Fenerbahçe’nin 11 yıldır Kadıköy’de rakibine puan vermemesi ve bu doğrultudaki psikolojik üstünlüğü, Galatasaray’ın teknik direktör değiştirecek kadar zor bir durumda olması, sarı kırmızılıların önemli oyuncularının sakatlığı ve Fenerbahçe’nin son iki maçını kazanmış olması gibi verilere aldanıp derbide bir tarafı açık ara favori görmek ve bunu garip iddia oranları ile belgelendirmek futbolu az çok takip eden hiç kimsenin aldırış etmemesi gereken bir durumdu ve doksan dakika sonra bu durum tescillendi.
Fenerbahçe’nin hiçbir zaman olmadığı kadar favori gösterildiği maçta adeta bir puanı kurtarması derbilerde ayağı yere basmayan düşüncelerden önce rakibe saygı göstermenin gerekli olduğunu bir kez daha açık bir şekilde gösterdi.
Nitekim maçtan sonra iki teknik adam da yaptıkları açıklamalarda rakiplerinin değerini vurgulayıp bu maçların takımların sıralama, form hatta kadrosundan bağımsız olup kendine has dinamikleri olduğunu söyledi ve birbirlerine duydukları saygının altını önemle çizdi.
Velhasıl merakla beklenen derbiden ne bir fark, ne bir tarihi skor ama ne kadar klişe olsa da “derbilerin favorisi olmaz” sözünün gerçekliği çıktı.
Kocaman’ın Hesapları
Aykut Kocaman, biraz da kendisinin eski bir golcü olmasının etkisiyle, Fenerbahçe’yi yıllardır süren savunmacı kimliğinden hücumcu şekline sokmaya çalışıyor. Bu istek Galatasaray karşısında sahaya Dia, Alex, Stoch ve Niang’ın bir arada oynaması şeklinde yansıdı fakat bu dörtlünün fazla açık alan bulunamaması nedeniyle yeterince pozisyon üretememesi nedeniyle verimlilik sadece kâğıt üzerinde kaldı. Bunun yanı sıra savunma anlamında soru işaretleri barındıran kanat oyuncuları, rakibin ataklarını kesme konusunda sorun yaşadığından sarı lacivertliler takım savunması açısından da önemli bir güç kaybetti ve rakibe pozisyon şansları verdi.
Galatasaray derbisinde sarı lacivertlilerin maçı iki gol pozisyonu ile tamamlayıp, en iyi oyuncularının da Volkan ve Yobo olduğunu düşünürsek Aykut Kocaman’ın kadrosunun hücum anlamında bekleneni veremediği gibi savunma risklerinin de gerçeğe dönüştüğünü söylemek mümkün.
Bu noktada şu gerçeği de göz ardı etmemek gerekiyor. Fenerbahçe her ne kadar son iki maçını kazanıp çıkışa geçmiş görünse de sarı lacivertliler Trabzonspor ve Beşiktaş’tan sonra Galatasaray’ı da yenemedi ve bu anlamda rüştünü henüz ispatlayamadı.
Hagi ve Tugaylı Galatasaray
Peşinen söylemeliyim ki Hagi tercihini Galatasaray için olumlu bulmuyorum fakat sadece teknik direktörün değişmiş olması dahi takımı olumlu yönde etkilerken yeni teknik adamın Galatasaraylı Hagi olması zaten motive olmanın zor olmadığı Fenerbahçe maçında sarı kırmızılı futbolcuların bir kat daha istekli olmalarını sağladı. Hafta içi yapılan açıklamalardaki gibi oyuncuların Rijkaard’ı sevmedikleri için bilerek iyi oynamamış olmalarını düşünmek istemiyorum fakat başta Elano, Ayhan, M.Sarp ve Pino olmak üzere neredeyse takımın tamamının bir haftada gece ile gündüz kadar farklı bir görüntü içine girmesi de üzerinde önemle durulması gereken bir konu. Bu noktada Galatasaraylı oyuncuları Fenerbahçe karşısındaki olumlu görüntüleri nedeniyle kutlamak kadar bu potansiyeli daha önceki maçlarda sahaya yansıtmadıkları nedeniyle onları suçlamak da mümkün.
Hagi ve Tugay ikilisinin orta alanı kalabalık tutma fikri, fazla hücum oyuncusu ile oynayan Fenerbahçe karşısında sahaya olumlu yansırken özellikle Pino’nun “sürpriz” performansı maçın kazanılmasını dahi sağlayabilecek kadar iyiydi. Özellikle ilk yarıdaki başarılı oyunla önemli pozisyonlar bulan sarı kırmızılılar savunmadaki dikkatleri ve kademe anlayışlarıyla da Fenerbahçe’ye pozisyon şansı vermeyince bu zor deplasmandan bir puanı kolaylıkla almayı başardı.
Galatasaray için bu beraberlik oldukça sevindirici olsa da aslında Fenerbahçe gibi Galatasaray için de bir puan kaybı olarak değerlendirilmeli. Durumu bu şekilde değerlendirmemek takımda bir rehavet havası oluşmasına neden olabilir ki bu, hâlihazırda zirveden oldukça geride bulunan ve ciddi eksikleri olan sarı kırmızılılar için ilerleyen maçlarda tekrar sorun yaşanmasına neden olacaktır. Bu anlamda en önemli görevleri takımın yakaladığı pozitif havayı korumak olan Hagi ve Tugay’ın asıl işinin şimdi başladığını söylemek hiç de yanlış değil.