Galatasaray – Karpathy
Galatasaray sezona oldukça moralsiz başladı ve açıkçası takımdaki ciddi sorunlar sarı kırmızılılar için Karpathy’den çok daha güçlü bir rakip. Rijkaard’ın öğrencileri savunmada önemli pozisyon hataları yapıyor ve takım gol yollarında hiçbir zaman olmadığı kadar üretkenlikten uzak. Sivasspor maçında Kewell’ın bireysel gayretleri ve Arda’nın çabası dışında hiçbir gol sinyali veremeyen Galatasaray’ı bu sene hiç de kolay bir sezon beklemiyor.
Bu akşamki mücadelenin Galatasaray’ın moralsiz bir zamanına denk gelmesinin sarı kırmızılılar için bir şanssızlık olduğu düşünülebilir ancak aynı karşılaşmayı Avrupa Fatihi için bir çıkış kapısı olarak görmek de pekâlâ mümkün. Zira, toplamı on beş milyon avrodan fazla olmayan Ukrayna temsilcisinin her ne şartta olursa olsun Galatasaray’a rakip olması söz konusu dahi olamaz.
Karpathy karşısında Rijkaard’ın mutlak suretle Baros’u sahada tutması ve bu oyuncunun yanı sıra Arda ve Kewell’e aynı anda şans vermesi gerekiyor. Ancak bu şekilde gol pozisyonuna girmekte zorlanan Galatasaray topu daha çok rakip yarı alanda tutmayı başarabilir ve böyle bir durumda Ayhan ve Cana’nın da ileri çıkmasıyla rakip takım üzerinde istenilen baskı kurulmuş olur.
Bu tür iki maçlı eleme eşleşmelerinde genellikle ilk maçın deplasmanda olması istenir fakat Galatasaray’ın içinde bulunduğu sıkıntılı durum göz önüne alındığında ilk maçın Ali Sami Yen’de olması temsilcimizin işini kolaylaştırması açısından daha olumlu bir durum. Bu maçla ilgili kabul edilebilir en mütevazı sonucun sarı kırmızılıların genç ve tecrübesiz rakibi karşısında turu daha ilk maçta getirecek farklı bir galibiyet alması olmalıdır.
Paok – Fenerbahçe
Fenerbahçe’de son iki haftada yaşananlar bir yandan futbolun ne kadar dinamik bir yapısı olduğunu gösterirken diğer yandan da bu oyuna bakışımızın ne denli sonuç odaklı olduğunu göstermesi açısından oldukça ilginçti.
Açıkça söylemek gerekir ki Fenerbahçe ne Y:Boys’a elenecek kadar kötü ne de Antalyaspor’a yirmi sekiz dakikada dört gol atacak kadar iyi bir takım. Bu iki durumdan çıkan sonuç Fenerbahçe’nin bir gününün diğerini tutmaması ve takımın o gün nasıl oynayacağının önceden kestirilemiyor olmasıdır.
Paok gerçekten hem Helsinki hem de Karpathy’den çok daha güçlü bir ekip ancak Yunan ekibi karşısında güçlü kadrosuyla Fenerbahçe her zaman favori konumundadır.
Bu akşamki karşılaşmada temsilcimiz için en önemli unsur rakip takımdan ziyade kendisinin nasıl bir anlayış ve ruh hali içinde olacağıdır. Şayet bu ruh hali Kadıköy’de oynanan son Avrupa maçındaki gibi olursa, Antalyaspor maçından sonra dağılan kara bulutlar bir anda ve fazlasıyla geri gelecek, futbolcuların motivasyonu Pazar günü oynanan maçtaki gibi olursa da beklentilerimiz olumlu sonuçlanacaktır.
Paok karşısında Bilica ve Stoch’un eksikliği mutlaka hissedilecektir ancak değeri Fenerbahçe’nin neredeyse üçte biri olan Yunan temsilcisi karşısında Fenerbahçe’nin her şeye rağmen en azından avantajlı bir skorla İstanbul’a dönmesi gerekir.