Sevginin güneşle içimize aktığı bu güzel günlerde sevginin akışını engelleyen koşulları bırakalım derim.
Sevginin, para kazanmanın, ilginin, ifade etmenin … her türlü kavramın insanda bir koşul karşılığı var. Yemeğini yersen seni severim, başarılı olursan ödüllendiririm, özür dilersen affederim, haklı olduğumu söylersen huzurlu olurum …. Sonu gelmeyen koşulluluk çemberleri iç içe geçmiş bir halde öylece duruyor. Sen çemberin neresindesin?
Koşullanmalar ayak bağıdır. Yaşam enerjisini sömüren, amaç varmış görüntüsünün altında amaçsızlığa iten yanılgılardır. Koşullanma hastalıklı bir haldir ve hastalıkların altında yatan sebeplerden birisidir. Koşullanma ile duygular kirlenir ve ruhu duymamızı engeller.
Eğitim sistemimiz, aile içi ilişkiler, politik değerler hep koşullu ifadelerle besleniyor. Koşul var ise sevgi yoktur. Sevgi azaldıkça yerini korkuya ve öfkeye bırakıyor. Yani koşullar yerine getirilirken severek ve isteyerek değil de “mecburiyet” duygusuyla sonuçlanıyor. Doğal sonuçta ise hayat yaşanılması gereken bir güzellikten çıkıyor, zorunlu bir göreve dönüşüyor. Yaşam bir hediyedir. Açmak – açmamak, tadını çıkarmak – es geçmek insanın elinde.
Çocuklar anne-baba sevgisini kazanmak için bir şey yapmak zorunda değildir. Anne ve baba çocuklarını severler. Koşulsuz sevgi ile beslenen bir çocuk ödevini yaparken zorlanmaz ve anne-baba sevgisi kazanmak için ödev yapma zorunluluğuna girmez. Bilir ki, ödevini yapsa da sevilecektir yapmasa da. Ona sadece ödev yapmanın onu büyüten ve bilgiyi koruyan bir sistem olduğu anlatılmalıdır.
Aynı şekilde yemek yemeyen çocuklarda kullanılan “yemeğini yersen seni severim” koşullanması sevgiyi almak için yemek yeme zorunluluğu yaratmaktadır. Uzun vadeye bakıldığında obeziteye giden sonuçlara yol açmaktadır. “Ne kadar yemek yersem o kadar sevilirim” bilinçaltı kodlamasına sebep olur buradaki koşullanma.
Koşullanma her iki tarafı için de sağlıksızlık demektir. “Tüm koşullu düşüncelerimi hemen şimdi bırakmaya niyet ediyorum” bu haftanın cümlesi olabilir. Bununla birlikte “beni koşullu seven herkesi affediyorum. İçinde koşul barındıran tüm mecburiyetleri affediyorum. Koşullu sevdiğim herkesten af diliyorum” bakış açısı da durumu hafifletecektir.
Bırakalım sevgi özgürce yayılsın. Bedenimizde, duygularımızda, aklımızda, hayatın her anında çoğalsın. Sevgi doğal hali ile alışverişin konusu olsun, bir değişim aracı olmaktan çıksın. Sevgiye para gibi davranmaktan vazgeçelim. Bugün ve ilerleyen günlerde kendimize, insanlara, hayata, doğaya, havaya, suya sevgi aktarmayı kabul edelim. Sevgi ile neşelenip şifalanalım.
Sevginin gücü her birimizin kalbinde olsun. Amin ki öyledir.
Ebru Demirhan