A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

26 Ağustos 2010 zafer gecesi olsun derken “kara perşembe” oldu.

Bir eleme maçında ne türlü kaybetmek varsa hemen hemen hepsini yaşadık dün gece; son saniyede, kendi kalemize gol atarak ve uzatmalarda.

Bu üç yenilginin aynı gün yaşanması hepimiz için ağır bir sarsıntı oldu fakat asıl büyük sorun defalarca yaşadığımız bu hayal kırıklıklarından asla ve asla ders çıkarmamamız.

Geçen senelerde de takımlarımız lige hazır başlamadı, geçen senelerde de lig başladıktan sonra transferler yapıldı, geçen senelerde de teknik adamlar sezon ortasında gitti-geldi ve alınan başarısız sonuçlar bu işlerin hepsinin yanlış olduğunu defaatle gösterdi. Fakat sonrasında alınan bir derbi galibiyeti, doksan dakikayla sınırlı bir iyi performans veya bir transfer tüm yanlışları alıp götürdü; eski tas eski hamam.

Haberin Devamı

Kahraman Beşiktaş

Kara Kartal dün gece aldığı parlak galibiyet ile kahramanımız oldu. Sakın aklınıza Helsinki’nin ne denli zayıf bir takım olduğu gibi bir düşünce gelmesin zira takımlarımız Avrupa’da henüz takım seçecek duruma gelmediği Fenerbahçe ve Galatasaray’ın elendikleri takımlardan anlaşılıyor.

Beşiktaş, Helsinki karşısında sadece yapması gerekeni yaptı; istedi, mücadele etti ve kadro kalitesini kullanarak Avrupa kupalarındaki en farklı deplasman galibiyetlerinden birine uzandı. Zaten elinizde Quaresma, Bobo ve özellikle Guti gibi isimler varsa gol atmada sorun yaşamak oldukça zayıf bir olasılık.

Schuster’in sisteminin savunma anlayışı olarak sorunları mevcut ama 26 Ağustos kâbusuna yakalanmayan tek takımımızın olumsuz yönlerini bugün göz ardı etmekte hiçbir sakınca yok.

Siyah beyazlılar oluşan iyi kadronun yanı sıra takımda mevcut olan olumlu hava ile başarılarına Süper Lig’de de devam edecek gibi görünüyor.

Masum Trabzonspor

Bordo mavililer kara perşembenin en masumuydu zira takımlarımız arasında kendinden daha güçlü bir takıma kaybeden sadece onlardı.

Maçın başında kazanılan gol hepimiz için umut kaynağı oldu ama adına ister şanssızlık, ister tecrübesizlik deyin son anlarda Giray’ın Liverpool adına attığı gol Karadeniz ekibimiz yerine tecrübeli ve güçlü İngiliz ekibini Avrupa Ligi gruplarına taşıdı.

Haberin Devamı

Şunu unutmamak gerek ki Trabzonspor Liverpool ile iki maçta da başa baş mücadele etti ve rakibine kıl payı elendi. Bu anlamda, dün akşam gruplara kalmak için mücadele eden 72 takımın büyük çoğunluğundan iyi olan temsilcimiz için en büyük şanssızlık kulüp puanı olarak en güçlü olanla eşleşmekti.

Dermansız Fenerbahçe

Şükrü Saraçoğlu stadı kimlere dar edilmemişti ki? Inter, Chelsea, Sevilla, PSV ve diğerleri? Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynamanın üzerinden daha üç sene bile geçmemişken bu kez sarı lacivertliler aynı sezonda iki kupadan da elenerek bir rekora imza attı! Stat aynı stat, seyirci aynı seyirci olduğuna göre Sükrü Saraçoğlu’nun Young Boys veya Paok’un tarihi zaferlerine ev sahipliği yapmasının nedenleri çok açık: devamsızlık ve istikrarsızlık.

Teknik direktör değişebilir, takıma yeni oyuncular alınabilir hatta yıllardır sürdürülen sistem yerine başkası da konabilir fakat çalışmadan başarılı olunabilir mi?

Haberin Devamı

Bugün Fenerbahçe kadrosuna yetersiz demek abesle iştigal olur ama şu teşhis gönül rahatlığıyla konulabilir ki Fenerbahçe son derece güçsüz. Bu durum sarı lacivertlilerin bu sene Avrupa’da oynadığı dört karşılaşmada çok göründü ve son Paok maçının uzatma dakikalarında artık iyice ayyuka çıktı. Futbolda bir gol için saniyeler yeterli ve bu nedenle Fenerbahçe için geriye düştüğü uzatma dakikaları da dahil olmak üzere her zaman tur şansı vardı ama maçı izleyenler o kadar net gördü ki oyuncuların bırakın golü adım atmaya mecali yoktu.

Fenerbahçe’nin fiziksel olarak yerlerde olması hiçbir şey için bahane olamayacağı gibi bu durum takımın son derece kötü bir hazırlık dönemi geçirdiğini, bu dönemin önemsenmediğini bir başka deyişle bu çok önemli döneme yönetim ve teknik heyet tarafından gereken önemin verilmediğini gösteriyor; tıpkı yıllardır olduğu gibi.

Dağılmış Galatasaray

Kara perşembenin en dramatik maçı sanırım Galatasaray’ındı. Düşünün ki bugün daha ona ulaşmak için mücadele etme hakkı kazanamadığınız kupa bundan on yıl önce sizin ellerinizdeydi ve şimdi Avrupa sıralamasında son sıralarda bulunan bir takım çıkıp sizi perişan ediyor.

Sarı kırmızılıların bugünkü durumu bir zamanlar lüks içinde yaşayan birinin bugün her şeyini kaybetmiş bir durumda olmasına ve düşünün ki bunu size yapan küçücük bir çocuk. Bir zamanların Yeşilçam filmlerine benzeyen bu senaryo maalesef Galatasaray’ın içinde bulunduğu durumu çok iyi özetliyor. Zira diğer takımların aksine Galatasaray’ın hâlihazırdaki kadrosu sadece motivasyon veya fizik olarak değil kapasite olarak da bir büyük takım standartlarına göre oldukça sınırlı.

Netice

Sonuçta takımlarımızın artık insanları çok sevdikleri futboldan soğutma raddesine gelen başarısızlıkları perşembe akşamı tavan yaptı ve eminim birçok kişi kabul etmekte zorlandığımız bu durumun görünen ve görünmeyen tüm sorumlularını gayet iyi biliyor.

Fenerbahçe ve Galatasaray için altı çizilmesi gereken son nokta şudur: futbolda elbette top yuvarlak ve her zaman sürprizler olabilir fakat iki takımımız da elinden geleni yaparak ve maalesef hak ederek elendi.