A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Aykut, çocukluğumun kahramanlarındandı.

Tekrar olacak ama çoğu arkadaşım göğsünde Emlak Bankası yazan o klasik formanın 9 veya 10 numarasını tercih ederken benim ilk formam 11 numara olmuştu.

Kimseye benzemiyordu, farklıydı.

Jimnastikçiydi.

Sıfırdan gol atardı.

Voleleri meşhurdu.

O efsane üçlünün parçasıydı.

Akranları ve meslektaşlarının aksine mürekkep yalamıştı. Akıllı ve efendiydi.

Sadece Fenerbahçeliler tarafından değil, içten içe herkes tarafından sevilirdi. Bir Galatasaray maçında Van Gobbel’in darbesiyle birkaç kaburgası kırıldığında herkes üzülmüştü.

Haberin Devamı

Velhasıl futbol o zamanlar henüz bugünkü kadar kirlenmemiş ve çirkinleşmemiş olsa da, kendi döneminin dahi en iyi temsilcilerinden biriydi; zeki, çevik ve ahlaklı olarak.

***

Aykut, yeşil sahalara futbolcu olarak veda ettikten sonra yedek kulübesinde belirdi. Fakat artık o Aykut değil Aykut Kocaman’dı.

Belirli bir yaşa gelmiş her insanın bir ömür içinde birden fazla hayat yaşadığına inanırım.

Mesela Şener Şen.

O eski ve klasikleşen filmlerde Şener Şen diye biri vardı. Sonra kayboldu ve yıllar sonra yeniden ortaya çıktı. Fakat aynı Şener Şen değildi. Değişmişti. Sanki bizim tanıdığımız Şener Şen ölmüş, yeni bir Şener Şen doğmuştu. Çünkü artık ne ondan eskisi gibi olması bekleniyordu ne de o bunu yapabilirdi.

Eminim çevrenizde de bunun bir dolu örneği vardır. Yıllar geçtikçe ve özellikle de insanların toplum içindeki yerleri, sınıfları, rolleri değiştikçe eski onlar ölür; yenileri doğar.

Siz ve ben de dâhil.

Aykut Kocaman da, Aykut’tan farklıydı. Elbette onun hayat görüşü, ilkeleri, karakteri aynıydı ama her şeyden önce farklı bir görevdeydi. Arrigo Sacchi’nin tabiriyle atken jokey olmuştu.

On yılı aşkın teknik adamlık macerasında Aykut Kocaman’ın müthiş işler başardığını söylemek zor. Bu görevinde en iyi grafiğini son yıllarını geçirdiği Fenerbahçe’de çizdi ama bu süre boyunca da ciddi eleştiri oklarına hedef olmaktan kurtulamadı. Kısaca dolduramadı Fenerbahçe’nin teknik direktörlük koltuğunu. Zaten yıldız bir futbolcudan teknik direktörlük görevinde de o denli parlak olmasını beklemek, istisnalar hariç büyük bir haksızlıktı.

Haberin Devamı

Nihayetinde istifa etti, hem de bu kez kesinlikle.

***

Olayı bu çerçevede değerlendirmek ve Kocaman’ın istifasını “yoruldum” ifadesi ile açıklamak mümkün fakat doğru değil. Zira her ne kadar istifa tek taraflı bir müessese olsa da bu istifa sadece Aykut Hoca’nın isteği değil; kararda Aziz Yıldırım’ın payı büyük.

Aziz Yıldırım’ın başarılı olmak istediğine hiç şüphe yok. Fakat bu istek bir süredir Fenerbahçe’ye zarar veriyor.

Bir arzunun kendisinin, bu arzuyu gerçeğe dönüştürmeye engel olması kolay rastlanan bir durum değil ancak bugün Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin yaşadığı tam olarak bu.

Aziz Yıldırım, istediği başarı ve itibar için gerekenleri yapmak veya yapılması gerekenleri yaptırmak yerine kendi bildiklerini uyguluyor. Rakibine gol atmak için transfer yapıyor, takımın ihtiyacından ziyade yıldız peşinde koşuyor ve bu uğurda karşısına kim çıkarsa gözünün yaşına bakmıyor; o kişi daha birkaç ay önce “ben olduğum sürece o da takımın başında olacak” dediği birisi olsa bile.

Haberin Devamı

Fenerbahçe muhtemelen Türkiye’nin potansiyeli en yüksek camiası. Fakat bu potansiyel şu sıralar bloke edilmiş durumda. Saha içine yansıtıldığında, sadece futbola yönlendirildiğinde önemli başarılar yakalayacak olması kuvvetle muhtemel olan bu potansiyelin kullanılış şekli Fenerbahçe’nin yakın gelecekteki kaderini belirleyecek. Ya son üç yılda olduğu gibi keyifsizlik ve yorgunluk ya da ferah.