Lise, üniversite gibi sınavlar çocuklarının yaşamında önemli dönüm noktalarıdır. Süreçlerin sonuçları belirlediği sınav dönemlerinde bazı aileler ve çocuklar mutlu iken bazıları değil. Mutsuzluklar ise çoğunlukla beklentilerin yüksek olması ve sınavı –ki hazırlık, sınav ve sonrası bir bütündür- iyi yönetememekle ilgilidir.
Aileler çocukları için çok çaba sarf ediyor ve sonucunda başarı bekliyorlar. Anne – baba olarak son derece haklılar. Başarıda ve başarısızlıkta çocuk kadar ebeveynlerin de katkısı olduğunu bilerek yürüyelim. Sıvan süreçlerinde aile içinde karşılıklı fiziksel, duygusal, ruhsal ve akılsal destekler olmalıdır. Burada destek, ilgi, maddi sunumlar, yönlendirmeler gibi konularda ailelerin üzerine tam anlamıyla düşeni yaptıklarını düşünelim. Tüm bu konulardan bağımsız “çocuğu ve onun içinde var olacağı geleceği tanıma” konusuna değinmek niyetindeyim.
Çocuklarınızı gerçekten tanıyor musunuz? Ailenize doğdular ve onların ilk tüm tohumlarını ebeveynler olarak sizler ektiniz. Ektiğiniz tohumlar, inançlar, söyledikleriniz ve onların akıl almaz gözlemine tabi olan davranışlarınız sonucunda ortaya bir şey çıktı. Ve bu şey kişinin içinden gelenlerle harmanlandı ve artık o bir birey olarak yerini aldı. Olmasını istediğiniz konulara ve alanlara doğru yönlendirmeye çalıştınız. Sevgi beklentisi, onay ihtiyacı gibi birçok görünmeyen ihtiyaç çocuklara ebeveynlerin taleplerine yönlenme güdüsü verdi. Belki de ona hiç uygun olmayan, olmayacak, içinde iken hep “bir eksik var” duygusuna sahip olacağı alanlara yönlendirdiniz. Bu yönlendirme bilinçten uzak ve kendiliğinden olur. Çıkışı ise tamamen iyi niyetlidir.
Ebeveyn çocuğunun iyi, mutlu, başarılı, kazanan olmasını ister. Bunun için bir şekil, standart vardır aklında, çocuğu o şeklin içinde hayal eder. Tecrübesi o şeklin içinde mutlu, başarılı, kazançlı olunacağından yanadır. Oysa gözlemlediği haller ile çocuğunun gerçekten örtüşüp örtüşmeyeceğini pek düşünmezler. Bir diktatörlük hali değil kastettiğim, sadece öyle olsun isterler. Çocuğun kendi gerçeği ile bağ böylelikle zayıflar. İşin kötüsü biçilen kostümün kendisine uygun olduğunu zanneden çocuklarda başarısızlığın yarattığı hayal kırıklığı daha da büyük olur. O hayalin içinde geçekleştiği zaman elbisenin üzerine oturmadığını ve hatta oturmayacağını anlamak çok üzücü.
Beklentilerinizi çocuğun gerçekliğini tanıyarak sunmakta fayda var. İnsanların üç şekilde öğrenme şekli vardır. Görsel, işitsel ve dokunsal. Görsel öğrenen çocuk okuyarak, takip ederek, göz teması kurabileceği yöntemlerle öğrenebilir. İşitsel çocuklar dinleyerek öğrenir. Dokunsal çocuklar not alarak, kitabı, defteri ellerinde tutarak çalışma eğilimindedir. Görsel algısı yüksek bir çocuğa işitsel ya da dokunsal çalışma sistemi fayda etmeyecektir.
Çocuğun becerilerinin ve isteklerinin kesiştiği konular ailelerin taleplerinden daha önemlidir. Çocuklarınızı tanımaya çalışın. Onların hayallerini dinleyin. Onlara güvenin. Ve hatta hata yaptıklarında size güvenmelerine yardımcı olun. Çalışmak, sorumluluk almak, istikrarlı olmak gibi en çok puan getirecek konulardan neden uzak durduklarını tespit etmeye çalışın. Sakin ve anlamaya, yardımcı olmaya niyetli konuşmalardan fayda sağlayabilirsiniz. “Senin için ……. yapıyoruz” gibi cümlelerin hiçbir motive edici tarafı yoktur. Aksine öfke ve reddediş getirir. “Senin için ne yapabilirim?” “Sen kendin için ne yapabilirisin?” “Senin kendin için yapmak istediklerine nasıl yardımcı olabilirim?” “Ebeveyn olarak seninle gurur duymamızı ister misin?” gibi sorularla yaklaşın.
Şimdi olmadıysa bir daha olmayacak diye bir kural yok. Tüm şartlar bir arada iyi bir sonuç getirmedi ise eksikleri onarmak ve gidermek için gereken zamanı karşılıklı birbirinize tanıyın. Kavga daha çok kavgaya sebep olur.
Sevgili çocukların sonradan “keşke” dememek için üzerlerine düşenleri yapması gerekiyor elbette. Zaman düşündüğünüzden daha da kıymetli güzel çocuklar. Olmanız gereken “an”da olmaya yönelin ve uzun vadedeki mutluluk ve huzurunuzu “şimdi” satın alın. Ders çalışırken, kendinizi motive ederken, sınavlarda sadece olduğunuz “an”ın içinde kalın. Ne biraz öncesi var ne de biraz sonrası. Yalnızca o “an” var. Her şey bittiğinde her an senin nasılsa. Ders çalışırken ve sınavlarda beyninin iki yarısını, kalbini, düşünceni ve duygunu kur; bir bütün olarak çalışmaya odaklan. Anlarken hisset, hissederken aklının çalışması devam etsin. Şimdi ne olduğunu ve gelecekte ne olabileceğini düşün, hisset. Zor mu, elbette ki hayır! Bir bilgisayar oyununda olduğunu düşün ve kendini yönet. Çok eğleneceksin.
Sınav başarısı beklentisini karşılamayan çocukların içlerinde biriken duygular ve ebeveynleri ile yaşadıkları üzüntüler geleceğe akıyor maalesef. Bizim gibi sınavların yaşam eğrisini belirlediği ülkelerde her sınav duygusal bir baskı haline geliyor. Sağlıkları çok etkileniyor. Ve üniversite bitip iş hayatına atılacakları zaman özellikle mülakatlarda büyük sorun yaşıyorlar. İşi girerken yapılan kişilik testleri, yazılı sınavlarda ve mülakatlarda beklentiyi karşılayamama korkusu hemen kendisini gösteriyor ve çocuklar bildiklerini ifadede zorlanıyorlar. Şimdiki zamanda birlik bilinci içinde ilerlemek gelecek için iyi bir yatırımdır.
Tüm sınavların aile birliği ve bütünlüğü içinde, çocukların ait olacağı alanlara yöneldiği şekilde tamamlanmasına niyet ediyorum.
Ebru Demirhan
www.ebrudemirhan.com