-“Bizden korkmuyorlar!”
-“Çünkü umutları var.”
-“Umut varken korku işe yaramaz.”
-“Öyleyse umudu yok edeceğiz!”
-“Ama nasıl?”
-“Bir tarafta lüksü, diğer tarafta meydan dayağını sokacağız gözlerinin içine.”
-“Bir tarafta fevkalade bir düğün izlerken, diğer tarafta asılanları görecekler!”
“Ve umutları gün be gün yok olacak . . .“
Filmde, Başkan Snow (Donald Sutherland) ve “Açlık Oyunları”nın yaratıcısı Plutarch Heavensbee’nin (Philip Seymour Hoffman) kafa kafaya verdikleri bir sahnede, halkın devrim umutlarını ve çabalarını çökertmeye yönelik beyin fırtınasından çıkan taktikleri okudunuz.
İzlenen yol, her zaman insanı içten çökertmek. Bireyler domino taşları gibi bir bir çökecek, umutlarını kaybedecek ki, dağ gibi halk yığınları bir anda yerle yeksan olsun.
Hiç de yabancı gelmiyor?
Görkemli partiler, düğünler ve bir çantaya milyarlarca lira para sayan, yapılı-boyalı bir takım insanlarla, sefalet, yokluk ve ölümle boğuşan insan kitlelerinin haberlerinin medyada art arda verildiği dünyamız, “Açlık Oyunları”nın yalnız başka bir bölümüne benzemiyor mu?
Bana kalırsa bazılarının düşündüğü gibi film, mevcut durumun abartılı bir yansıması değil, ne yazık ki ta kendisi.
Yalnız ülkemizde değil, insanoğlunun binlece yıllık medeniyet düşünün geldiği son noktada hepimiz filmden bir karakteriz aslında . . .
Meydanlarda, alkışlar ve “yaşa, yarol!” çığlıklarıyla kendisini karşılayan milyonların önünde konuşan Başkan Snow bir ara halkın umudu Katniss Eveerden’e (Jennifer Lawrence) şöyle diyor:
“Sizin düğününüz, insanlara gerçek dertlerini unutturacak.”
İnsanlar gerçek dertlerini nereye kadar unutabilir, unutacak; filmde de, şimdiki hayatlarımızda da göreceğiz . . .
Açlık Oyunları 2 - Ateşi Yakalamak, sezona müthiş bir ilgi ve izlenme oranıyla giriş yaptı. Sosyal medyada, ikinci bölümün çok daha iyi olduğunu söyleyen insanları okuduğumda, asıl felsefenin anlatıldığı ve seyirciyi bu son bölüme hazırlayan ilk bölümün hakkının yendiğini düşündüm.
Suzanne Collins’in aynı isimli kitabından uyarlanan Açlık Oyunları, görsel ve teknik olarak harika bir film olmasının yanı sıra; okumaya, yazmaya, bazı gerçekleri aramaya üşenen afyonlu kitleleri uyandırmak açısından benim gözümde şimdiden on numara bir felsefi film. Tekrar tekrar izlenesi ve üstüne derin derin düşünülesi . . .
Fazla söze gerek yok; anlayana filmde her şey apaçık ortada. Anlamayana sivrisinek, her zaman oralarda bir yerlerde.
İzleyenler hatırlayacaktır; Katniss ve Peeta (Josh Hutcherson) onuruna verilen partide bir içkiden söz ediliyordu; tok karnına içilen ve insanı kusturarak midesinde yeniden yemeğe yer açan pembe bir içki.
Bir tarafta açlık oyunları, diğer yanda, tıka basa yiyip, gözü doymayanlar . . .
Belki de taraf olmak sırası gelmiştir?
Açlık Oyunları geldi, yer misiniz?