Geç saatlere kadar televizyon karşısında uyanık kalmak, gürültülü ve sesli ortamda uyumak melatonin ve büyüme hormonu salınımını olumsuz etkiliyor. Melatonin en güçlü antioksidan hormonu olduğundan kaliteli ve yeterli uykuya çok önem vermek, mutlaka en geç 23.00’da yatakta olmak ve en az 8 saat deliksiz uyumak büyük fayda sağlıyor.
Dr. Ketene, “Pestisidler, xenoöstrojen denilen hormon bozucular (plastik şişeler, kozmetik ürünler) radyasyon, egzos, hava kirliliği, sigara, alkol, içme sularındaki klor ve ağır metaller, yüzme havuzları toksin kaynakları arasında sayılabilir. Toksinlerden uzaklaşmak için gerekli önlemler alınmalıdır. Detoksifikasyondan sorumlu karaciğer fonksiyonları desteklenmeli, kabızlık önlenmeli, yeterli su tüketimine dikkat edilmeli, temiz havada yürüyüş yapılmalıdır” diyor
Bağırsak flora sağlığı bozuk olduğunda gıdaların sindirim ve emiliminde sorunlar yaşandığını vurgulayan Dr. Ketene sözlerine şöyle devam ediyor: “Hücrelere düzgün çalışabilmesi için yeterli besin ulaştırılamaz. Uzun süreli besin eksiklikleri psikolojik ve fizyolojik sağlık problemlerine yol açar. Bağırsaklar ve beyin enterik sinir sistemi yoluyla sürekli iletişim halindedir. Mutluluk hormonu serotonin de büyük kısmı bağırsaklarda üretilir. Bu nedenle yararlı bağırsak bakterilerimizi desteklemek için lif oranı zengin bol sebze tüketmek, turşu, yoğurt, sirke gibi fermente gıdaları sofralarımızdan eksik etmemek gerekiyor.”
Sık kullanılan ve mide koruyucu olarak adlandırılan ilaçların uzun süreli kullanımı; mide asit düzeyini azaltıp gıdaların sindirim ve emilimini bozarak vücutta mikro ve makrobesin eksikliklerine yol açıyor. Beslenme tarzı düzeltildiğinde ise bu ilaçlara ihtiyaç azalıyor.
“Hastalıklar ortaya çıkmadan gerekli önlemleri almak, hastalıkları tedavi etmekten daha kolaydır” diyen Dr. Aynur Ketene, özellikle kadınların yıllık jinekolojik muayene, smear ve meme kontrollerini ihmal etmemeleri gerektiğini vurguluyor.
Dr. Aynur Ketene, özellikle toplumumuzda ilerleyen yaş ile birlikte işitsel sorunlar ve kronik hastalıklar derken sosyal hayattan uzaklaşmanın çok sık görüldüğünü belirterek, anti-sosyal yaşam tarzının psikolojik ve fiziksel sağlığı olumsuz etkilediğini söylüyor. Dr. Ketene, “Evrimsel sürece baktığımızda insanoğlu tek başına yaşamamıştır ve sosyal hayattan ayrı kalmayı tolere edemez. Bunun vücutta oluşturacağı kronik stres bedenin biyokimyasal ve hormonal işleyişini bozarak psikosomatik denilen hastalıklara yol açarabilir. Bu nedenle her zaman sosyal hayatın içerisinde olmaya önem vermek psikolojik ve fiziksel sağlığımızı da olumlu etkileyecektir” diyor.