaşları ile karşılaştırılacak, işler iyi giderken medya herkesi mutluluktan sarhoş edecek, kötü gidince de sudan çıkmış balığa çevirecek. Iyi veya kötü kavramları için norm bundan on yıl öncesi olarak kabul edilecek ve işin en düşündürücü yanı da bunu sadece medya veya taraftarlar değil yöneticiler de yapacak.

Velhasıl, imparatorun yeni görevinde kendisinden beklentiler oldukça fazla ve kendisi ile ilgili düşünce olasılıkları arasında “başarısız olma” gibi gayet insani bir kavram maalesef bulunmuyor. Neticede Fatih Terim, görev süresi boyunca kadro ve oyuncuların yanı sıra bir de bu yaklaşımın oluşturduğu sağlıksız atmosfer ile başa çıkmak durumunda kalacak ve bu durum kendisini oldukça zorlayacaktır.

Haberin Devamı

Tayfur Havutçu

Beşiktaş’ın Tayfur Hoca ile yola devam kararı alması herkes gibi beni de şaşırttı. Zira son yıllarda hem futbolcu hem de teknik adam olarak “yıldız” isimler ile anılmak isteyen Beşiktaş yönetiminin, takımı genç teknik adama emanet etmesi oldukça beklenmedik bir gelişme oldu ve bu anlamda siyah beyazlı yönetim cesur kararından dolayı takdiri hak etti.

Tayfur Havutçu’nun Fatih Terim ile hemen hemen aynı gün göreve gelmesi onunla ilgili basında çıkan haberleri bir miktar azalttı ama bu durum genç teknik adamın bizim meşhur ve abartılı kıyaslamalarımızdan nasibini almasını engelleyemedi.

Şunu kabul etmek gerekir ki hiç ortamız yok. Bizim için bir şey ya siyah ya beyaz. Mesela umut vadeden bir futbolcumuz mu var? Akıllara gelen ilk benzetme şu: Arda – Messi. Veya bir takımımız Avrupa Ligi’ne iyi bir başlangıç mı yaptı? O halde başlığımız şu şekilde “bekle bizi final!.” Genç bir teknik adamımız mı var? Soru belli: Havutçu, Villas Boas da değil, Guardiola olur mu?

Haberin Devamı

Bu benzetmeler zararsız gibi görünebilir ama hem herkesin aklını karıştırıp hem de ortamı bulandırdıkları için aslında son derece tehlikeliler. Nitekim Arda’nın düşüşündeki bir numaralı etken kendisinden yıldız futbolculuk, ağabeylik, kaptanlık derken haddinden fazla beklenti içine girilmiş olması değil miydi?

Bu doğrultuda Tayfur Hoca’yı bekleyen en büyük tehlike onun Boas veya Guardiola kriterleri ile değerlendirilmesi. Zira, zaten görevi itibariyle oldukça büyük zorluklarla uğraşmak durumunda kalacak olan Havutçu için bu tür benzetmeler yapılması işleri tamamen arap saçına döndürebilir. Gelin bu kez Tayfur Hoca’yı kimseye benzetmeyelim, onun onüne ütopik hedefler koymayalım ve onu sadece Havutçu kriterleri ile değerlendirelim. Belki bu sefer o ismi kaybetmek yerine onu gerçekten kazanabiliriz.