Aslinda kimsenin “3 Temmuz’da başlayan süreç” ifadesiyle başlayan bir yazıya daha ihtiyacı yok fakat olaylar öylesine derinden gelişiyor ki, yaşananlara kayıtsız kalmak mümkün değil.
Olayların derinliği kadar güçlü bir bir diğer özelliği de karmaşıklığı. Nitekim tüm yaşananları izleyip, okuyup, takip ettikten sonra neler olup bittiği hakkında kesin bir yargıya varmak nerdeyse imkansız.
Ortalıkta kafası net olan binlerce insan olduğunun farkındayım ve bu kişiler her yeni gelişmeyi kendi fikirlerini güçlendirmek için kullanıyor fakat aynı gelişmenin bir olayın hem tezini hem de antitezini güçlendirmesi nasıl mümkün olabilir?
Bugün bir tarafta Aziz Yıldırım ve ilgili diğer Fenerbahçe yöneticilerinin yüz kızartıcı ve yüz yıllık kulübün itibarını zedeleyen konuşma ve faaliyetleri, diğer tarafta ise on binlerce taraftarın yanı sıra kulübün as başkanı, yöneticileri ve teknik direktörünün yapılanları haksızlık olarak değerlendirip bunlara karşı büyük bir dayanışma sergilemesi söz konusu.
Yine bir tarafta sarı lacivertlilere yöneltilen ciddi suçlamalar ve Trabzonspor’un kendini şampiyon, diğer tarafta ise Aziz Yıldırım’ın kendilerini herkes kadar suçsuz iddia etmesi duruyor.
Bir tarafta operasyon ile hedeflenenin Türk Futbolu’nun selameti olduğu düşüncesi var, diğer tarafta ise tek hedefin Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım olduğu.
Ve aynı federasyon bir tarafta Fenerbahçeli, diğer tarafta ise Fenerbahçe düşmanı olmakla itham ediliyor.
Tüm bunlara dışarıdan bakınca benim gördüğüm, her iddiada bir doğruluk payı olduğu ama hiç bir düşüncenin de yüzde yüz doğru olmadığı. Bir başka ifadeyle, bugün burnundan soluyarak Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’ı bir kaşık suda boğmak da doğru değil, Fenerbahçe’nin pirüpak olduğunu iddia etmek de.
Velhasıl bu süreç taraftarlık hatta futbolseverlik mesnetli fikirler ile üstesinden gelinemeyecek kadar karmaşık. Aziz Yıldırım’dan nefret edebilir veya onu son derece çok sevebilirsiniz ama son altı ayda gelişen olaylarda Aziz Yıldırım’ın yaptıklarının da, Aziz Yıldırım’a yapılanların da yanlış olduğunu kabul etmeden doğru bir karara varmak imkansız.
Eğer siz de şike davası ile ilgili tüm detayları kafanızda çözdüyseniz naçizane önerim, kendinizi bir de karşı tarafın yerine koyarak yaşananları düşünmenizdir; zira aynı olay oradan bambaşka görünüyor