A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Devre arası transferleri her zaman tartışma konusu olmuştur. Kimileri bu dönemi takımlar için bir fırsat olarak görürken kimilerine göre bu dönemde yapılan transferler gereksiz hatta zararlıdır.

Aslında bu tip genellemeler yapmak yerine bu transferlerin faydalı mı yoksa zararlı mı olduğu konusunda verilecek kararın öncelikle futbolcunun katıldığı takımın mevcut durumuna sonra da o takıma hangi futbolcunun katıldığına bağlı olarak değiştiğini söylemek gerekir. Zira ortada gerçekten güzel bir pasta var ve bu dönemde kadroya doğru isimler eklendiyse bu transferler çilek olabileceği gibi, hâlihazırda işleyen bir sistem var ve yanlış isimler üzerinde durulmuşsa bu dönemde yapılan transferler dönen tekerleğe sokulan bir çomak da olabilir.

Haberin Devamı

Benim kanaatim ara transfer döneminin, yapılanmasını sene başında tamamlamış, sezonun ilk yarısında da eksikliklerini tespit etmiş takımlar için bir fırsat olduğu şeklinde. Fakat yapılanma tamamlanamamış veya takımda bir iki futbolcu takviyesinden daha büyük eksiklikler varsa bu dönemde yapılacak en iyi şey hareketsiz kalmak da olabilir.

STSL’de her zaman olduğu gibi bu ara transfer döneminin de başı sessiz sonu ise oldukça hareketli geçti. Üç büyükler hatırı sayılır paralar harcayıp ciddi transferler yaptı. Fakat yapılan bu transferler bir planlama sonucu kadroya yeni isimler dâhil edilmesi yerine ya yakalanan fırsatların değerlendirilmesi ya da sadece günü kurtarmaya yönelik hamleler oldu.

Lider Galatasaray ara transfer döneminin en şaşalı takımı oldu. İki dünya yıldızının birkaç gün arayla sarı kırmızılı formayı sırtlarına geçirmesi dünya çapında sükse uyandırdı. Fakat Galatasaray’ın Sneijder ve Drogba’dan, kazandığı ün ve harcadığı paralar kadar büyük bir fayda sağlaması oldukça şüpheli. Zira kadroda Sneijder ve Drogba’dan daha iyi oyuncular olmasa da takımın stoper ve sol bek mevkisinde çok daha acil ihtiyaçlar varken bu isimlerin transfer edilmiş olması çok da anlamlı gelmiyor. Bunun yanı sıra Sneijder ile çok büyük olasılıkla tek forvetli sisteme geçecek olan sarı kırmızılılarda Umut, Burak, Elmander hatta Baros varken Drogba’nın bu kadar yüksek maliyetlerle transfer edilmesi oldukça büyük bir lüks. Benim görüşüm sadece Galatasaray değil Türkiye’deki hiçbir takımın bu kadar zengin olmadığı yönünde.

Haberin Devamı

Beşiktaş’ta da konu gereksinim ekseninde değerlendirildiğinde aslında çok farklı olmadı. Çünkü sezonun ilk yarısının en golcü takımı olan ve buna karşılık en büyük sorunu rakibe fazla pozisyon vermekle yaşayan siyah beyazlılar kadrosuna iki forvet oyuncusu dahil ederek yine yaraya merhem olmayan çabalara girişmiş oldu. Bu transferler yerine takım savunmasını güçlendirmeye yönelik örneğin bir savunmacı orta saha oyuncusu alınması Beşiktaş için sezonun ikinci yarısında mutlaka daha faydalı olurdu.

Son olarak Fenerbahçe… Sarı lacivertliler ara transfer döneminin neredeyse tamamını tek isim ile geçirdi, sonrasında bu futbolcuyu alamadı ve son iki günde, adeta Aziz Yıldırım’ın verdiği sözü yerine getiricesine, üç ismi kadrosuna dâhil etti. Emre’nin gelişiyle Fenerbahçe’nin o bölgede oynayabilecek oyuncu sayısı altıya yükselirken, Türkiye şartlarında iyi bir sol beki varken Ziegler’in de tekrar transfer edilmesi takım içinde bir verimsizliğe neden oldu. Bu transferlerden sadece Webo takımın hücum alanındaki etkisizliğine bir çözüm olabilir ancak bu futbolcunun da hem yaşı hem de bugüne kadarki performansı akıllarda büyük bir soru işareti uyandırıyor. Sarı lacivertlilerin bu kısa vadeli transferleri yaparken en öncelikli ihtiyacı olan oyun kurucu mevkisine ve stopere takviye yapmaması takımın ikinci yarıda ilk yarıda olduğundan daha iyi bir performans göstereceğinin düşünülmesine engel oluyor.

Haberin Devamı

Neticede ara transfer dönemi üç büyük takım için de, bir yandan pahalı ve önemli isimleri kadrolarına dâhil ettikleri fakat diğer taraftan eksikliklerini gideremedikleri şaşırtıcı bir dönem oldu. Bunun yanı sıra transfer edilen oyunculardan Sneijder, Dentinho ve Ziegler dışındakilerin otuz yaşını aşmış olması bu oyuncuların performansları ve takıma ne kadar süre katkı sağlayacakları konusunda soru işaretlerine neden oluyor.

Bizim takımlarımız için çıkış yolu çok para harcayarak bir kadro oluşturmak değil, uzun vadeli planlar ve yatırımlar yaparak belirli bir seviyeye gelmektir. Zira eğer para konuşacaksa takımlarımızın, gelirleri yüz milyon avrolar seviyesine yükselmiş devlerle baş etmesi mümkün değil. Bunun yerine yapılması gereken Belçika Milli Takımı, Porto veya Swansea gibi daha planlı, daha ekonomik ve daha uzun vadeli adımlar atmaktır. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da tatmin edici başarılar ancak bu şekilde mümkün olur ve görünen o ki Türkiye’de bunu yapan ilk takım uzunca bir süre ligi etkisi altına alabilir.

Twitter:_acn_