A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Beşiktaş’ın son beş sezondaki puanları sırasıyla: 55, 58, 62, 69 ve 79. Kendini çok iyi anlatan bu rakamlar için uzun uzadıya yorum yapmaya gerek yok. Fakat tek cümleyle ifade etmek gerekirse Beşiktaş, o yerli yersiz kullanılan “üzerine koyma” işinin vücut bulduğu takım oldu son beş sezonda.

Aslında her şey dört sene önce Fernandesli, Holoskolu, Gutili, Kuarezmalı “eski model Kartal’dan” bir sonraki sezon Oğuzhanlı, Olcaylı, Beratlı yeni bir Kartal’a geçişle başladı. Bu süreçte elbette nakledilen her organ vücutla uyuşmadı. Niang, Dentinyo, Opare, Boyko gibi isimler, niyet iyi olsa da nafile girişimler olarak kalırken bazı eklemeler tabiri caizse “cuk” oturdu. Bu nokta atışlarının en başarılısı hiç şüphesiz geçiş sürecinin ikinci senesinde takıma katılan Atiba oldu. Bugün 33, o zaman 29 yaşında olan Kanadalı oyuncunun o zamana kadar keşfedilmemiş olmasının anlaşılmazlığı kadar onu Beşiktaş’a kazandıranların da tebrik edilmesi gerek. Tıpkı Atiba gibi seneler ilerledikçe, Gökhan Töre, Sosa, Cenk Tosun, Demba Ba ve ikinci kez Kuarezma gibi bünyeye katılan ve en önemli uzuvlardan olmayı başaran isimler sayesinde bundan beş sene önce emekleme dönemindeki Beşiktaş bu sezon tüm spor kamuoyundan helallik alarak mutlu sona ulaşmayı başardı. Bu mutlu sondaki en önemli katkılardan birini veren Mario Gomez’i ayrıca belirtmek istedim zira kanımca o olmasa bugün Beşiktaş’ın şampiyonluğunu değil, iyi bir takım olmasına karşın son vuruşlardaki etkisizliği nedeniyle bu sezonu da kupasız kapatışını konuşuyor olacaktık.

Haberin Devamı

Futbolcu tarafında gelişim bu merkezdeyken bu işleri organize etmekle birlikte onlara yön veren isimlerin ilki Samet Aybaba’ydı. Tıpkı Mimar Sinan’ın kendi eserlerini çıraklık, kalfalık ve ustalık diye tanımlaması gibi dönemleri itibariyle Aybaba’nın Beşiktaş’ını çıraklık, Biliç ve Özen’in dönemini kalfalık, Şenol Güneş’inki de ustalık olarak tanımlamak mümkün.

Beşiktaş’ın tüm bu hamleleri yüzde yüz bilinçli yaptığını düşünmüyorum. Fakat hem teknik adam seçimleri hem de transferler o kadar birbirini tamamlar şekilde oldu ki aslında çok üstün yetenekleri olmayan Olcay, Biliç ile güven kazandı, çalışmadığından dert yanılan Oğuzhan, Güneş ile takımın dinamosu oldu, yine Güneş’in hücumcu futbolu ile Mario Gomez tencere ve kapak birlikteliği yaşadı.

Haberin Devamı

Madalyonun diğer tarafında aslında Beşiktaş’ın önemli bir savunma zaafı vardı. Kimilerine göre tarihinin en kötü savunma dörtlüsüne sahip olan Beşiktaş, devre arasında Ersan Gülüm’ü de kaybedince takım ile ilgili endişe seviyesi oldukça üst noktaya geldi. Fakat ligimizde zayıf savunmaları cezalandıracak kapasitede olan takımların sayısının fazla olmaması nedeniyle Beşiktaş, maçlarını yememekten ziyade atarak kazanarak bu büyük eksikliği Avrupa maçları ve ligimizdeki birkaç maç dışında fazla hissetmedi.

Bundan sonra Beşiktaş’ın hem beş yılda gelişen kadrosu hem de yeni stadı ile tıpkı Gordon Miln zamanındaki gibi seri şampiyonluklara koşup koşamayacağı merak konusu. Hem bu hem de bu sene mücadele edilecek Şampiyonlar Ligi için siyah beyazlıların mevcut kozlarını kaybetmeden savunma sorunlarını da çözmesi gerek. Bu nedenle, her ne kadar bugün itibariyle biraz zor görünse de Mario Gomez’i takımda tutmak ve savunmanın beş üyesinin en az üçünün doğru isimler ile değiştirilmesi elzem görünüyor.

Haberin Devamı

Beşiktaş’ın şampiyonluğu biraz “Anadolu takımı” şampiyonluğudur. Zira siyah beyazlıların ipi göğüslemesi ezeli rakiplerine kıyasla hem maddi hem de manevi açıdan bir kademe daha zordur. Fakat Beşiktaş bu başarıyı, geçen senelerdeki son düzlükte savrulma hatasına düşmeden, inancını hiç yitirmeden ve en önemlisi kendi stadından uzakta oynamasına karşın bunun eksikliğini hissetmeden yakaladı ve bu açıdan futbol kamuoyuna çok önemli bir ders verdi: bahane yok.