A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

En büyük tarihi gelişmelerden insan hayatı gibi günlük olaylara kadar yaşamın her alanını kendine konu edinen sinema sektörünün futbol ile neden ilgilenmediğini veya futbolun üzerine neden fazla gitmediğini hiç düşündünüz mü? Bunun yanıtı çok açık, çünkü futbolda her maç, her sezon ve her kupa başlı başına bir film zaten; hem de rolü olmayan bizatihi hayatın kendisi olan bir film.

Bu bağlamda 2011 yapımı, yönetmenliklerini A. Kocaman ve Ş.Güneş’in yaptığı ve başrollerini Alex, Burak, Gökhan Gönül ve Selçuk Inan’ın paylaştıkları TSL 2011 Filmi’nin merakla beklenen final sahnesini bugün izleyeceğiz.

Haberin Devamı

Bu yazı ne kadar bir şampiyonluk yazısı olsa da, onu özellikle bugün yayınlamak istedim zira son sahnede ne yaşanırsa yaşansın, filmin geneli değişmeyecektir.

Bu seneki şampiyonluk mücadelesinin en önemli özelliği, tıpkı La Liga’da olduğu gibi TSL’de de iki takımın diğer takımlar ile arayı fersah fersah açması ama diğer liglerde olmayan bir şekilde kendi aralarındaki bu yarısı son maçın son düdüğüne kadar sürdürmeleri oldu.

İki takım için de çok büyük bir başarı olan bu tablonun yakalanması bordo mavililer için ilk yarısı daha da iyi olan müthiş bir sezonun, sarı lacivertliler için ise bir daha tekrar edilmesinin son derece zor olduğu tarifsiz bir ikinci yarı performansının sonucu.

Geride kalan haftaları göz önüne aldığımızda Fenerbahçe’nin karla kaplı19 Mayıs Stadı’nda, son anlarına geride girdiği Galatasaray deplasmanında veya galibiyet golünü maçın uzatma dakikalarında bulduğu Gaziantepspor maçında ve bunlar gibi nicelerinde ortaya koyduğu emek, istek ve güç elbette teknik heyet ve yönetiminin de başarılı icraatları ile sarı lacivertlilerin şampiyonluğu neden sonuna kadar hak ettiğini gösteriyor.

Aynı şekilde Trabzonspor’un da İnönü Stadı’ndaki kusursuz mücadelesinde, ilk yarısını geride tamamladığı iki Gençlerbilrligi maçı ve Manisaspor karşılaşmasındaki geri dönüşlerinde veya yediği golün santrasının ardandan attığı golle galibiyete uzandığı Sivasspor ve Bucaspor maçlarında ve bunlar gibi nicelerinde ortaya koyduğu emek, istek ve güç elbette teknik heyet ve yönetiminin de başarılı icraatları ile bordo mavililerin de şampiyonluğu neden sonuna kadar hak ettiğini gösteriyor.

Haberin Devamı

Şampiyonluk gemilerinin amiralleri açısından da iki taraf arasında tam bir denge mevcut. Zira bir tarafta oyuncularının performanslarını en üst seviyeye çıkarmalarını saglayarak elindeki kısıtlı cephane ile kimsenin beklemediği zaferlere imza atan, aldığı eleştirileri her zaman sahada yanıtlayan ve tüm bunları yaparken beyefendililinden taviz vermeyen Şenol Güneş’in, diğer tarafta da bir dönem istifasına kesin gözüyle bakılan, ilk yarıda koltuk değnekleri ile dahi yüreyemeyen takımını yorulmaksızın koşar hale getirmeyi başaran ve takımındaki başarının temeli olan uyum ve arkadaşlığın baş mimari Aykut Kocaman’ın başarıları diğer takımların gıpta edeceği cinsten.

Elbette bir takımın başarısından söz edildigi yerde ön plana çıkan oyuncuları görmezden gelmek mümkün değil ve konu Fenerbahçe ve Trabzonspor olunca bu isimleri bulmak için düşünmeye dahi gerek yok.

Haberin Devamı

Bu sezon Alex De Souza’nin Türkiye’deki yedinci ama sanıyorum kariyerindeki en iyi sezonu oldu. Sadece istatistikleri alt üst eden başarılı grafiği ile degil düzeni, ahlakı ve çalışkanlığı ile de ne denli komple bir futbolcu olduğunu her maçta bir kez daha hatırlatan Alex takımın bu sezonki başarısının en büyük köşe taşı oldu.

Madalyonun öteki yüzünde de tıpkı Alex gibi kariyerindeki en iyi sezonunu geçiren oyuncu hiç şüphesiz Burak Yılmaz’dı. Hem hocası hem de takım arkadaşları ile yakaladığı uyum sayesinde kendisinden bir çok takımın beklediği ama onun bir türlü sahaya yansıtamadığı performansı göstermeyi başaran Burak, bu sezon bir çok maçta takımının ateşleyici gücü, cesur yüreği ve kısaca kahramanı oldu.

Tüm bunlar göz önüne alındığında bugün şampiyon olamayan takım için akıllara “yazık oldu” düşüncesi gelebilir fakat bu doğru degil. Çünkü bu şekilde üst düzey bir performans gösterilip, rekor puanlara ulaşılıp, işin son anına kadar da mücadenin sürdürüldügü bir durumda ortada yazık olan bir şey olmadığı gibi iki takım için de sadece gurur duyulacak bir tablo var.

Neticede futbolda şampiyonluk bir amaç degil, bu oyunda doğruları yapmanın, sonuna kadar mücadele etmenin ve neticede başarılı olmanın bir aracıdır. Bu açıdan futbolda mutluluğu, esasen bir nevi zorunluluk olan şampiyonluğa bağlamak işin amacına tamamen aykırı. Bugün hangi takım şampiyon olmuşsa diğer takımin taraftarları bu sonuca üzülmek yerine şu iki açıdan sevinmelidir.

• Kendi takımları bu sene harika bir sezon geçirdi,
• Şampiyonluğu kazanan takım bunu, tıpkı kendileri gibi, sonuna kadar hak etti.

En kötü sezonumuz böyle olsun...