Migren ve Görsel Sanatlar
Migrende yaşanan haletiruhiyeyi anlatmak çok zordur. Özellikle aura yaşayan, komplike migreni olanlar yaşadıklarını ifade edecek kelimeleri bulmakta güçlük çekerler. Migrenin yaşattıklarının en iyi ifadesinin görsel sanatlarda olduğu söylenebilir. Resme baktığınız anda ressamın migren yaşadığını anlayabiliyorsunuz. Belki resim okumak denilemez ancak doğrudan içinizden yükselen duygu, yaşadığınız ve hatırlamak istemediğiniz migren ataklarınızdaki duyguyla eşdeğer olur. Bu durumu migren aurası yaşayanlar kolaylıkla anlayacaktır. Migreni yaşayanların bildiği üzere migren ataklarında çok zor, kötü şeyler yaşanır. Resimler de aynı duyguları çağrıştırır ama sanat tüm o resimlere bakmaktan kendinizi alamamanızı sağlar.
Bunları yazarken edebiyattaki migren yansımalarını özellikle Lewis Carroll’un “Alice’s Adventures in Wonderland” ve onun devamı olan “Through the Looking-Glass” daki migren auralarının inanılmaz edebi aktarımına haksızlık etmemek gerekir.
Görsel sanatlarda migren denilince akla öncelikle George Seurat, Vincent Van Gogh ve Claude Monet gelir. Hatta Hollanda’lı postempresyonist ressam Vincent Van Gogh’un “Starry Night” resmi migren ile bütünleşmiştir. Vincent Van Gogh için “acı ve baş ağrısı hastalığı” diğer bir ad gibidir. Onunla migren hafif bir delilik gibi algılanmıştır. Kulağını kesmesi de migren krizi sırasında olabilir. Epileptik veya bir dellik krizi sırasında olduğu varsayımında bulunanlar vardır. Ben daha çok migren atağıyla ilişkilendiriyorum. Çünkü o kadar çok migrenli vardır ki kriz sırasında kafasını kesip atmak istemiş, kestiğini hayal etmiştir. Normal hayatında sakin olan migrenli kriz sırasında sinirli olup defalarca kafasını duvara vurabilmektedir. Migrende yaşanılan görsel bulgular aura, sintilasyon ve skotom olarak tanımlanır. Baktığınız yerde noktalar, sinek uçuşmaları, flu görme, arada siyah boş kör noktalar, karıncalanma-kumlu görme gibi anlatılmaya çalışılır. İfadesi zor olan bu visual fenomen, sintilasyon ya da auralar Fransız ressam George Seurat ile görsel karşılığını bulmuştur. Hatta tıpta “Seurat effect” olarak tanımlanmıştır ve kullanılmaktadır.
Çağdaş görsel sanatçılardan migrenli olarak Michael John Coleman ve Janet McKenzie sayabiliriz. Michael John Coleman 6 yaşından itibaren haftada 3-4 atağa kadar olan ağır migrenden muzdarip, American Migren Derneği’nin kurucusu ve aktivisti olan bir sanatçıdır. Fotoğraflarındaki geliştirdiği farklı baskı tekniği ve ışığın kullanımının, tıbbi olarak ifade ettiği migreniyle ilişkisi açıktır. Baskılarındaki ilginç görünüm, siyah ve beyazın kullanımı, ironik fotosensitivite migrenliler için çok aşinadır. Janet McKenzi’de hayatı boyunca migrenden çok çeken bir sanatçıdır. Onun kadın, tecrit ve yalnızlık temaları migren demektir. Migren %80 kadınlardadır. Migrenli ses, ışık, koku istemez ki bu tecrittir. Migrenli atağı sırasında yalnız ve uyaransız ortamda olmak ister. Onun resimlerinde bu duygu çok açık hissedilmektedir.
Migrenli olmanın başta algılardaki farklılık olmak üzere sanatçının algılarında da farklılık yarattığı düşünülebilir. Pek çok sanatçıda migren vardır. Yukarıdakiler sadece birkaç örnektir. Bilinmelidir ki; “Migrenli olmak bir ayrıcalıktır.”