Daha iki hafta önce "bu sene ikincilik çok önemli çünkü Fenerbahçe'nin Avrupa’da cezalı" düşüncesindeyken bugün neredeyse Galatasaray'ı şampiyonluk yarışında daha avantajlı görme noktasına geldik.
Hem puan cetvelindeki hem de zihinlerdeki bu radikal değişim bugün iki şekilde açıklanıyor: bir futbol, iki komplo.
Doğru olandan başlamak gerekirse sarı lacivertlileri sakatlıklar çok olumsuz etkiledi. Önce Alper, ardından da Emenike ve Webo'nun formalarından uzak kalmaları Ersun Yanal'ın sürekli atağa dayalı sistemini çok zayıflattı. Buna orta sahadaki yaratıcı bir futbolcu eksikliği ve savunma hataları da eklenince ortaya son üç deplasmanda dokuz puan kaybeden bir takım çıktı.
Sivasspor maçı özelinde hakemden bahsetmek mümkün zira bu denli net bir penaltının atlatması ve görece kolay gösterilen kırmızı kart, bir hakem bir maçı daha fazla nasıl etkiler, dedirtecek kadar airz hatalar. Fakat Fenerbahçe'nin, hele ki Beşiktaş'a karşı, iyi bir on kişi performansı olduğu düşünüldüğünde yenilgiyi sadece Egemen'in hakem tarafından soyunma odasına gönderilmesine bağlamak doğru değil.
Neticede bugün Fenerbahçe 3-0 önde olduğu maçta skorun 3-2 olmasına izin verdi. Her ne kadar sarı lacivertliler maçta hâlâ önde olsa da nasıl ki 2-0 geriden gelip 3-2 öne geçmekle 3-0 öndeyken skorun 3-2'ye gelmesi aynı şey değilse bugün de önde olanda endişe, geridekinde ise umut var.
Gelinen noktada Ersun Yanal'a çok büyük iki iş düşüyor. Birincisi sakat ve cezalıların kol gezdiği bugünlerde takımı sahaya en iyi on bir ve taktiksel anlayışla sürmek, ikincisi de futbolcuların ruh halini endişeden çıkarıp hâlâ önde olmaya yönlendirebilmek. Bir yanda Fenerbahçe'nin düşen, Galatasaray'ın da yükselen formu göz önüne alındığında bu iş o kadar da kolay değil fakat zaten başarı özü itibariyle zor bir mefhum.
Durumun ikinci olası açıklamasını başka bir deyişle "Fenerbahçe engelleniyor"u kısa geçeceğim. Çünkü bu kimseye faydası olmayacak, futbolun dışında bir yaklaşım. Dolayısıyla bu kanaldan elde edilecek bir başarı da futbola ilişkin olmaz, karşılaşılacak bir başarısızlık da. Ayrıca bu teori doğru dahi olsa sarı lacivertlilerin yapacakları en iyi şey yine güzel futbol oynamak olacaktır. Aksi takdirde hem hedef şaşar, hem de konsantrasyon bozulur; sonuç ele etmek zorlaşır. Bu nedenle Fenerbahçe yönetimi, teknik heyeti ve futbolcularının en son yapmaları gereken şey bu maçtan sonra “dış mihrak” avcılığına çıkmaktır. Ha, yarın ikinci bir Sivasspor vakası yaşanır, o zaman oturulup düşünülür.
Son olarak bir tespit: ülke olarak çok tutarlıyız. Siyasette de, hukukta da, sporda da başkasının canı yandığında hiç oralı olmadığımız gibi bundan içten içe bir mutluluk duyuyor fakat aynı kötü durum bizim başımıza geldiğinde etraftan hiçbir destek göremediğimize şaşırıyoruz. Haksızlık ve kötülük kültürü geri kalmış toplumların bir özelliği. Orada rakibinizi geçmek için ona zarar gelmesini beklersiniz. Aksi takdirde sizin ondan daha iyi olmanız gerekir ki bu emek gerektirir. İleri toplumlarda ise karşınızdakinin başına gelen kötü olay veya haksızlıklardan ziyade sizin onu çaba sarf ederek geçmeniz sizi mutlu eder ki bu da topluca gelişimin en büyük nedenidir.
Sosyal medyadan takip etiğim kadarıyla Fenerbahçeli olmayanların pek azı Sivasspor maçındaki hakem hatalarından dolayı sarı lacivertlilere hak verirken, çoğunluk yaşananlardan adeta keyif aldı. Eskilerin bir sözü var tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz diye. Yanlış kime yapılırsa yapılsın iyi bir iz bırakmamız gerekir ki yarın gerektiğinde bir şey söylemeye yüzümüz olsun. Dürüstlük bunu gerektirir. Aksi takdirde yarınki hakem hatalarından diğeri, sonrakinden öteki, sonrakinden beriki mutlu olur ve kimseye faydası olmayan havanda su dövme işi devam eder gider.
Twitter:_acn_