Bu sezon Fenerbahçe hep Aykut Kocaman üzerinden okundu. Fakat bunun nedeni okuyanların öyle istemesinden ziyade, Kocaman’ın kadro tercihleri, davranışları ve açıklamalarıyla adeta “her şeyi benim üzerimden yorumlayın” demesinden kaynaklandı. Benim bile en az on yazım direkt onula ilgili oldu.
“Medya ile çok farklı düşünüyoruz” (ki futbol gibi basit bir oyunda ne kadar farklı düşünüp bu farklı düşünceyi ne kadar sürdürebilirsin?) “çok net görünüyor şampiyon olacağız” veya “çok net görünüyor bizi şampiyon yapmayacaklar” gibi çarpıcı, büyük ve ağır ifadeler sezon boyunca çeşitli zamanlarda Kocaman’ın dudaklarından dökülürken, aynı esnada Fenerbahçe taraftarları da, Fenerbahçe üzerine yorum yapanlar da ikiye, üçe, dörde falan bölündü.
Bir grup, “siz onu asla anlayamazsınızcılar” oldu. Bu iliklerine kadar taassup işlemiş arkadaşlar, “Aykut Hoca ne yapsa haklıdır, onun oyun planı çağının da ilerisinde” sloganlarıyla, ne artık adı Kocaman ile özdeşleşen Atıf’ın takımın vazgeçilmezi olmasına bir söz söyle(yebildiler)diler, ne de Ekici veya Ozan gibilerin iyi oynadıktan sonra yedek kulübesinden çıkamamalarına. Fakat bu kişiler kötü niyetli değildi. Onların tek sorunu Aykut Kocaman’ı, Aykut’tan ayıramamaları oldu. Futbolculuk basit gibi görünür ama aslında çok önemli iştir. Siz karşınızdaki iki kişiye derdinizi anlatamazken bir futbolcu golleriyle milyonları havalara uçurabilir. Ve insanlar sizin onlara ne söylediğinizden ziyade onlara nasıl hissettirdiğinizi hiç unutmadıkları için iyi futbolcular, bırakın kötü teknik direktör olmayı vatan haini dahi olsa (örnekleri var) onlar için kolay kolay kötü düşünülmez.
Yukardaki sosyolojik saptamadan sonra ikinci gruba geçebiliriz ki bu grupta Kocaman’ın teknik direktörlük hatalarını görüp, yine geçmişin hatırına ve içleri içlerini yiyerek ses çıkarmayanlar var. Bu, kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyen arkadaşlara saygı duymakla birlikte onların yaptığının da doğru veya faydalı olmadığını söylemek gerek. Zira bu iş, tanıdığı veya arkadaşı olduğu için birinin yaptığı hataya tepki göstermemeye benzer ki bunun yanlış olduğunu bilmek için illa Kant veya Rand gibi filozoflara danışmaya gerek yok.
Bir diğer grupta ise Kocaman’ı sevmedikleri için, onun yaptığı her şeye yanlış diyenler ve onun her kararını eleştirenler var. Aslında söyledikleri taban tabana zıt da olsa bu gruptakiler ile ilk gruptakiler arasında yaklaşım açısından hiçbir fark yok zira iki grup da olan biteni algılarının yerine duygularının hükmü altında görüyor.
Bu üç gruptan da Fenerbahçe’ye ve hatta bu üç bakış açısından da insanlığa hayır gelmeyeceği için başka bir gruba ihtiyacımız var.
Sona sakladığım grup ise bağcıdan ziyade üzümlere odaklanmış, kişi veya gruplardan ziyade Fenerbahçe’nin çıkarlarını ön plana koymuş, en sağlıklı düşünen grup. Bu kişiler sezon başından beri olan biteni süzüp, Vardar’a neden elenildiğinden tutun, Fenerbahçe’nin Galatasaray deplasmanında da, kendi sahasındaki Akhisar maçında da aynı sistemle sahada olmasına kadar her şeyi, kimsenin etkisinde kalmadan değerlendirebilen şahsiyetler. Ve bu kişilerin en önemlisi de başkan Ali Koç.
Ali Koç, Kocaman’a çok değer verdiği ve onu çok sevdiği için onunla yolları ayırdı. Bunu biraz daha açmam gerekirse, Koç bir yandan Kocaman’ın Fenerbahçe için ne kadar önemli bir isim olduğunu bilip kabul etmekle birlikte, onun teknik direktörlük konusundaki eksikliklerini de görebilecek uyanıklıkta olduğu bu konuyu, kimseyi kırmadan yönetti ve aslına bakılırsa herkes için en iyi olanı yaptı.
can.nizamoglu@gmail.com