A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Eğer Fenerbahçe, teknik direktörünü en azından hazırlık kampı öncesinde değiştirmiş, yeni teknik adama az da olsa takımı tanıma fırsatı vermiş ve birkaç hazırlık maçı yapabilmiş olsaydı, sarı lacivertliler için bu sezon “sıfırdan başladı” tabirini kullanabilirdik. Fakat takımın anahtarı Advokat’a neredeyse sezon başladıktan sonra verildiği için Fenerbahçe Turgay Şeren Sezonu’na sıfırdan değil “eksiden” başladı.

Hollandalı teknik adam takımın başına geçtiğinde kendi futbolcularını vasatın altında bir Fenerbahçe taraftarından daha az tanıyordu. Onun aklında sadece bazı oyuncular ile ilgili genel bilgiler ve sonrasında doğru olmadığını anlayacağı Fenerbahçeli yöneticilerin sözleri vardı: “Salih gibi çok büyük bir yeteneğimiz var, Ozan milli takımda harikalar yaratıyor, iki sene öncenin gol kralı bizde, Volkan çok iyi kaleci, e RvP de var!”

Haberin Devamı

Bu şartlar altında Advokat ilk “hazırlık” maçını ligin şu anki lideri ile oynadı; sonra diğer yerli ve yabancı takımlarla. Ancak ne var ki bu hazırlık maçlarının bilinen hazırlık maçlarından ufak bir farkı vardı; zira bu maçların sonucu doğrudan sarı lacivertlilerin puan hanesine yansıyordu.

Avokat’ın birkaç maç sonra takımla ilgili ilk çıkarımları Salih’in ve Şeşu’nun yeterli, RvP’nin ise hazır olmadığı, Emenike’nin kanatta oynayamayacağı ve “zengin” görünen kadroda hücumcu en az bir oyuncuya ihtiyaç olduğu oldu. Birkaç maçlık denemeden ve alınan kötü sonuçlardan sonra Advokat, en iyiyi aramayı bırakıp zaruri haller dışında değiştirmeyeceği bir on bir belirleyip bu on biri keskinleştirme kararı aldı. Bu karar, her ne kadar birçok oyuncunun üstünün hafifçe çizilmesi anlamına gelip, “acaba onun yerine o oynamaz mıydı?” gibi soruları da beraberinde getirse de bugün itibariyle Hollandalı hocanın yaklaşımı eleştiriden ziyade anlayışı hak ediyor.

Bu iyi mi olurdu yoksa kötü mü karar veremiyorum ama şayet sarı lacivertliler Osmanlıspor karşılaşmasını kazanabilmiş olsa, ligdeki en zor deplasmanlardan birini kayıpsız geçme nedeniyle bu yeni kadronun özgüveni en üst noktaya çıkabilirdi. Fakat hem hafta içinden kalma yorgunluk hem de güçlü rakipler karşısında kendini gösteren uyumsuzluk zaafları nedeniyle Ankara deplasmanından bir puanla dönülmesi kimseyi fazla şaşırtmadı.

Haberin Devamı

Sarı lacivertlilerin stoperleri arkadaştan öte kardeş gibi. Bu mevkideki oyuncuların uyumu çok önemli olduğundan mevcut durum büyük bir artı fakat ne Kayer ne de Skertel mükemmel olduğu için uyum hataları engellemiyor. Bu ikili şu anda on üzerinden altı, hiçbir zaman da on olamayacaklar. Fakat sekiz olabilirler ve bunun için de Fenerbahçe taraftarının artık hiç duymak istemediği bir şey gerekiyor: zaman.

Fenerbahçeliler, Ozan Tufan’ı beğenenler ve beğenmeyenler diye ikiye ayrılmış durumda; ben ise “bizimle değilsin” tarafındayım. Nedenim de, “Ozan olmazsa Fenerbahçe çok pozisyon verir” tezinin doğru olmadığını düşünmem. Nitekim Osmanlıspor maçının ikinci yarısında oynamayan Ozan hiç aranmadı.

Neticede Fenerbahçe kadrosunun saha içi performansı kağıt üzerinde olandan çok farklı. Bu “Doğan görünümlü Şahin” yapısıyla sarı lacivertlilerin kendilerini en az hasarla devre arasına atması gerekiyor. Hem zamanın olumlu etkisi hem de devre arasında yapılacak bir iki müdahale ile Advokat’ın takımı daha iyi hale gelecektir fakat sezon sonundan bir şeyler bekleyebilmek için Ocak ayına girildiğinde yarıştan kopmamış olmak gerek.

Haberin Devamı

can.nizamoglu@gmail.com