Tarihi binada tarihi konserBoğaziçi Üniversitesi’ndeki tarihi Saatli Bina’nın tamir edilen asırlık orgunu ünlü org yorumcusu Martin Haselböck çaldıŞÜKRAN PAKKANRestore edilen asırlık tarihi bir bina, "meraklısı tarafından tamir edilen" 100 yıllık bir org ve dünyaca ünlü bir org yorumcusu... Bu üçlüyü bir araya getirip İstanbullu sanatseverlerle buluşturan ise Boğaziçi Üniversitesi...
Bir gecelik özel bir konser için İstanbul’a gelen ünlü org yorumcularından Avusturyalı sanatçı Martin Haselböck, belki de, ustasının bile tamir etmeyi başaramayacağı bir asırlık orgu sanata kazandıran öğretim üyesi Mehmet Küçükönder’e B.Ü.’nün ödülüydü.
Aslında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi olan Küçükönder, 40 bin dolarlık maliyet ve 15 aylık bir çalışma sonucunda suskun bir tarihi dillendirdi.
İngiliz Norman&Beard firması tarafından 1911’de imal edilen org, okula hibe edilen başka bir orgla değiş tokuş yapılarak geldi Boğaziçi’ne. Fakat 1930’larda kullanılmadığı için bozulan org, öğrencilerin "Saatli Bina" olarak adlandırdıkları Albert Long Hall’da sahnenin merkezini yıllarca süsledi.
Org aslında İngiliz kilise müziğinin bir simgesi. Tarihte rüzgar enerjisiyle çalışan orglar, kiliselerin neden değirmenlerin yakınında kurulduğunun da bir göstergesi. Bazı kiliselerde bu orgu çalıştırabilmek için iki rahibin ayin boyunca tulumbaları çekmesi ve mekanizmaya enerji yaratması gerekiyordu.
Org deriden yapıldığı için körüklerle çalışıyor. Yaklaşık 1500 tane borunun çıkardığı sesi bütünleştirmeyi başarıyor ve 10 parmak ile çıkarılabilecek tek bir ses ile orkestra müziği yaratabilmek mümkün.
Her tuşun bir kablosu, bu kabloların birleştiği borular ve sürekli
hava basan bir elektrikli kompresör sistemi var. Bir tuşa basıldığında o notanın borusuna ses gidiyor ve sesler kompresör sayesinde boruya üflenip müziği oluşturuyor.
"Dilinden anlamak gerekiyor" Müziğin yanı sıra sanatın farklı dallarında önemli çalışmalara imza atan dünyaca ünlü org yorumcusu Avusturyalı Martin Haselböck 100 yıllık tarihi bir orgu İstanbullular ile tanıştırmanın kendisi için heyecan verici bir deneyim olduğunu söyleyerek "Orgu çalınca kendimi, Amerikan ve İngiliz tarzı müziğe İstanbul’dan bir fotoğraf çekmiş gibi hissettim. Orgun tamir edilerek yeniden müzikseverlerin hizmetine sunulmuş olması çok güzel" diyor.
"Her tuş ayrı bir dil konuşuyor ve bu anlamları çözebilmek çok hoş bir deneyim" diyen Haselböck şöyle konuştu:
Orkestra gibi... "Özel günler dışında çalınmayan bir orgu üniversite bünyesinde sanat için görebilmek çok güzel. Sanki bir orkestra gibi ses veriyor ve çalması hiç de kolay değil. Diğer orglara hiç benzemiyor. Dilinden anlamak gerekiyor. Stili çok değişik, sound değişiklikleri çok farklı gerçekleşiyor. Normalde kiliselerin girişinde bulunan bu orgu şimdi sahnenin ortasında ve seyirci için çalıyorsunuz ve klasik müzik ile bütünleştiriyorsunuz."
Sadece özel konserler için dinleyicileri ile buluşan ünlü sanatçı, Doğu ile Batı’nın birleşim noktası olan İstanbul’da müzik yapmanın kendisine onur verdiğini de sözlerine ekledi.
Usta bir orgcu ve önemli bir orkestra şefi olan Haselböck, sayısı 60’ı aşan CD’sinde çok sayıda oratoryo ve operanın ilk seslendirişini gerçekleştirdi. Sanatçının orkestra yöneticiliği, opera direktörlüğü, öğretim üyeliğinden aldığı birçok ödülü bulunuyor.
15 ay boyunca uğraştı Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Mehmet Küçükönder (üstte) "Balkanlar’ın en büyüğü" olduğu rivayet edilen 100 yıllık Norman&Beard marka orgu 15 ayda tamir etti.
"Önce küçük orgu tamir etsin"Mehmet Küçükönder orgu tamir etmek isteyince rektörlük "Elimizdeki diğer orgu tamir ederek kendini kanıtlamalı" dedi
Tarihi orgu dillendirmeyi başaran öğretim üyesi Mehmet Küçükönder 1970’li yıllarda öğrencisi olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nin müzik kulübündeyken konser verdiği salonda bulunan bir orgun dikkatini çekmesi sonucu başlıyor "tamir serüvenine..."
Nefesli sazlar hariç hemen hemen tüm müzik aletlerini çalabilen Mehmet Küçükönder, yıllar sonra öğretim üyesi oluyor ve org ustalarının bile zorlanarak çaldığı bu orgu tamir için kolları sıvıyor.
Deriden yapıldığı ve yıllarca kullanılmadığı için çürüyen orgu yeniden çalabilmek için rektörlüğe yaptığı başvuruya gelen cevap ise Küçükönder’i hırslandırmak için yeterli oluyor: "Elimizde başka küçük bir org var. Önce onu tamir edip kendini kanıtlasın, o zaman büyük orgu da tamir edebilir."
Küçükönder üç aylık bir çaba sonucunda "tarihi fakat küçük bir orgu" tamir etmeyi başarıyor. Ardından rektörlük, Küçükönder ve ekibinin orgu tamir etmesi için onay veriyor ve Saatli Kule’nin anahtarını gönderiyor. Ve 15 aylık serüven başlıyor.
Bu arada özel bir şirket de tamir için
yarım milyon dolarlık bir maliyet çıkarıyor ancak "org tamir ekibi" tarafından yapılan ön çalışmaları görünce malzemeleri sağlama konusunda yardımcı olmaya karar veriyor.
Ancak, Küçükönder orgun kullanım kılavuzunu bulamıyor. Taşınmalar sırasında kullanımına ilişkin tüm belgelerin kaybolduğunu anlayınca kiliseleri dolaşmaya başlıyor ve her pazar bir İtalyan kilisesine giderek benzer orgları tanımaya çalışıyor.
İngiliz kiliselerinde giriş kapısının hemen üzerinde, Boğaziçi Üniversitesi’nde ise bir asır önce "eğitim amacıyla" sahnenin tam ortasında konumlandırılan orgun, tüm derileri yeniden yaptırılıyor, 1500 boru sökülüyor ve numaralanıp yeniden takılıyor.
"Balkanlar’ın en büyüğü" olduğu rivayet edilen org, 15 ayın sonunda 100 yıl önceki halinden belki de daha sağlam olarak yeni yüzyıla dünyanın ünlü org yorumcularından Martin Haselböck’ün konseriyle seslendi.
Konserinde Bach’ın ünlü Toccata ve Füg ile Haselböck mozaik gibi yapıtlara yer veren ünlü sanatçı, konser günü orgun
son rötuşları için Küçükönder ile birlikte çalıştı. Haselböck restore edilen binayı "çok etkileyici", orgun tarihini ise "muhteşem" bulduğunu belirtti.
Şimdi üniversite yönetiminin amacı İstanbul Festivali’nin org konserlerine ev sahipliği yapabilmek.
PAZAR