Hakan Şükür’ün Torino günlerini hatırlıyorum. Otel odasından canlı yayına bağlanıp “ülkemi özledim” diye ağlamalar, Türkiye’den gelen gazetecilerden kebap, lahmacun veya Cengiz Kurtoğlu’nun son kasetini istemeler. Sonuç olarak, bulunduğu ülkenin ve ligin tadını çıkarmayı geçtim, onların kıymetini hiç bilememek, zihin olarak hiç oraya gidememek ve dört ay sonra dönmek.
Arda Turan’ın eleştiriye açık çok yönü var ama bunların temelinde onun da bir nevi Hakan Şükür sendromunu aşamaması yatıyor. Bir futbolcunun gelebileceği en yüksek noktaya gelmişken gece yarılarında sosyal medyadan ve çok kötü bir Türkçe ile insanlara laf yetiştirmeler, magazin haberleri ve reklamlar Arda’nın bedeni İspanya’da olsa da aklının Kapıkule’yi geçemediğini gösterdi.
Bilal Meşe olayı Arda’nın bu sallantıdaki Barselona kariyerinin sonu oldu. Katalan kulübü bu olaydan sonra, işi bizim gibi sümen altı etmek yerine, bir büyük kulüp yaklaşımıyla Arda’nın isminin üstünü çizdi ve “bir kulüpten fazlası” sözlerinin sadece bir slogandan ibaret olmadığını gösterdi. Zaten onlar ile aramızdaki fark bu. Biz yanlışlıkları kapatmayı marifet sayıp yeni yanlışlıklara çanak tutuyorken (son örnek Burak Yılmaz’ın trafik kazasından sonra yaşananlar) onlar gereken neyse yapıyor ve yeni yanlışlıkların önüne geçiyor.
Arda’ya sahip çıkmayı da çok yanlış anlıyoruz. Sahip çıkmak, her şeye eyvallah etmek, onu asla cezalandırmamak değil, bilakis onun yanlışlarını samimiyetle söylemek ve o yanlışların bir daha olmasını engellemektir. Arda’nın yanlışları hiçbir zaman gerektiği gibi cezalandırılmadığı gibi kendisi bu konularda neredeyse cesaretlendirildiği için prim olayı ile başlayan sarmal, Avrupa Şampiyonası’nda takımı saha içinde protesto etmeye, Milli Takım’ı bırakmaya ve nihayetinde yaşlı başlı bir gazeteciye saldırmaya kadar uzandı.
Aynı noktadan hareketle, bugün anlaşılan o ki Beşiktaş mevcut dumanlı havadan faydalanarak Arda gibi çok pahalı bir futbolcuyu çok düşük bir ücretle kadrosuna katmak istiyor. Tabi bunu yaparken de o meşhur “Arda’lar kolay yetişmiyor, Arda’ya sahip çıkalım” sözleri havalarda uçuşuyor. Bu işin Fikret Orman’ın zamanında sırf diğer takımları eleştirmek için söylediği “biz sadece efendi futbolcu transfer ederiz” sözü ile taban tabana zıt olması bir tarafa, sadece çevik olan bir futbolcuya bu kadar kredi verilmesi aynı zamanda zeki ve ahlâklı olanlara saygısızlık oluyor; mesela her açıdan müthiş bir İngiltere kariyerinden sonra jübilesinde 35.000 taraftarın ona, onun maskeleriyle veda ettiği Tugay Kerimoğlu gibi.
can.nizamoglu@gmail.com