"Günlük yaşamımız içerisinde bir çok bireyde bunu görüyorum yada gözlemliyorum ki o da şu, insanların en büyük şikayetlerinden birisi de hak ettikleri değeri görmedikleri yönünde...
İşte bende bu noktada size şunu sormak istiyorum; acaba siz kendinize ne kadar değer veriyorsunuz?
Önce siz ne kadar kendinizi seviyor ve önemsiyorsunuz bunu bir benliğinize sorun bakalım.
Yada şikayetlenmeyi bırakıp en azından bir yedi gün boyunca aynaya gözlerinizin taa içine bakarak "ben kendimi çok seviyorum, ben kendimi önemsiyorum" diyin. Bakın bakalım hayatınızda neler değişecek. İnanın bana sekizinci gün zaten size benzemeyen kişiler bir şekilde hayatınızdan çıkacak. Deneyin, sadece deneyin.
Olumsuz kişi yada olayları hayatınıza çekmek istemiyorsanız, olumsuz arkadaşlıklar içerisinde bulunmak istemiyorsanız, o zaman başta kendinize verdiğiniz sevgiyi değeri çoğaltın..
Olumsuz bir durumla karşılaştığımızda duralım ve bir düşünelim. Belki size eksik olduğunuz br yönü hatırlatmak için. Yada fazlalıklarınızdan kurtulmak için size o durumu yada olayı yaşatmış olabilir mi acaba.?
Durup bir düşünelim bakalım -bana neyi öğretmeye çalışıyor bu olay- diye.
Eğer bulabildiyseniz o fazlalık veya eksik yönünüzü, mükemmel. Üzerinde çalışmanız gereken durumu buldunuz demektir.. İlk olarak kabule geçin. Kabul etmedikçe aynı olayları farklı insan ve olaylarla tekrar yaşamak durumunda kalırsınız çünkü.
"Ben ......... durumumu kabul ediyorum!
Ben ............ durumumu sevgiye dönüştürmeye niyet ediyorum." demelisiniz en başta...
Asla demeyin ki, ben bunu hak etmedim, ben bunu hak edecek ne yaptım! Bu durumda yapmamız gereken yaşadığımız olaya bir suçlu aramak değil! Yapmamız gereken o negatif akışa son vermek. Bunu da ancak kabule geçerek yapabiliriz. Kabul ettiğiniz an, sizin fark ettiğiniz andır! Bu durumda o ders tamamlanmıştır!
Bazen de karşımızdaki insanları üzmeyelim derken biz mi üzülüyoruz acaba.. İstemediğimiz bir şeyi sırf>ır" diyemediğimiz için yaşamak zorunda kalıyor olabilir miyiz? Bu kişi eşimiz- sevgilimiz olur, bazen annemiz, babamız, bazen çocuklarımız, bazen de arkadaşlarımız olur ve biz>ı mutlu ediyoruz diye düşünürken>ın adına mutlu oluruz elbette ama bu yaptığımız şeyi istemeden yapıyorsak, bizi üzüyorsa ve yıpratıyorsa biz kendimiz olmaktan vazgeçeriz karşımızdakilerin istediği gibi hareket ederiz. O zamanda kendimize verdiğimiz değeri eksiltiriz, hem birilerinin bizi yıpratmasına, üzmesine kolaylıkla izin veririz. Bu defa üzülünce de bir suçlu ararız, "Beni üzdü... Ben bunu hak etmedim ki" yada "şu şu durumlardan dolayı yıpranmama neden oldu" diye..
Öyle mi acaba? Buna kim izin verdi tekrar bir düşünün bakalım.
Eğer biz kendimiz olmayı seversek, kendimize değer veririz, kendimizi önemseriz ama yok kendimize değer vermezsek bize değer vermeyen insanları çekeriz ve doğal olarak yıpranmamıza neden olan olayları yaşam içerisinde tekrar tekrar yaşamaya devam eder dururuz
Sizi üzen, mutsuz eden hiç bir şeyi hayatınızda tutmayın! İlişki bittiyse güzelliklerle gönderin, peşinden olumsuz yorumlar yaparak olumsuz enerjiler yüklemeyin " bana bunu yaptı aynısını yaşasın, mahvolsun, perişan olsun" demeyin çünkü siz birisi için olumsuz bir şeyler dilediğinizde o kişi bunu yaşamaz siz yaşarsınız... Bedduaya sormuşlar "nereye gidiyorsun?" diye "çıktığım kapıya" demiş...
Hak ve haksızlık olayı gerçekten çok göreceli kim kime göre haklı veya haksız? Buna göre karşı taraf hakkı kadarını aldıktan sonra kalanı size iade edilir. Ben Beddua etmekten çok çekinirim mesela. Çünkü o kişiye bana davranışında zemini hazırlamışsam benimde ufakta olsa bile bi haksızlığım olabilir bu durum içerisinde diye.
Neden çünkü yaşamımıza sorun yaşadığınız o kişi sadece bir görevliydi. Belki siz bir uykudaydınız ve gözlerinizin açılması gerekiyordu o kişi o üzüntüyü size yaşatıp uyuduğunuz gafletli uykudan uyandırmak için öğretici oldu size..
Yaşadığımız hiç bir şey boşa değil. Yaşamımıza giren hiç kimse boşuna değil.
Uyanma vakti geldiyse bir uyandıran olur elbet
Kimine hızır, kimine uçan kuş, kimine biten ot
Kimine açan çiçek, kimine akan su, kimine dilsiz taş...
(Tapduk Emre)
Ayrıca her zaman söylüyorum işte; kelamınıza dikkat edin. Söz büyüdür. Döner dolaşır yine sahibini bulur!
Einstein'in bunu o kadar güzel ifade etmiş ki çok severim şu sözü:
İnsanoğlu ağzından çıkan cümlelerin, beyninden çıkan düşüncelerin bütün evreni dolaşıp tekrar kendine döndüğünü bilse eminimi çok daha dikkatli olurdu.
Böyle söylediğimde bir anda kabul etmek zor geliyor biliyorum. Hayatımızda bizi üzenleri bir anda "affettim" demek kolay gelmiyor size. Ancak ne zaman ki enerjiyi öğrendim, bunun bizler için ne kadar yıpratıcı ve hayatımızı daha da zorlaştırıcı hale getirdiğini öğrendim. benim için o kadar kolaylaştı her şey.
İnsan olumsuz bir duygu durumu içerisine girdiğinde bu duygu durumundan çıkmadığı sürece üst üste olumsuzlukları çekmeye devam edip durur. "Geldi mi üst üste gelir" diye bir söz duymuşsunuzdur. Bu tamamen sizin o frekansı yaymaya devam ettiğiniz için benzer olayları çekmenizle alakalı bir durumdur.
Bloğumun adı blog yazmaya başladığım günden beri
"HER GÜN YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR!"
Çünkü bir yeni karar aldığım her yeni gün benim için başlangıçtır.
Ve bana göre hiç bir şey için geç değildir.
Gelin bu dakikadan sonra bir iyilik yapalım kendimize.. Bundan böyle hiç bir şeyde suçlu aramayın, hiç kimseyi cezalandırmayın, olumsuz duygular yüklemeyin. İnanın bunun tek sorumlusu bizleriz.
Biz izin veriyoruz.
İnsanlarla aramıza koyamadığımız mesafelerle, kurduğumuz ilişkilerle biz hayatımızı mahvediyor yada kolaylaştırıyor yada zorlaştırıyoruz.
Bugünden itibaren;
Ben artık hayatı kolaylaştırmak istiyorum, ben olumlu duygular içerisinde bulunmak istiyorum diyorsanız;
"kendinize değer verin, kendinizi olduğunu gibi kabul edin ve sevin, korkuyu, endişeyi, öfkeyi kırgınlığı, kızgınlığı bırakın, sevgiye geçin" diyorum bende..
Unutmayın; hiç kimse sizin izniniz olmadan size kendinizi değersiz hissettiremez!
Ve yine unutmayın ki; her ne yaşıyorsak hayrımıza! Evrende olumsuz hiç bir şey yok!
Ne yaşanıyorsa yaşanması gerektiği için.